Site icon Turkish Forum

Türkiye’nin Bölgesel Dış Politikası: Tarihsel Hatalar ve Geleceğin Riskleri

Türkiye’nin son yıllarda izlediği dış politika, özellikle Suriye krizine yaklaşımı ve ABD-İsrail ekseninde alınan pozisyonlar, hem içeride hem de dışarıda ciddi eleştirilere konu olmuştur. Bu politikalar, kısa vadeli hedeflerin ardına saklanan stratejik hatalarla doludur ve Türkiye’nin tarihsel rolü ile bağımsızlık mücadelesine aykırı bir çizgide ilerlemektedir. Gelecek nesillerin de bedelini ödeyeceği bu hatalar, Türk milletinin bin yıllık mirasına zarar vermektedir. - globe ortadogu dunya

Türkiye’nin son yıllarda izlediği dış politika, özellikle Suriye krizine yaklaşımı ve ABD-İsrail ekseninde alınan pozisyonlar, hem içeride hem de dışarıda ciddi eleştirilere konu olmuştur. Bu politikalar, kısa vadeli hedeflerin ardına saklanan stratejik hatalarla doludur ve Türkiye’nin tarihsel rolü ile bağımsızlık mücadelesine aykırı bir çizgide ilerlemektedir. Gelecek nesillerin de bedelini ödeyeceği bu hatalar, Türk milletinin bin yıllık mirasına zarar vermektedir.

ABD-İsrail Ekseni: Türkiye’nin Bağımsızlığına Darbe

Türkiye’nin kaderini ABD ve İsrail gibi küresel güçlerle birleştirmesi, bölgedeki konumunu zayıflatmakta ve ulusal çıkarlarını riske atmaktadır. Bu iki ülke, Suriye’de kaosu derinleştiren PYD ve HTŞ gibi grupları açıkça desteklemektedir. Türkiye, bu politikalar karşısında güçlü bir duruş sergilemek yerine, bazen bu eksene hizmet eden adımlar atarak tarihi bir yanlışa düşmüştür.

Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde, “Esad rejimini devirmek” adı altında yürütülen operasyonlar, ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin (BOP) parçası olarak şekillenmiştir. Esad’ın devrilmesi hedefi, hem Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar vermiş hem de Türkiye’nin Suriye halkı ile olan tarihsel bağlarını zayıflatmıştır. ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bu politikalar, Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırmış, Çin, Rusya ve İran gibi önemli aktörlerle ilişkileri zedelemiştir.

Esad’ı Devirme Hatası ve Bölgesel Yalnızlık

Esad’ın devrilmesine yönelik hamlelerin stratejik bir hata olduğu bugün daha net bir şekilde anlaşılmaktadır. Suriye’nin parçalanması ve güçsüzleştirilmesi, yalnızca ABD ve İsrail’in çıkarına hizmet etmiştir. Türkiye, bu süreçte Çin, Rusya ve İran gibi güçlü müttefiklerle güven sorunları yaşamış ve bölgedeki dengeleri kendi aleyhine çevirmiştir. Özellikle Rusya’nın desteğiyle güçlenen Esad hükümeti, bugün yıkılmış sınır Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden gruplara karşı daha etkisiz bir pozisyona sahip olmuştur.

Bu yanlış adımların uzun vadeli sonuçları daha da ağır olacaktır. Türkiye’nin BRICS gibi yükselen ekonomik ve siyasi güçlerle ilişkilerini zayıflatması, bölgesel izolasyonu derinleştirmektedir. Hatta Azerbaycan gibi geleneksel müttefiklerle bile güven sorunu yaşanması ihtimali, bu yalnızlığın bir başka tehlikeli boyutudur. Türkiye, tarihsel bağları ve coğrafi avantajları sayesinde bölgede dengeleyici bir güç olabilecekken, yanlış hesaplarla kendini bir ABD-İsrail taşeronu konumuna itmiştir.

Atatürk’ün Mirasına Aykırı Politikalar

Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletini emperyalist güçlerin boyunduruğundan kurtarmış ve bağımsız bir dış politika inşa etmiştir. “Hektor’un öcünü aldık” sözüyle, bu toprakların emperyalizme karşı direnişinin evrensel bir örnek olduğunu vurgulamıştır. Bugün ise Türkiye’nin bağımsızlık ruhunu ABD ve İsrail gibi küresel güçlerin çıkarlarına teslim eden politikalar, Atatürk’ün mirasına açık bir ihanet niteliğindedir.

Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, Türkiye’nin hem içeride hem de dışarıda barışı esas alan bir dış politika izlemesini gerektirir. Ancak mevcut yönetim, komşu ülkelerle çatışmayı körükleyen, Suriye’deki kaosu derinleştiren ve bölgesel işbirliğini baltalayan bir yol izlemektedir. Ortadoğu’nun mazlum halklarının uyanışı için bir liderlik rolü üstlenmesi gereken Türkiye, bunun yerine emperyalist oyunların piyonu haline gelmektedir.

Türk Milletinin Bedel Ödeyeceği Gelecek

Bu politikaların sonuçları, yalnızca bugünkü nesiller için değil, gelecekteki Türk milleti için de ağır olacaktır. Türkiye önümüzdeki süreçte işgalci olarak nitelendirecek, Suriye’den BM kararı olarak Suriye “hükümeti” talebi ile çıkarılacaktır. Türkiye’nin Suriye politikası, güney sınırında kalıcı bir tehdit oluşturan terör koridorlarının doğmasına zemin hazırlamıştır. ABD’nin desteğiyle büyüyen PYD-YPG gibi yapılar, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir. Bölgesel bir savaş ya da daha büyük bir çatışma riski her geçen gün artmaktadır.orta ve uzun vadede bu tür bir risk büyüyecektir

Bu hatalar yalnızca dış politikayla sınırlı değildir. İçeride, hükümetin dış politikayı iç siyasette propaganda malzemesi olarak kullanması, toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirmektedir.
Kritik devlet kurumlarının (örneğin, MİT, Dışişleri Bakanlığı) ideolojik yönelimlerle hareket etmesi, devlet aklını zayıflatmakta ve Türkiye’nin uluslararası alandaki gücünü kırmaktadır.

Çıkış Yolu: Bağımsız ve Bölgesel Odaklı Bir Politika

Türkiye’nin bu çıkmazdan kurtulması için bağımsız, akılcı ve milli çıkarlara uygun bir dış politika benimsemesi şarttır. Bunun için:

1. ABD ve İsrail ile Mesafeli Bir İlişki: Türkiye, ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet etmek yerine, kendi milli çıkarlarını ve bölgenin çıkarlarını esas alan bir strateji geliştirmelidir. Bu, ilerde PYD ve HTŞ gibi terör yapılarıyla mücadelede daha etkili olacaktır.

2. Bölgesel İşbirliği: ( Çin) Rusya, İran ve Suriye ile gerçekçi ve karşılıklı çıkar odaklı bir işbirliği kurulmalıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğü desteklenmeli, bölgedeki istikrarsızlık sona erdirilmelidir.

3. Atatürk’ün İlkelerine Dönüş: Türkiye, Atatürk’ün bağımsızlık ve barış odaklı politikalarını yeniden benimsemelidir. Bu, yalnızca dış politikada değil, içeride de toplumsal barışı sağlayacaktır.

4. Devlet Kurumlarının Güçlendirilmesi: Dış politika, bireysel liderlerin ve ideolojik çıkarların ötesinde, kurumsal akılla yönetilmelidir. Dışişleri Bakanlığı ve MİT gibi kritik kurumlar, ideolojik prangalardan kurtarılmalı ve liyakat esasına göre yapılandırılmalıdır.

Sonuç

Türkiye, tarihsel rolü gereği, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinin sembol ülkelerinden biridir. Ancak mevcut dış politika, bu mirası zedelemekte ve Türk milletinin çıkarlarını hiçe saymaktadır. Atatürk’ün bağımsızlık ruhunu ve bölgesel liderlik vizyonunu rehber edinmeyen bir Türkiye, yalnızca kendi geleceğini değil, Ortadoğu’nun mazlum halklarının umudunu da yok edecektir.

Bugün Türkiye’nin ihtiyacı, kısa vadeli hesaplarla hareket eden bir iktidar değil; tarihsel sorumluluğunun bilincinde olan, bağımsız ve milli çıkarları önceleyen bir yönetim anlayışıdır. Türk milletinin hafızası, bu toprakların kaderini ABD ve İsrail ile birleştirenleri asla unutmayacak ve affetmeyecektir.

Exit mobile version