Türkiye’nin gündemindeki “Yeni Anayasa” tartışmaları, bir devletin hukuki temelinin yenilenmesi değil, tamamen yeni bir devlet ve rejim kurma çabası olarak değerlendirilmelidir. Bu süreç, anayasanın ilk dört maddesine dokunulmayacağına dair verilen güvencelerle maskelenirken, gerçekte bu maddelerin pratikte etkisiz hale getirilmesini ve devletin kurucu felsefesinin tasfiye edilmesini hedeflemektedir.
İlk Dört Madde: Görünürde Koruma, Fiiliyatta Yok Etme
Anayasanın ilk dört maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez kurucu ilkelerini içerir: Cumhuriyetin niteliği, laiklik, Türk milleti kavramı ve devletin üniter yapısı. Bu maddelere dokunulmayacağı iddiası, anayasa değişikliği tartışmalarını yatıştırmaya yönelik bir stratejidir. Ancak, diğer maddelerle yapılacak değişiklikler, bu ilkelerin uygulamada etkisiz hale getirilmesini sağlayarak ve Türk’lüğü anayasadan çıkartarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel yapısı zayıflatacaktır. Özellikle vatandaşlık tanımı ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık vurgusunun anayasadan çıkarılması, bu dönüşümün somut göstergeleri olacaktır.
Yeni Anayasa: Yeni Bir Rejim ve Devlet Anlayışı
Yeni anayasa, mevcut devleti ve rejimi dönüştürerek Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) öngördüğü şekilde bölgesel bir yapıya uyum sağlama girişimi olarak değerlendirilebilir. BOP’un temel hedeflerinden biri, ulus-devletleri zayıflatarak yerel yönetimlere dayalı parçalanmış bir yapı oluşturmaktır. Bu bağlamda, Türkiye’nin üniter yapısının sona erdirilmesi ve milli kimliğinin (Türk) aşındırılması, yeni anayasa ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
İktidarın Rolü: Yeni Devlet Projesi
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümet ve Devlet Bahçeli’nin desteklediği “Cumhur İttifakı”, yeni anayasa girişimini bir “reform” olarak sunmaktadır. Ancak, bu reform adı altında yürütülen çalışmalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerini ortadan kaldırarak yeni bir devlet kurma planının parçasıdır. Bu süreç, Türk milletinin kimliğini ve bağımsızlığını tehdit eden bir dönüşüm olarak karşımıza çıkmaktadır.
Milli Görev: Türkiye Cumhuriyeti’ni Koruma Çabası
Bu kritik dönemde milli güçlerin yerine getirmesi gereken görevler şunlardır:
1. Halkı Bilinçlendirme:
Yeni anayasa sürecinin yalnızca hukuki bir düzenleme değil, bir rejim değişikliği ve yeni bir devlet inşası olduğu halka anlatılmalıdır. Bu süreçte, milli değerlerin korunması için toplumsal farkındalık yaratılmalıdır.
2. Siyasi ve Toplumsal Birlik:
Türkiye’nin milli ve üniter yapısını savunan tüm siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleri bir araya gelerek anayasa değişikliğine karşı ortak bir cephe oluşturmalıdır.
3. Hukuki Mücadele:
Anayasa değişikliği sürecinin ulusal ve uluslararası hukuktaki karşılığı somut olarak ortaya konulmalı, anayasal düzenin ihlal edildiği durumlar yargıya taşınmalıdır.
4. Medya ve Kamuoyu Baskısı:
Manipülasyonlara karşı bağımsız medya organları ve sosyal medya platformları etkin bir şekilde kullanılmalı, halkın doğru bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.
5. Ulusal Direniş:
Atatürk ilke ve inkılaplarını temel alan milli bir direniş hareketi oluşturulmalı, bu hareket anayasa değişikliğine karşı toplumsal bir refleks geliştirmelidir.
Sonuç: Tarihsel Bir Sorumluluk
Yeni anayasa girişimi, yalnızca bir düzenleme değil, yeni bir devlet ve rejim inşa etme çabasıdır. Bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleri ve bağımsızlık anlayışı yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle, milli güçlerin tarihin kendilerine yüklediği sorumluluğu yerine getirerek bu süreci durdurması gereklidir. Eğer bu girişime karşı durulmazsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ve Türk milletinin varlığı ağır bir tehdit altında olacaktır. Bu, yalnızca bugünün değil, gelecek kuşakların da mücadelesidir.