Federasyon, birden fazla devletin birleşerek ortak bir çatı altında birleştirilmesi anlamına gelir. Ancak Türkiye için bu kavram, yalnızca bir idari değişiklik değil, çok daha derin bir tehdit oluşturur. Federasyon isteyenler, karşılarında sadece Türk egemenliğini değil, aynı zamanda Türk milletinin varlık mücadelesine ve Anadolu topraklarının sahibi olma hakkına karşı çıkmış olacaklardır. Bu, kabul edilemez bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri, savaş meydanlarında atılmış, kanla kurulmuş ve meclisle yapılandırılmıştır. Bu tarihi gerçeği göz ardı ederek federasyon isteyenler, Anadolu topraklarına gömülmeye razı olacak ve Türk milletinin egemenliğine karşı çıkmaya cesaret edenler, bunun bedeli olarakta kendileri için yok olmaktan başka bir sonuç olmayacaktır.
Üniter Yapının Türk Egemenliği İçin Önemi
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren üniter bir yapıya sahip olmuştur. Üniter yapı, devletin merkezî otoritesinin güçlü ve tek bir vücutta birleşmesi anlamına gelir. Türkiye’nin üniter yapısı, Türk milletinin birlik ve beraberliğini koruyan temel unsurlardan biridir. Türk egemenliği, vatanın dört bir yanındaki her köyden, kasabaya kadar tek bir merkezi yönetimle sağlanır. Bu yapı, Türkiye’nin birliğini ve Türk kimliğini savunmanın, bu topraklarda yaşayan herkesin eşit haklar ve fırsatlar içinde yaşamasının teminatıdır.
Federasyon, Türkiye gibi bir ulus devletinde, yalnızca yönetimsel bir değişiklik değil, aynı zamanda devletin kimliğini, birliğini ve egemenliğini zayıflatacak bir yapıdır. Böylesi bir dönüşüm, Türk milletinin tarihsel birikimiyle, kültürel değerleriyle ve toplumsal yapısıyla çatışır. Her bölgeye özel özerklik verilmesi, devletin kontrolünü zayıflatır ve Türkiye’yi parçalara ayırmaya yönelik bir adım olur.
Türkiye’nin Demokrasi ve Sandıkla Kurulmadığı Gerçeği
Türkiye Cumhuriyeti, bir halk hareketi ve demokrasi ile kurulmuş bir ülke değildir. Türkiye, sandıkla ve oyla değil, savaş meydanlarında kanla kurulmuş bir devlettir. Kurtuluş Savaşı, sadece işgalcilere karşı verilen bir mücadelenin ötesindedir; aynı zamanda Türk milletinin kendi egemenliğini yeniden kazanma mücadelesidir. Bu topraklar, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesiyle şekillenmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde, Türk milleti, büyük bir fedakarlık ve azimle bağımsızlığını kazanmış ve ülkesini kurmuştur. Bu süreç, sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda bir halkın ulusal kimliğini ve egemenliğini yeniden inşa etme sürecidir. Bu gerçek, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin, Türk milletinin iradesine ve gücüne dayandığını gösterir. O yüzden, bu topraklarda federasyon istemek, bu mücadelenin değerlerine ve ruhuna karşı bir başkaldırı anlamına gelir.
BOP ve Türkiye’ye Yönelik Tehditler
Türkiye’deki bazı çevreler, islamcı iktidar ve PKK özellikle de bölgesel çıkarlar doğrultusunda hareket eden dış güçlerin etkisiyle, federasyon hayalleri kurmaktadırlar. Bu bağlamda, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde Türkiye’nin iç yapısının değiştirilmesi, bu çevrelerin hedeflerinden biridir. Bölgede çeşitli etnik ve dini grupları birbirine düşürerek, Türkiye’yi parçalamayı amaçlayan planlar, ülkenin üniter yapısını hedef almaktadır.
Türkiye’nin mevcut sınırları içindeki toplumsal huzur, yıllar süren çatışmaların, savaşların ve büyük bedellerin ardından kazanılmıştır. BOP şubesinin Türkiye’yi federasyona sürükleme amacı, yalnızca Türk milletinin birliğini değil, tüm bölgenin huzurunu tehdit eder. Türkiye’deki federasyon isteyen çevreler, ulusal güvenliği sarsacak, toplumsal barışı bozan, dış güçlerin ekmeğine yağ sürecek girişimler içerisindedirler.
Bu bağlamda, Türkiye’nin üniter yapısına karşı atılacak her adım, yalnızca Türkiye’nin bölünmesine yol açmaz; aynı zamanda Türk milletinin geleceğini de karanlığa sürükler. Türkiye’deki federasyon savunucularının, hangi amaçla hareket ettikleri ve kimlerin çıkarlarına hizmet ettikleri çok açıktır.
Tarihsel Veriler ve Gelecekten Dersler
Tarihsel örnekler, federasyon yapısının ülkelerdeki birliği ne denli tehdit ettiğini ve bölünmelere yol açtığını açıkça göstermektedir. Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Yugoslavya’nın parçalanması, federasyon yapısının etnik temelli ayrılıkları ve iç savaşları tetikleyebileceğini ortaya koymaktadır. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte, eski Sovyet cumhuriyetlerinde yaşanan çatışmalar, bölgesel özerklik taleplerinin ne kadar yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne serdi.
Yugoslavya’da da benzer bir süreç yaşanmış, federasyon yapısının getirdiği etnik çatışmalar, kanlı iç savaşlara ve ülkenin parçalanmasına yol açmıştır. Bu tür örnekler, Türkiye’deki federasyon savunucularına ders olmalı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısının korunması gerektiği gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç: Bedeli Yok Olmaktır
Federasyon isteyenler, karşılarına Türk milletinin tarihsel birliğini, egemenliğini ve bu topraklardaki varlık mücadelesini alacaklarını unutmamalıdır. Bu topraklarda federasyon istemek, sadece siyasi bir değişim talep etmek değil, Türk milletinin egemenliğine, birliğine ve tarihsel varlığını yok etmeye yönelik bir harekettir. Türkiye’nin üniter yapısına yönelik her saldırı, Türk milletinin varlık mücadelesine karşı bir ihanet anlamına gelir. Bedel, bunun sonucunda bunlar için fiili olarak yok olmaktır.
Bundan dolayı federasyon isteyenler, bu topraklarda Türk milletinin egemenliğine karşı çıkmanın sonuçlarını iyi hesaplamalıdır. Bu hesap, onlar e yalnızca bir siyasi kayıp değil, aynı zamanda fiili olarak Anadolu topraklarına gömülmek olacaktır. Türk milleti, savaş meydanlarında kanla kazandığı bu topraklarda, her zaman bir ve bütün olarak varlığını sürdürecektir. Bu toprakları bölemeye kalkanlar, Türk milletinin egemenliğine karşı gelenler, tarih kitaplarında yerlerini, yalnızca yok olmanın bedelini ödeyenler olarak bulacaklardır.
Bir yanıt yazın