Türkiye’de siyasal liderlik, ideolojik dönüşüm ve toplumsal kutuplaşma üzerine yapılan tartışmalar, Ekrem İmamoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan örneklerinde yoğunlaşmaktadır. Bu makalede, iki liderin benzerlikleri ve farklılıkları, antropolojik, sosyolojik, siyasal ve psikolojik yaklaşımlarla incelenecektir. Ayrıca, bu liderlerin popülerleşme süreçlerinde uluslararası güçlerin etkisi, toplumsal hafızadaki yeri ve Türkiye siyasetindeki ideolojik kaymalar ele alınacaktır.
1. Siyasal Liderlik ve Karizma: Weberyen Bir Yaklaşım
Max Weber’in karizmatik liderlik teorisi, Erdoğan ve İmamoğlu’nun siyaset sahnesindeki yükselişlerini anlamada anahtar rol oynar. Weber’e göre karizma, liderin olağanüstü niteliklerle donatıldığına dair bir inanç sistemine dayanır. Erdoğan’ın “dindar bir nesil” söylemi ve İmamoğlu’nun “her şey çok güzel olacak” mesajı, kitlelere umut vaat eden karizmatik lider özelliklerini sergiler. Ancak bu iki figürün kullandığı karizma türleri farklılık göstermektedir:
• Erdoğan: Gelenekselci ve dini temalara dayalı karizmayı kullanır. Toplumun muhafazakâr değerlerini modern siyasal araçlarla harmanlayarak siyaset sahnesine çıktı.
• İmamoğlu: Modernleştirilmiş ve batılılaşmış bir karizma ile hareket etmektedir. Erdoğan’ın kullandığı dini referansları daha “ılımlı” bir retorikle yeniden şekillendirmiştir.
Her iki liderin de karizmalarını destekleyen medya araçları ve uluslararası destekler, Weberyen anlamda bir “büyücü” figürü yarattıkları argümanını güçlendirmektedir.
2. Kültürel Sermaye ve Sınıfsal Kökenler: Pierre Bourdieu Perspektifi
Bourdieu’nün kültürel sermaye kavramı, liderlerin toplumsal sınıflar üzerindeki etkilerini analiz etmek için önemlidir. Erdoğan’ın siyasal yükselişi, daha alt sınıflardan gelen bir lider olarak algılanmasıyla mümkün olmuştur. Buna karşın İmamoğlu, daha üst orta sınıf bir geçmişe sahip görünmekte ve bu sınıfın değerlerini yansıtmaktadır.
• Erdoğan: Siyasete girişinde “taşralı lider” olarak temsil edilmiştir. Alt sınıfların ekonomik ve kültürel sermaye eksikliğini, din ve gelenekler üzerinden kapatmıştır.
• İmamoğlu: Modern bir Türk lideri olarak, daha batılı bir dünya görüşünü ve sosyal sermayeyi öne çıkarır. Ancak İmamoğlu’nun söylemlerinde Erdoğan’a benzer dini referanslar kullanması, seçmen kitlesinde kafa karışıklığı yaratmaktadır.
3. Dini ve Siyasi Manipülasyon: Clifford Geertz ve Sembolizm
Antropolog Clifford Geertz, kültürel sembollerin siyasi liderlikteki önemini vurgular. Erdoğan ve İmamoğlu’nun siyasi mesajlarında dini sembollere sıkça başvurması, Türkiye siyasetindeki laiklik-dindarlık çatışmasının bir yansımasıdır.
• Erdoğan: Camiler, ezan, başörtüsü gibi semboller üzerinden dini bir kimlik inşa etmiştir. Geertz’e göre bu, toplumun derin kültürel kodlarına hitap eden bir liderlik biçimidir.
• İmamoğlu: Erdoğan’dan farklı olarak, dini sembolleri daha pragmatik bir şekilde kullanmaktadır. Örneğin, ramazan iftarlarında yer alması veya dini hassasiyetleri dile getirmesi, Geertz’in tanımıyla “derin oyun”un bir parçasıdır.
Her iki liderin de bu sembolleri siyasetin bir aracı olarak kullanması, laiklik ilkesine yönelik eleştirilerin odak noktasıdır.
4. Psikolojik Bir Analiz: Liderlik ve Megalomani
Psikoloji literatürüne göre, siyasal liderlerin narsistik eğilimleri, toplum üzerinde güçlü bir etki yaratabilir. Freud’un narsisizm teorisi ve daha modern bir çerçevede Kohut’un “kendilik psikolojisi” yaklaşımı, Erdoğan ve İmamoğlu’nun liderlik tarzlarında belirgin olarak gözlemlenebilir:
• Erdoğan: Kendini “milletin adamı” olarak tanımlayan bir liderlik sergilemektedir. Psikolojik olarak güçlü bir narsistik arzuyu temsil etmektedir. Bu durum, toplumsal çatışmaları körükleyen kutuplaştırıcı bir söylem yaratmıştır.
• İmamoğlu: “Halkın başkanı” rolüne bürünmekte, ancak kendini Erdoğan’a alternatif olarak konumlandırırken benzer narsistik eğilimler göstermektedir. Özellikle son dönemlerde, partisi CHP’yi dışlayan tutumları ve bireysel yükselme hedefleri bu durumu güçlendirmektedir.
5. İdeolojik ve Siyasal Kayma: Gramsci’nin Hegemonya Teorisi
Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisi, ideolojik dönüşüm süreçlerini anlamada kritik bir rol oynar. Erdoğan, AKP ile Türkiye’nin hegemonik değerlerini değiştirmiş, dini referanslı bir siyaset anlayışıyla bu hegemonyayı kurmuştur.
• İmamoğlu: Gramsci’nin tanımına uygun olarak, mevcut hegemonyaya alternatif bir liderlik sunmamaktadır. Aksine, Erdoğan’ın hegemonyasına uyum sağlayan ve onu yeniden üreten bir figür olarak görülmektedir.
Bu bağlamda, CHP’nin 6 ok ilkelerine sadık kalmaması ve İmamoğlu gibi adayları desteklemesi, Gramsci’nin “pasif devrim” kavramıyla açıklanabilir. CHP, kendi ideolojik tabanını yeniden inşa etmek yerine, mevcut düzenin kurallarına uyum sağlamaktadır.
6. Uluslararası Güçler ve Küreselleşme: David Harvey ve Neoliberalizm
David Harvey’nin neoliberalizm analizi, İmamoğlu’nun küresel güçler tarafından desteklenmesine ışık tutar. Özellikle İmamoğlu’nun Batı medyası tarafından sıkça övülmesi ve küresel liderlik figürü olarak lanse edilmesi, neoliberal düzenin bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
• Erdoğan: Neo-Osmanlıcı bir söylemle hareket ederken, ABD ve AB ile pragmatik ilişkiler geliştirmiştir.
• İmamoğlu: Daha açık bir şekilde Batı yanlısı bir lider olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum, ulusalcı çevrelerde İmamoğlu’nun bir “proje” olduğu algısını güçlendirmektedir.
Sonuç: İdeolojik Yozlaşma ve Türkiye’nin Geleceği
Türkiye’nin siyasal liderlik geleneği, hem Erdoğan hem de İmamoğlu örneklerinde derin bir ideolojik yozlaşmayı gözler önüne sermektedir. Her iki lider de dini sembolleri siyasallaştırarak, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmiştir. CHP’nin kuruluş ilkelerinden uzaklaşarak, İmamoğlu gibi liderlerle temsil edilmesi, parti içi ideolojik çatışmaları artıracaktır.
Kaynakça
• Weber, Max. The Theory of Social and Economic Organization.
• Bourdieu, Pierre. Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste.
• Geertz, Clifford. The Interpretation of Cultures.
• Freud, Sigmund. On Narcissism: An Introduction.
• Gramsci, Antonio. Selections from the Prison Notebooks.
• Harvey, David. A Brief History of Neoliberalism.
• Kohut, Heinz. The Analysis of the Self.
• Atay, Erdem. “Erdoğan ve İmamoğlu Üzerine Siyasal Bir Okuma.”
Bu analiz, Türkiye siyasetindeki liderlik sorunsalına dair daha geniş bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.
Bir yanıt yazın