Türkiye’nin Suriye politikası, 2011’de başlayan iç savaşın ardından büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Başlangıçta Suriye hükümetine karşı muhalif grupları destekleyen Türkiye, bu stratejiyle bölgesel ve iç siyasi alanda çeşitli sonuçlarla karşılaşmıştır. Suriye hükümetinin direnişi, sahada dengelerin değişmesi ve Türkiye’nin ABD politikalarıyla uyumlu adımlar atması, bugünkü durumu şekillendiren temel etkenlerdir. Türkiye, izlediği yanlış politikalar nedeniyle büyük bir sosyal, ekonomik ve demografik bedel ödemektedir.
Suriye’nin Türkiye İçin Jeopolitik Önemi
Suriye, Türkiye’nin güney sınırında yer alan ve güvenlik ile ekonomik ilişkiler açısından kritik bir ülke konumundadır. Ancak Suriye iç savaşının yarattığı istikrarsızlık, Türkiye için güvenlik tehditleri oluşturmuştur. Özellikle PKK’nın Suriye’deki uzantıları olan YPG/PYD’nin güç kazanması, Türkiye için ciddi bir ulusal güvenlik sorunu teşkil etmiştir. Aynı zamanda, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin politikasının Ortadoğu’daki etkileri ve stratejik hedefleri açısından büyük bir önemi vardır.
Türkiye’nin Suriye Krizindeki Hataları ve Adana Mutabakatı’nın Bozulması
Türkiye, 2011 yılından itibaren ABD’nin bölgedeki politikalarıyla uyumlu şekilde Suriye hükümetine karşı muhalif gruplara destek vermeye başlamış ve bu, Adana Mutabakatı gibi kritik anlaşmalarla uyumsuz bir politika izlenmesine yol açmıştır. Adana Mutabakatı, iki ülke arasında terörle mücadele konusunda işbirliği sağlanmasını öngörüyordu ve özellikle PKK ile mücadeleye yönelikti. Ancak Türkiye’nin radikal gruplara verdiği destek, bu anlaşmanın ruhuna aykırı hareket edilmesine neden olmuştur. Bu durum, Türkiye-Suriye ilişkilerinde gerginliğe ve sahadaki dengelerin değişmesine yol açmıştır.
Suriye hükümetinin direnişi ve PKK/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde kazandığı topraklar, Türkiye’yi bölgedeki etkisini korumak için askeri harekatlara yönlendirmiştir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki terörist unsurları hedef almış ve bu bölgedeki Kürt koridorunun oluşumunu engellemeye çalışmıştır.
Türkiye’nin Kürt Koridoru ve Barzanistan’a Müdahalesi
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde PKK ve YPG/PYD’nin oluşturmak istediği Kürt koridorunu askeri harekatlarla bozmuş ve bu terör koridorunun Akdeniz’e ulaşmasını engellemiştir. Türkiye’nin bu stratejisi, hem ulusal güvenliği hem de bölgesel dengeleri gözeten bir hamle olarak öne çıkmıştır. Ayrıca, Barzanistan’ın Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaşma planları da Türkiye tarafından engellenmiş ve bu bölgedeki Kürtlerin bağımsızlık hedeflerinin önüne geçilmiştir. Türkiye, bu konuda tavrını sürdürmekte ve Suriye’nin kuzeyinde herhangi bir terör koridorunun oluşmasına kesinlikle izin vermeyeceğini net bir şekilde ifade etmektedir.
Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar: Demografik ve Sosyal Kriz
Türkiye, Suriye iç savaşından dolayı yaklaşık 10 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Ancak bazı verilere göre bu sayının 10 milyona kadar çıktığı öne sürülmektedir. Bu kitlesel göç, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve demografik yapısını etkilemiş ve ciddi bir kriz yaratmıştır. Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki varlığı,
• Ekonomik krizleri derinleştirmiş,
• Toplumsal huzursuzluklara neden olmuş,
• Demografik yapıda değişikliklere yol açmıştır.
Türkiye, bu büyük sığınmacı kitlesinin entegrasyonu ve geri dönüş süreçleri için çeşitli politikalar üretmeye çalışmakla birlikte, bu mesele halen büyük bir iç siyasal sorun teşkil etmektedir.
