Türkiye’nin PKK ve PYD’ye yönelik terörle mücadele politikaları, özellikle son yıllarda eleştirilere sıkça konu olmuştur. Bu eleştiriler, iktidarın yaklaşımının iki yüzlü ve tutarsız olduğu yönündedir. Çünkü terör örgütlerini ortadan kaldırmak için gereken temel ilkelerden biri, terörün konuşlandığı ülkelerin merkezi yönetimleriyle işbirliği, karşılıklı saygı ve meşruiyet çerçevesinde ortak mücadeledir. Ancak mevcut iktidarın politikaları, bu temel ilkeleri göz ardı ederek terörle mücadelenin etkinliğini zayıflatmaktadır.
İktidarın Çelişkili Politikaları
Türkiye, sınır ötesi operasyonlarla PKK ve PYD’yi Suriye’nin kuzeyinde etkisiz hale getirme çabası içindedir. Ancak bu çabalar, terörle mücadelede esas olan kalıcı çözümleri sağlamaktan uzaktır. PYD ve PKK’yı Suriye’nin kuzeyinde 30 kilometre güneye itmek ya da geçici operasyonlarla etkisiz hale getirmek, bu tehdidi tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Dahası, iktidarın, ABD ve Batı’nın açıkça PYD ve PKK’yı desteklediği bir ortamda, Batı ile ilişkileri sürdürürken Suriye’nin merkezi yönetimiyle işbirliğinden kaçınması büyük bir çelişki yaratmaktadır.
Bu tutum, Türkiye’nin gerçek niyetlerini sorgulatmaktadır. Eğer Türkiye, Suriye’deki terörün bitmesini samimi olarak istemiyorsa ve bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda bir araç olarak kullanıyorsa, bu durum terörle mücadelede meşruiyetini kaybetmesine neden olur. Aynı zamanda, Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetleri, “yeni Osmanlıcı” ya da ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) referanslı bir strateji olarak algılanmaktadır. Bu da bölgedeki diğer devletlerin ve halkların Türkiye’ye olan güvenini sarsmaktadır.
Türkiye’nin İslamcı Terör Örgütleriyle İlişkisi
İktidarın, Suriye’de bazı İslamcı grupları desteklediği ve bu grupları muhalifler olarak tanımladığı yönündeki iddialar da Türkiye’nin terörle mücadeledeki samimiyetini gölgede bırakmaktadır. Eğer Türkiye, bu tür grupları meşru birer muhalif olarak görüyorsa, başka ülkelerin de PKK’yı Türkiye’ye muhalif bir grup olarak görmesi kaçınılmaz hale gelir. Bu tür çifte standartlar, bölgedeki terörle mücadele çabalarını uluslararası düzeyde itibarsızlaştırır ve çözüm yollarını tıkar.
Terörle Mücadelede Meşruiyet ve İşbirliğinin Önemi
Terörle mücadelede uluslararası meşruiyet ve bölgesel işbirliği esastır. Türkiye’nin sadece kendi kamuoyunu ikna etmesi yeterli değildir. Terörle mücadelenin sınır ötesi boyutları göz önüne alındığında, komşu ülkelerin merkezi yönetimlerinin, bölge halklarının ve uluslararası toplumun desteği şarttır. Türkiye, Suriye yönetimiyle işbirliği yapmaktan kaçındığı sürece, bölgedeki terörle mücadele gayretleri sonuçsuz kalacaktır. Dahası, ABD ve Batı ile sürdürülen bu konuda Suriye düzlemindeki çelişkili işbirliği, Türkiye’nin bu konuda bağımsız bir politika izlediği algısını zedelemektedir.
Türk Aydınlarına ve Milli Partilere Düşen Görev
Bu noktada, Türk aydınlarına, yurtseverlere ve milli partilere büyük görev düşmektedir. Terörle mücadelede iktidarın çelişkili politikalarına karşı çıkmak, meşru ve tutarlı bir mücadele stratejisi geliştirilmesini sağlamak için baskı oluşturmak gerekir. İktidarın, terörle mücadelede uluslararası meşruiyeti sağlamak ve bölge ülkelerinin desteğini kazanmak için şu adımları atması elzemdir:
1. Bölgesel İşbirliği: Suriye başta olmak üzere, terör örgütlerinin faaliyet gösterdiği ülkelerin merkezi yönetimleriyle diyalog kurulmalı ve ortak mücadele planları yapılmalıdır.
2. İslamcı Gruplarla İlişkilerin Kesilmesi: Türkiye’nin uluslararası düzeyde terörle mücadelede güvenilirliğini artırmak için İslamcı gruplarla ilişkilerini kesmesi gereklidir.
3. ABD ve Batı’ya Karşı Net Tavır: ABD ve Batı’nın PYD ve PKK’ya verdiği destek açıkça kınanmalı, bu destek kesilmediği sürece Türkiye, bu ülkelerle ilişkilerini yeniden değerlendirmelidir.
4. Meşruiyet Zemini: Terörle mücadelenin uluslararası hukuk ve insan hakları çerçevesinde yürütüldüğü bir zemin oluşturulmalıdır.
Sonuç
Türkiye’nin terörle mücadelede tutarlı, dürüst ve meşru bir politika izlemesi hem ulusal hem de bölgesel güvenlik açısından hayati önemdedir. İktidarın bugünkü çelişkili politikaları, hem iç hem de dış kamuoyunda Türkiye’nin samimiyetini sorgulatmakta, meşruiyetini zedelemektedir. Türk aydınları ve yurtsever milli partiler, bu konuda ortak bir duruş sergileyerek, terörle mücadelede uluslararası standartlara uygun bir stratejiyi hayata geçirmek için iktidarı zorlamalıdır. Aksi takdirde, bölgedeki terörle mücadele çıkmaz bir döngüye mahkum olacak ve Türkiye uluslararası alanda daha fazla yalnızlaşacaktır.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel