Türkiye’deki İktidarın Yavuz’dan Beri Türkmen Düşmanlığı: Suriye ve Irak Türkmeneli Üzerindeki Sistematik Kini

Türkmeneli, Türk milletinin tarihsel ve kültürel coğrafyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Irak ve Suriye Türkmenleri, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan asli halk olmasına rağmen, hem bölgesel hem de uluslararası politikaların kurbanı olmuştur. Türkiye’nin izlediği dış politika, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) döneminde Türkmenlerin yaşadığı ihmal ve dışlanmayı daha da derinleştirmiştir.

Tarihsel Arka Plan: Yavuz Sultan Selim ve Türkmen Karşıtlığı

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunda Türkmenler, devletin temel yapı taşı olmuşlardır. Ancak Yavuz Sultan Selim döneminde Safevi “tehdidine” karşı alınan sert önlemler, Türkmenlerin Osmanlı tarafından dışlanmasına yol açmıştır. Bu dönemde Türkmenler, hem mezhepsel ayrımcılığa hem de soykırım ve sistematik baskılara maruz kalmıştır. Yavuz döneminden itibaren Türkmenlere yönelik bu mesafeli, kinci ve ayrımcı tutum, Osmanlı’nın merkezileşme politikalarıyla derinleşmiş ve Türkmenler, merkezi otoriteye tehdit olarak algılanmıştır.

Bu tarihsel ayrımcılık, modern Türkiye’de de farklı biçimlerde devam etmiş, Türkmenler sürekli olarak dış politikada bir “araç” olarak kullanılmış ancak gerçek anlamda desteklenmemiştir.

Cumhuriyet Dönemi: Türkmenlerin Stratejik Önemi ve İhmali

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde Türkmenlerin tarihi önemi yeniden vurgulanmış gibi görünse de, pratikte bu gruplar dış politika söylemlerinde yalnızca stratejik bir “araç” olarak görülmüştür. Özellikle Irak ve Suriye’de yaşayan Türkmenler, Lozan Antlaşması sonrasında sınırların dışında bırakılmış ve Türkiye’nin dış politikasında göz ardı edilmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Türkiye, Türkmenlerin yaşadığı bölgelerde , asimilasyonlara, soykırımlara, demografik değişikliklere ve baskılara karşı sessiz kalmıştır. Bu durum, bölgede yaşayan 8 milyona yakın Türkmenin yalnızlaşmasına ve siyasi olarak marjinalleşmesine yol açmıştır. Bu politika, günümüzde Türkiye’deki iktidarın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Türkmenlere yönelik açık bir düşmanlık sergilemesiyle daha belirgin hale gelmiştir.

AKP Dönemi ve Türkmen Düşmanlığı: BOP Kapsamında Bir Politikayla Yok Oluşa Sürükleme

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı döneminde Türkmenlerin durumu daha da kritik bir hal almıştır. Irak ve Suriye’de yaşanan iç savaşlar, Türkmenlerin Halepten Süleymaniye’ye kadar tarihsel toprakları olan Türkmeneli’nin stratejik önemini bir kez daha gündeme getirmiştir. Ancak AKP hükümeti, bu bölgelerde Türkmenlerin haklarını savunmaktan ziyade, Kürt gruplarla ve diğer etnik unsurlarla iş birliği yaparak Türkmenleri yalnız bırakmıştır.
1. Irak Türkmeneli’nde Durum:
• 2003’te ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra Türkmenler, Kerkük ve Musul gibi bölgelerde ciddi baskılara maruz kalmıştır. Türkiye, Türkmenleri koruyacak etkili bir politika geliştirmek yerine, enerji anlaşmaları ve bölgesel çıkarlar doğrultusunda Kürtlerle yakın ilişkilere yönelmiştir. Bölgede ABD ile birlikte BOP planı çerçevesinde özerk Kürdistan kurulmasının alt yapısını sağlamıştır. Bu durum, Türkmenlerin demografik olarak zayıflamasına ve bölgedeki varlıklarının tehlikeye girmesine neden olmuştur.
2. Suriye Türkmenleri ve İç Savaş:
• Suriye’deki iç savaş sırasında Türkmenler, özellikle PYD ve radikal örgütlerin hedefi haline gelmiştir. Türkiye, Suriye Türkmenlerini desteklediğini iddia etse de, sahada bu desteğin somut bir karşılığı olmamıştır. Türkmen bölgeleri, AKP’nin izlediği yanlış politikalar sonucu ayrılıkçı Kürt ve radikal islamcı grupların kontrolüne geçmiş ve Türkmenler yerlerinden edilmiştir.
3. Büyük Ortadoğu Projesi ve İktidarın Rolü:
• AKP iktidarının, BOP çerçevesinde bölgede bir “Kürdistan” kurulması planına dolaylı destek verdiği iddiaları, Türkmenlerin yalnız bırakılmasının ana nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Türkmeneli’nin Kürt gruplar lehine demografik olarak boşaltılması, bu iddiaları güçlendirmektedir.

AKP Döneminde Türkmenlere İhanet: BOP ve 9 Maddelik Anlaşma

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) dönemi, Türkmenler açısından en karanlık dönemlerden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Bu dönemde, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir parçası olarak, Irak ve Suriye Türkmenlerinin tarihsel toprakları, bölgesel hesaplara ve TC , Türkmen düşmanı, düşmanı stratejilere kurban edilmiştir. Bu süreçte AKP hükümeti, ABD’nin ve İsrail’in planlarına uyum sağlamış ve Türkmenlerin varlığını tehlikeye atan politikalara imza atmıştır.

1. Colin Powell-Abdullah Gül 9 Maddelik Anlaşması:

2003 yılında ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile dönemin Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül arasında imzalanan 9 maddelik gizli anlaşma, AKP iktidarının Türkmenlere yönelik ihanetinin en somut örneklerinden biridir. Bu anlaşmada, Türkmeneli’nin demografik yapısının bozulması ve bölgedeki Türkmen varlığının zayıflatılması açık ya da örtülü bir şekilde hedef alınmıştır. Anlaşmanın en kritik maddelerinden biri, Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmasını kolaylaştırmak amacıyla Türkmenlerin yerlerinden edilmesini içeriyordu. Bu durum, Kerkük ve Musul gibi Türkmen şehirlerinin Kürt gruplar tarafından işgal edilmesiyle sonuçlanmıştır.

2. Büyük Ortadoğu Projesi ve Kürdistan’ın Kurulması:

BOP kapsamında Türkiye, ABD’nin bölgedeki planlarına destek verirken, Türkmenlerin yok oluşunu ya desteklemiş ya da seyirci kalmıştır. AKP iktidarı ve TC devlet bürokrasisi , Kürt gruplarla iş birliğini stratejik bir çıkar olarak görmüş ve Türkmenleri bu planların önünde bir engel olarak değerlendirmiştir. Türkmeneli toprakları, bu süreçte sistematik olarak Kürtleşme politikasına maruz kalmış ve Türkmen nüfusunun azaltılması için baskılar artmıştır.

Bugün Türkmeneli, Irak ve Suriye’de yaşayan Türkmenlerin tarihi ve kültürel yurdu olmasına rağmen, sistematik bir yok edilme süreciyle karşı karşıyadır. 20. yüzyılın ortalarından itibaren Türkmenler, demografik mühendislik, zorunlu göçler, asimilasyon politikaları ve fiziki soykırım girişimlerine maruz bırakılmıştır. Bu süreçte, Barzani ailesinin liderliğindeki Kürt hareketi, Türkmeneli’nin işgal edilmesi ve Türkmenlerin yerinden edilmesinde başrolü oynamıştır. Ancak, bu politikalara sadece bölgesel güçler değil, Türkiye’nin ve özellikle 12 Eylül 1980’den bu güne kadar ki dönemin ayrımcı politikalarının da katkısı olmuştur. Türkiye’nin Şii-Sünni Türkmen ayrımı yaparak Türkmenleri bölmesi ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Türkmeneli’ni kaderine terk etmesi, Türkmen varlığını büyük bir tehlike altına sokmuştur.

Bunlara örnekler verirsek örneğin;

1959 Kerkük Katliamı ve Asimilasyon Politikaları

1959 Kerkük Katliamı, Türkmenlerin Irak’taki varlığına yönelik ilk büyük çaplı saldırılardan biri olarak tarihe geçmiştir. Bu saldırıda yüzlerce Türkmen öldürülmüş, binlercesi zorla göç ettirilmiştir. Bu katliamın amacı, Türkmenleri bölgedeki etkin güç olmaktan çıkarmak ve Türkmeneli topraklarını Kürt ve Arap gruplar arasında paylaşmaktı.
1. Barzani’nin Rolü ve Asimilasyon Politikaları:
• Barzani ailesi, Türkmenlerin Kerkük ve Musul gibi bölgelerdeki tarihi varlığını ortadan kaldırmak için sistematik bir plan uygulamıştır. Bu süreçte tapu ve nüfus daireleri Barzani tarafından ele geçirilmiş, Türkmenlerin mülkiyet hakları yok sayılmış ve demografik yapı yanlış raporlanmıştır. Türkmenlerin topraklarına Kürt gruplar yerleştirilmiş ve Türkmen bölgeleri, Kürt bölgelerine dönüştürülmüştür.
2. Asimilasyon ve Kültürel Soykırım:
• Türkmenler, dil ve kültürlerinden uzaklaştırılmaya zorlanmış, eğitim sistemleri yok edilmiş ve Türkmen kimliğini yaşatacak mekanizmalar sistematik olarak ortadan kaldırılmıştır. Bu süreç, sadece fiziksel saldırılarla değil, kültürel kimliklerini yok etmeye yönelik politikalarla da sürdürülmüştür.