Türkiye’nin ABD ile İlişkileri ve PKK Sorunu
ABD’nin Suriye’de YPG/PYD’ye verdiği destek, Türkiye’nin güvenlik endişelerini artırmıştır. Türkiye, ABD’nin bu desteğine karşı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla sahada güç kazanmış ve PKK/PYD’ye karşı sert bir tavır sergilemiştir. ABD’nin YPG/PYD’yi desteklemesi, iki ülke arasında ciddi bir diplomatik gerilim yaratmış, Türkiye ABD’nin Suriye politikalarını sert bir şekilde eleştirmiştir. Türkiye’nin terörle mücadeledeki haklı güvenlik endişelerine rağmen, ABD’nin bölgedeki stratejik çıkarları, iki ülkenin ilişkilerini zorlaştırmıştır.
Türkiye’nin Suriye Hükümeti ile İlişkileri
Türkiye, 2011 yılından itibaren Suriye hükümetine karşı muhalifleri desteklemiş ve diplomatik ilişkilerini kesmiştir. Ancak Suriye hükümetinin askeri direnişi, bölgesel güç dengelerinin değişmesi ve Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik çıkarlarını koruma çabası, Türkiye’yi Suriye hükümetiyle yeniden ilişki kurmaya zorlamıştır. Ancak Suriye hükümetinin politikaları ve Türkiye’nin talepleri arasında büyük bir uyumsuzluk bulunmaktadır. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığını sürdürmek ve PKK/PYD’ye karşı güvenli bölgeler oluşturmak istemekte, ancak Suriye hükümeti bu şartları reddetmektedir.
Bölgesel ve Uluslararası Aktörler
Rusya ve İran
Suriye hükümetine destek veren Rusya ve İran, Türkiye’nin Suriye’deki politikalarının karşısında yer almaktadır. Türkiye, bu iki ülkeyle Astana Süreci çerçevesinde zaman zaman işbirliği yaparak çatışmaları sınırlamaya çalışmıştır, ancak özellikle İdlib’deki gelişmeler ve güvenlik endişeleri bu işbirliğini zaman zaman zorlaştırmıştır. Rusya ve İran, Suriye’deki askeri varlıkları ile Türkiye’nin operasyonlarını kısıtlamaya çalışırken, Türkiye de kendi güvenliğini sağlamak için sahadaki operasyonlarını sürdürmüştür.
Türkiye’nin Rusya ve İran ile Astana ve Soçi Süreçlerinde Suriye Perspektifi
Türkiye, Suriye iç savaşının başlangıcından itibaren hem bölgesel güvenliği sağlamak hem de kendi ulusal çıkarlarını korumak amacıyla çeşitli diplomatik ve askeri hamlelerde bulunmuştur. Özellikle Astana Süreci ve Soçi Süreci, Türkiye’nin Rusya ve İran ile Suriye’ye dair işbirliği yaptığı önemli diplomatik platformlar olmuştur.
Astana Süreci (2017): Astana Süreci, Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye’deki çatışmaların sona erdirilmesi ve barışçıl bir çözüm bulunması amacıyla başlatılmıştır. Bu süreç, özellikle güvenli bölge oluşturulması ve çatışmasızlık bölgeleri kurulması üzerinde yoğunlaşmıştır. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’nin kontrolündeki bölgelere karşı güvenlik önlemleri almayı ve bu bölgelerdeki etkisini artırmayı hedeflemiştir. Rusya ve İran ise, Suriye hükümetinin yanında yer alarak bu bölgedeki stratejik etkilerini pekiştirmeye çalışmışlardır. Astana Süreci, Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonlarını belirli sınırlar içinde tutmaya çalışırken, Rusya ve İran’ın da Suriye’deki etkinliklerini genişletmelerine olanak tanımıştır. Türkiye için bu süreç, hem güvenli bölge oluşturma hem de PKK/PYD’nin faaliyetlerini sınırlandırma açısından önemli bir diplomatik araç olmuştur.
Soçi Süreci (2018): Soçi’deki toplantılar, Astana sürecinin devamı olarak, özellikle Suriye’nin geleceği ve anayasa yazımı üzerine odaklanmıştır. Türkiye, bu süreçte Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini savunmuş ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupların statüsü konusunda endişelerini dile getirmiştir. Rusya ve İran, Suriye hükümetinin kontrolünü güçlendirmeyi amaçlarken, Türkiye’nin önceliği, güvenli bölge oluşturulması ve YPG/PYD’nin kontrol ettiği bölgelerin PKK’dan arındırılması olmuştur.
Türkiye’nin Perspektifi
Türkiye için Astana ve Soçi süreçleri, hem Suriye’deki güvenlik tehditlerini ortadan kaldırmak hem de bölgedeki etkisini artırmak açısından önemlidir. Türkiye, bu süreçlerde:
• Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’ye karşı güvenlik önlemleri almak,
• Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak,
• Mülteci dönüşü için güvenli alanlar oluşturmak istemiştir.
Rusya ve İran ile işbirliği, Türkiye’nin Suriye’deki askeri hedeflerini gerçekleştirmesi adına bir fırsat sunmuş olsa da, bu ülkelerle olan ilişkilerdeki stratejik çıkar farklılıkları, zaman zaman gerilimlere yol açmıştır. Türkiye, Astana ve Soçi süreçlerinde, Suriye’nin geleceği konusunda önemli bir aktör olmayı sürdürmektedir.
ABD
ABD’nin Suriye’deki terör örgütü PKK/PYD’ye verdiği destek, Türkiye için bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Türkiye, ABD’nin bu politikalarına karşılık Suriye’nin kuzeyinde askeri harekatlar düzenleyerek kendi sınır güvenliğini sağlama yoluna gitmiştir. ABD, bölgedeki stratejik çıkarları nedeniyle YPG/PYD’ye verdiği desteği sürdürmüş ve bu durum, Türkiye ile ABD arasında ciddi diplomatik gerilimlere yol açmıştır. Türkiye, ABD’nin bu desteğini “terör örgütlerine” yönelik bir destek olarak değerlendirerek, ABD’nin Suriye politikasını sert şekilde eleştirmiştir.
Arap Devletleri ve İsrail
Türkiye, Suriye’nin iç savaşında Arap dünyası ile de çeşitli ilişkiler kurmuştur. Başta Suudi Arabistan, Katar ve diğer Körfez ülkeleri olmak üzere, Türkiye bu devletlerle muhalif gruplara verdiği destek konusunda zaman zaman işbirliği yapmıştır. Ancak bölgedeki dengeler değiştikçe, Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkileri de inişli çıkışlı olmuştur. Özellikle Arap Birliği’nin, Suriye hükümetinin yeniden kabul edilmesi konusundaki yaklaşımı, Türkiye’nin politikalarını etkilemiştir.
İsrail ile ilişkiler ise daha karmaşıktır. Türkiye, İsrail ile geçmişte güçlü askeri ve ticari bağlar kurmuş, ancak 2011 sonrası bu ilişkilerde gerilimler yaşanmıştır. Özellikle Filistin konusu ve Suriye politikaları nedeniyle iki ülke arasında sık sık diplomatik gerginlikler yaşanmıştır. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD karşıtı politikaları ve İsrail’in bölgedeki stratejik çıkarları, iki ülke arasındaki ilişkilere yansımaktadır.
Güncel Durum ve Gelecek Perspektifi
Bugün itibarıyla Türkiye, Suriye’deki yanlış politikaların bedelini hala ödemektedir. Türkiye, Suriye ile ilişkilerde diplomatik bir çözüm arayışına girmekte ve mülteci sorununu çözmeye çalışmaktadır. Ancak Suriye hükümetiyle tam anlamıyla bir normalleşme sağlanamamış ve Türkiye’nin talepleri karşılanmamıştır. Türkiye, Kürt koridoru ve Barzanistan’a yönelik politikasını sürdürmekte ve bölgedeki güvenlik tehditlerine karşı tedbir almaktadır.
Sonuç
Türkiye’nin Suriye politikası, başlangıçta izlenen yanlış stratejiler nedeniyle ciddi bir bedel ödemiştir. Adana Mutabakatı gibi önemli bir işbirliği anlaşmasının bozulması, Türkiye’yi hem sınır güvenliği hem de iç siyasi krizlerle karşı karşıya bırakmıştır. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt koridorunu askeri harekatlarla engellemiş ve Barzanistan’ın Akdeniz’e ulaşmasını engellemiştir. Ancak Suriye hükümetiyle ilişkilerde hala tam bir normalleşme sağlanamamış ve Türkiye’nin şartları kabul edilmemiştir. Bu nedenle, Türkiye’nin Suriye’de izlediği politikaların gözden geçirilmesi ve daha rasyonel bir diplomatik çözüm arayışına girilmesi gerekmektedir.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel