Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda oynadığı hayati rolle Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin taşıyıcı sütunlarından biri olmuştur. Ancak, günümüzde CHP’nin politikaları ve söylemleri, parti programında yer alan 6 Ok ilkeleriyle ciddi bir uyumsuzluk göstermektedir. Özellikle, etnik ayrımcılık, federasyon tartışmaları ve dil politikaları gibi konularda, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) çerçevesinde hareket ettiği yönündeki iddialar, sadece CHP’yi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devlet yapısını da tehdit etmektedir.
Cumhuriyetçilikten Federasyona: CHP’nin BOP Çerçevesindeki Değişimi
Atatürk’ün Cumhuriyetçilik ilkesi, Türk milletinin ortak bir kimlik etrafında birleşmesini hedefleyen ulus-devlet anlayışının temel taşıdır. Ancak, son yıllarda CHP’nin söylemlerinde ve politikalarında, bu ilkenin yerine federatif bir yapının zeminini hazırlayan açıklamalar dikkat çekmektedir. Siyasal bilimci Samuel Huntington, ulus-devletlerin zayıflatılmasının küresel projelerin ana hedeflerinden biri olduğunu belirtir. BOP, tam da bu bağlamda, Türkiye gibi stratejik konumdaki devletleri etnik ve dini ayrılıklarla parçalamayı amaçlar.
CHP’nin özellikle “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” adı altında sunduğu politikalar, merkezi otoritenin zayıflamasına ve federal bir yapının zemin bulmasına neden olabilecek niteliktedir. Huntington’un bu bağlamda ortaya koyduğu “medeniyetler çatışması” teorisi, CHP’nin etnik temelli ayrıştırıcı politikalarının, ulusal birliği zayıflatmak için kullanılabileceğini göstermektedir.
Dil ve Kimlik Politikaları: Türkçe’nin Zayıflatılması
Dil, bir milletin ortak kimliğinin ve kültürünün taşıyıcısıdır. Sosyolog Pierre Bourdieu, dilin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda iktidar ve toplumsal bütünlük aracı olduğunu vurgular. Bu perspektiften bakıldığında, CHP’nin özellikle “çok dilli eğitim” ve yerel dillerin güçlendirilmesi yönündeki politikaları, Türkçe’nin toplumdaki birleştirici rolünü zayıflatmaktadır.
CHP’nin bu politikalarının, BOP’un çok dilli ve çok kimlikli bir Ortadoğu yaratma hedefiyle örtüşmesi dikkat çekicidir. Bu, sadece Türk milletinin kimliğini zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda etnik gruplar arasında ayrışmaya neden olur. Bourdieu’nun “dilsel sermaye” kavramı, Türkçe’nin zayıflamasının, milletin kültürel ve siyasi sermayesini kaybetmesine yol açacağını göstermektedir.
Etnik Ayrımcılık ve BOP’un Sosyolojik Yansıması
Antropolog Clifford Geertz, etnik kimliklerin modern ulus-devletler üzerindeki etkisini incelerken, bu kimliklerin siyasi olarak manipüle edilmesinin toplumsal çatışmalara yol açabileceğini belirtir. CHP’nin son yıllarda etnik temelli söylemleri ve “haklar” adı altında sunduğu politikalar, bu manipülasyonun bir örneği olarak değerlendirilebilir.
BOP çerçevesinde, Türkiye’nin etnik çeşitliliği, bölünmeyi teşvik edecek bir araç olarak kullanılmaktadır. CHP’nin bu politikalarının, özellikle Kürt meselesi üzerinden BOP’un hedefleriyle örtüşmesi, ulus-devlet yapısına zarar vermektedir. Geertz’in çalışmaları, CHP’nin bu söylemlerinin, Türkiye’nin toplumsal dokusunu parçalayıcı bir etki yarattığını göstermektedir.
Psikolojik Etki: Milletin Kimlik Erozyonu
Psikolog Carl Jung, toplumsal bilinçaltının, bir milletin ortak hafızası ve dayanışmasının temel kaynağı olduğunu belirtir. Atatürk’ün “Türk Milleti” kavramı, bu ortak hafızanın bir yansımasıdır. Ancak, CHP’nin BOP etkisiyle şekillenen politikaları, bu ortak hafızayı zayıflatmakta ve kimlik erozyonuna neden olmaktadır.
CHP’nin söylemlerindeki etnik ayrımcılık ve dil politikaları, Türk milletinin psikolojik bütünlüğünü zedelemektedir. Jung’un “kolektif bilinçdışı” teorisi, bu politikaların milletin ortak bilinçdışını nasıl parçaladığına dair önemli bir çerçeve sunar. Türk milletinin bu politikalar karşısında psikolojik olarak kendisini savunması, ancak ulusal değerlerin ve Atatürk ilkelerinin yeniden güçlendirilmesiyle mümkün olacaktır.
Çözüm Önerileri: Türk Milletinin ve Cumhuriyetin Yeniden İnşası
Atatürk’ün mirası ve ilkeleri, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin temel taşlarıdır. CHP’nin yeniden Atatürk’ün çizgisine dönmesi, hem parti içi dönüşümü hem de Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü sağlamak için kritik bir adımdır.
• Eğitim Reformu: Türkçe’nin birleştirici rolünü güçlendiren ve milli bilinci artıran bir eğitim politikası benimsenmelidir.
• Siyasi Reformlar: CHP’nin federatif yapıyı teşvik eden politikaları terk ederek merkezi otoriteyi güçlendiren bir çizgiye dönmesi gerekmektedir.
• Uluslararası Bağlantıların Sorgulanması: CHP’nin ulusal çıkarlarla çelişen uluslararası projelerle olan bağları kesilmeli, BOP etkisinden arındırılmış bir politika izlenmelidir.
Sonuç
Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk’ün mirasına sadık kalarak, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini koruma sorumluluğunu taşımaktadır. Ancak, mevcut politikaları, BOP’un hedefleriyle örtüşen bir çizgide ilerlemekte ve Türk milletinin ortak kimliğini tehdit etmektedir. Sosyolojik, psikolojik ve siyasal analizler, bu politikaların yalnızca CHP’yi değil, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü de zayıflattığını göstermektedir. Atatürk’ün ilkelerine dönmek ve bu ilkeleri yeniden diriltmek, hem CHP’nin hem de Türkiye’nin geleceği için hayati önem taşımaktadır.
*Kaynakça:
• Pierre Bourdieu, “Language and Symbolic Power”
• Samuel Huntington, “Clash of Civilizations”
• Clifford Geertz, “The Interpretation of Cultures”
• Carl Jung, “The Archetypes and the Collective Unconscious”*
Bir yanıt yazın