Türkiye’nin Rolü: Şii-Sünni Ayrımı ile Türkmenleri Bölmek

Türkiye, Türkmenlere yönelik tarihi sorumluluklarını yerine getirmek bir yana, AKP iktidarı döneminde Şii ve Sünni Türkmenler arasında ayrım yaparak onları bölmüştür. Bu durum, Türkmenlerin birleşik bir güç olarak hareket etmesini engellemiş ve onların güç olarak yok edilme sürecini hızlandırmıştır.
1. Şii-Sünni Ayrımı:
• Türkiye, Suriye ve Irak Türkmenlerini mezhepsel bir çerçevede ele almış, Şii Türkmenleri görmezden gelirken Sünni Türkmenleri destekleme adı altında göstermelik politikalar yürütmüştür. Bu ayrım, Türkmen toplumunun içindeki dayanışmayı baltalamış ve Türkmenlerin siyasi olarak bölünmesine yol açmıştır.
• Bu politikanın en net örneği, Suriye’deki iç savaş sırasında Şii Türkmenlerin Esad rejimine yakın olduğu bahanesiyle yalnız bırakılması ve Sünni Türkmenlerin destekleniyor gibi gösterilip aslında hiçbir somut yardımın sağlanmamasıdır. Aynı ayrımcılık ve kindar politikalar Irak’ta Saddam döneminde ve işgalden sonrada bölgede devam etmiştir.
2. Türkiye’nin BOP Kapsamındaki Politikaları:
• Türkiye, AKP dönemiyle birlikte Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) uyum sağlayarak Türkmeneli’ni bölgedeki güç mücadelelerine kurban etmiştir. Colin Powell-Abdullah Gül 9 maddelik gizli anlaşması, bu politikanın somut bir kanıtıdır. Bu anlaşma kapsamında, Türkmenlerin tarihi topraklarının Kürt gruplara bırakılması ve Türkmeneli’nin parçalanması planlanmıştır.

Türkmenlerin Durumu: Bugünkü Tehditler

Türkmenler, bugün Irak ve Suriye’de varlıklarını sürdürebilmek için büyük bir mücadele vermektedir. Ancak karşı karşıya kaldıkları tehditler yalnızca dış güçlerle sınırlı değildir; Türkiye’nin yanlış politikaları da Türkmenleri zayıflatmaktadır.
1. Kürt İşgali ve Demografik Mühendislik:
• Kerkük, Musul, Telafer ve Halep gibi Türkmen yerleşim bölgeleri, Kürt gruplar tarafından işgal edilmiştir. Bu süreçte, tapu ve nüfus daireleri Barzani kontrolüne geçmiş ve Türkmenlerin topraklarına el konulmuştur. Bu durum, Türkmenlerin demografik olarak azınlık haline gelmesine yol açmıştır.
2. Mezhepsel Ayrıştırma:
• Türkmen toplumundaki Şii-Sünni ayrımını derinleştiren politikalar, Türkmenleri daha da savunmasız hale getirmiştir. Bu ayrım, sadece Türkiye’nin değil, bölgedeki diğer güçlerin de Türkmenleri bölmek için kullandığı bir yöntem haline gelmiştir.
3. Fiziksel ve Kültürel Soykırım:
• Türkmenlerin köyleri ve şehirleri radikal örgütler ve Kürt milisler tarafından yakılıp yıkılmış, Türkmen nüfusu zorla göç ettirilmiştir. Eğitim kurumları, kültürel yapılar ve Türkmenlerin tarihsel mirası sistematik olarak yok edilmektedir

Türkmenlerin Yok Olmamak İçin Türkiye’den Bağımsız Hareket Etme, Ama Türkiye’de Dahil Türk Devletleriyle İkili İlişkiler Geliştirme ve Silahlı Gücünü Oluşturma Zorunluluğu

Türkmenlerin, Irak ve Suriye’de hayatta kalabilmeleri ve tarihsel topraklarını koruyabilmeleri için artık kendi güvenliklerini sağlama zorunluluğu doğmuştur. Bu bağlamda, Türkmenlerin kendi silahlı gücünü oluşturması bir tercih değil, hayatta kalma meselesidir.

1. Neden Silahlanma Gerekli?

Türkmenler, bölgede sadece kültürel ve siyasi olarak değil, fiziksel olarak da yok edilme tehdidi altındadır. Kürt grupların demografik yayılma politikaları ve radikal örgütlerin saldırıları karşısında Türkmenlerin, topraklarını ve kimliklerini korumak için kendi güvenlik güçlerini kurmaları gerekmektedir.

2. Nasıl Bir Yapı?

Türkmenler, merkezi bir askeri yapılanma kurmalı ve bu yapı hem Irak Türkmen Cephesi hem de Suriye Türkmen Meclisi gibi siyasi temsilcilerle koordineli çalışmalıdır. Bu güç, uluslararası hukuka uygun şekilde örgütlenmeli ve savunma amaçlı olmalıdır.

3. Silahlı Güçlerin Fonksiyonu:

Türkmen şehirlerini ve köylerini korumak, demografik yapıyı muhafaza etmek.

Türkmen nüfusun geri dönüşünü sağlamak ve mülteci durumuna düşen Türkmenlere güvenli bir alan oluşturmak.

Bölgedeki dış güçlerin ve radikal örgütlerin Türkmenlere yönelik saldırılarını caydırmak.

Türkmenlerin Yapması Gerekenler

Türkmenlerin hayatta kalabilmesi ve tarihsel topraklarını koruyabilmesi için şu adımları atmaları gereklidir:

1. Silahlı Gücün Oluşturulması:

Türkmenler, derhal kendi askeri yapılanmalarını kurmalı ve bu güç, hem bölgesel hem de uluslararası hukuka uygun şekilde örgütlenmelidir. Bu yapı, özellikle Kerkük, Musul, Telafer ve Halep gibi stratejik bölgelerde Türkmen varlığını koruyacak bir caydırıcı güç haline gelmelidir.

2. Diplomatik İlişkilerin Güçlendirilmesi:

Azerbaycan, Türk Devletleri Teşkilatı, İran Türkleri ve diğer Türk devletleriyle ilişkiler geliştirilmeli, bu devletlerin Türkmen meselesine daha fazla müdahil olması sağlanmalıdır.

3. Uluslararası Farkındalık Oluşturulması:

BM, AB ve uluslararası medya aracılığıyla Türkmenlerin yaşadığı demografik tehdit ve etnik temizlik girişimleri dünyaya duyurulmalıdır.

4. Türkiye Kamuoyunun Bilgilendirilmesi:

Türkiye’deki milliyetçi, yurtsever ve insan hakları savunucusu gruplar, Türkmen meselesini Türkiye’nin iç gündemine taşımalı ve siyasi baskı oluşturmalıdır.

Sonuç

Irak ve Suriye Türkmenleri, tarihsel topraklarında var olma mücadelesi vermektedir. AKP döneminde izlenen dış politika, Türkmenlerin bu topraklardan silinmesini hızlandırmış ve Türkmeneli’nin Kürdistan’a dönüştürülmesi projelerine hizmet etmiştir. Türkmenlerin kaderi, ancak kendi silahlı güçlerini oluşturmaları ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeleriyle değiştirilebilir.

Türk milleti ve Türk dünyası, Türkmenlerin bu mücadelesine sahip çıkmalı ve onları yalnız bırakmamalıdır. Bugün harekete geçilmezse, yarın Türkmeneli’nin haritadan silinmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, Türkmenlerin tarihsel kimliğini koruma ve bu topraklarda varlıklarını sürdürme mücadelesi, Türk milletinin ortak davası olmalıdır.

not: aşağıdaki “gavim gardaş nerdesin” şiiri/ Kerkük çığlığı şiirini lütfen YouTube’dan izleyin: Türkmeneline duyarlı olun.

Türkmeneli, Türk milletinin tarihsel ve kültürel coğrafyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Irak ve Suriye Türkmenleri, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan asli halk olmasına rağmen, hem bölgesel hem de uluslararası politikaların kurbanı olmuştur. Türkiye’nin izlediği dış politika, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) döneminde Türkmenlerin yaşadığı ihmal ve dışlanmayı daha da derinleştirmiştir. - Independence Day Parade irak turkmenleri scaled

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir