Suriye Taliban Cumhuriyeti’ne Merhaba mı?
Suriye’de 53 yıllık Esed rejiminin sona ermesi sevincini yaşarken gelişmeleri doğru tahlil etmek gerekmektedir. Bu aşamaya nasıl gelindiği, hafıza kaybı yaşamadan değerlendirilmelidir. “3000 yıllık tarihini bilmeyenler gündelik yaşarlar” vecizesini unutmamak, hiç değilse 14 yılda olanları yok saymamak gerek. HTŞ olarak kısaltılan Heyet Tahrirü’ş-Şam, Suriye iç savaşının başlangıcından itibaren kurulan sayısız örgütlerden bazılarının dönüşümüyle ortaya çıkmıştır. Kısa bir müddet önce Halep’i ele geçirmesi dahi şaşkınlıkla karşılanmıştı. 8 Aralık itibariyle Şam’a girmesiyle Orta Doğu’nın en muhkem rejimlerinden sayılan Esed döneminin sona ermesinin muzafferi olarak HTŞ görülmektedir. Öncelikle şu hususları hatırlamak gerek:
- HTŞ, Taliban ve IŞİD örgütlenmelerinin bir devamı olup BM yaptırımları çerçevesinde Türkiye’nin de onayladığı terörist örgüt idi. 14 Aralık itibariyle Türkiye, HTŞ’yi terör örgütleri listesinden çıkarmamıştır.
- HTŞ lideri Colani’nin (Golani) başına, IŞİD’in vahşetleri, tecavüzleri, katliamlarındaki sorumluluğundan dolayı yakalanması için ABD, 10 milyon dolar ödül koymuştu.
- ABD-İsrail kumpası IŞİD’in dağılmasıyla HTŞ olarak örgütlenen Colani liderliğindeki grup, İdlib’in tek sahibi değildi. Bölgesinden geçen kamyonlardan aldığı haraç, temel gelir kaynağı idi. Ancak bununla Şam’ı ele geçirme, Esed’i kaçırma başarısı sağlanamaz.
- HTŞ’nin Şam’ı ele geçirme sürecinde Körfez ülkelerinden destek aldığı bilinmektedir. Körfez emirliklerinde ABD ve İsrail etkisi son derece güçlüdür.
- ABD’nin de terörist kabul ettiği HTŞ Halep’e ilerlerken kendi himayesindeki PKK, silah depolarını bırakarak çekildi, aralarında çatışma olmadı.
- ABD’nin Fırat’ın doğusunda oluşturduğu teröristanın varlık sebebi, IŞİD ile mücadele idi. Bu örgüt, ilerlerken teröristandan silah, ekipman ve strateji desteği aldı.
- HTŞ, Şam’ı ele geçirip Esed kaçtıktan sonra İsrail Suriye’nin savunma sistemlerini, silah depolarını, askeri üslerini, binalarının yok ederek Şam’a yaklaşırken Colani’den bir itiraz, karşı girişim bilinmemektedir. Sanki önceden mutabık kalınan program işlemektedir!
Büyük Orta Doğu Projesi, Medeniyetler İttifakı, Arap Baharı gibi kulağa hoş gelen isimlerle başlatılan kumpaslar, Soğuk Savaş sonrasındaki doğal yumuşama sürecini engellemeyi hedeflemiştir. Tıpkı Sovyet sonrası doğal seyrinde gelişen Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan’ı renkli devrimler tezgahıyla istikrarsızlaştırma projeleri gibi.
Gelişmelerin Suriye açısından çok daha anlamlı boyutu bulunmaktaydı. Asırlık Siyonist proje gereği Türkiye ile Suriye arasında duvar, daha Hafız Esed hayattayken 1980’lerde yıkılmıştır. Sınırın iki tarafından on binlerce ailenin diğer tarafında akarabaları olup önceki nesilden kalan 70 yıllık hasret edebiyatı oluşmuş, sınırların açılmasıyla bayram havasında sosyal, duygusal birleşme dönemi başlamıştı. 1990’larda Gaziantep, Kilis, hatta Gebze ile sadece Halep, Hama gibi Sünni yoğunluklu şehirler değil Şam’ın dahi sosyo-ekonomik yapısı adeta birleşmiş, adı konmamış bir entegrasyon süreci başlamıştır. Beşar Esed’in başkanlığı ile işbirliği alanları çok daha genişlemiştir. Bu gelişme Siyonist çevrelerde büyük endişeyle karşılanmış, Türkiye’de farkına varılmasa da “tehlikeli entegrasyonun” önlenmesi gerektiği ABD’de akademik çalışmalara konu olmuştur.
Arap Baharı sürecinde, bazı diktatörler tarihe karışırken Suriye’nin o dönem güçlü ordusu rejimi ayakta tutmuştu. Esasen Suriye parçalanması için Şam’da Esed’in bulunması çok daha kullanılışlı görülmüştir. ABD ve Siyonist kurumların teşviki ve desteği ile ÖSO kurulmuş, merkezi Türkiye olmuş, bu örgütlenmenin daha sonra Suriye’deki terörist örgütlerin kurulmasına giden yolu açtığı görülmüştür. Esed’in saldırılarıyla ABD, yeni örgütlenmelerin önünü açmış, teşvik etmiş, ÖSO üzerindeki Türkiye’nin etkisini zayıflatmıştır. Böylece diğer küresel ve bölgesel güçlerin de katkısıyla Suriye’nin terör örgütleri koleksiyonu haline gelmesinde ÖSO öncü rol oynamıştır. Netice itibariyle bir milyon maktul, yüzbinlerce tecavüze uğramış, satılmış kadın, çocuk, milyonlarca mülteci ve doğusu Türkiye’yi hedef alan teröristanın kurulduğu Suriye ortaya çıkmıştır.
Bir gerçeği unutmamak gerek: Esed rejiminin yumuşamaya başladığı dönemde, Türkiye ile sadece ekonomik değil sosyal, bilimsel, kültürel entegrasyonun ileri aşamasında ÖSO kurulmuş, arkasından felaketler zinciri gelmiştir. Halen “Esed, halkını bombaladı” gerekçesiyle en uzun sınır komşumuzla ilişkilerin kesilmesini savunanlar, yıllarca yeniden temas kurulması talebini aynı sözlerle reddedenler, Esed’in halkına zulüm aracı uçakların, silahların, hareket planlarının Rusya’dan geldiğini, hatta onlarca Türk askerini şehit eden bombardımanın Rus pilotlar tarafından yapıldığını unutmuşlar, Rusya ve İran ile ilişkilerin kesilmesini gündeme getirmemişlerdi. Siyonist projenin Suriye’de en önemli aşaması iki ülke arasına duvar örme, çatıştırma kumpası, Türkiye’nin katkısıyla başarıyla tatbikat sahasına konmuştur.
Başından itibaren Siyonist stratejilerin önemli bir aşaması olan Esed rejiminin çöküşüne sevinmek için çok sebep var. Fakat bundan sonra olacaklar, özetlenen gerçekler dikkate alındığında sevincin kursakta kalmasına yol açmaktadır. Öncelikle Büyük Orta Doğu projesinden günümüze bütün kumpaslar, Siyonizmin asırlık projesinin başarılı aşamalarını oluşturmaktadır. Bu projenin nihai hedeflerinden birinin Türkiye’den de kopartılan topraklarla İsrail uydusu teröristan kurmak olduğunu, İsrailli bakanlar dahi söylemeye başlamışlardır. Suriye’nin İsrail uydusu emirlikler federasyonu haline gelmesi, radikal Yahudilerle onların destekçisi ABD stratejilerini yanlış anlamadan kaynaklanan evham olmadığı gün gibi açıktır. Bunun için Suriye’de bölgenin en büyük cephaneliği ile bir teröristan oluşturuldu; Yunanistan’dan Kıbrıs Rum kesimine sayısız deniz ve hava üsleri kuruldu.
Bu gerçekler dikkate alındığında PKK ile işbirliği halindeki HTŞ kontrol bölgesinde Taliban cumhuriyeti mi yoksa Körfez’deki emirlikler benzeri bir oluşuma mı gidileceği belirsiz. Daha önce IŞİD liderlerinden kelle kesen Colani, değiştiğini söylemekte, insani mesajlar vermektedir. Bu durum Körfez emirlikleri benzer bir oluşuma işaret etmekle birlikte mesela Afganistan’da Taliban bu gibi vaatlerinde durmamıştır. Suriye’deki küresel rekabet ve çatışan gruplar dikkate alındığında yeni bir Taliban versiyonu ihtimali daha güçlüdür. Daha önce de alkışlanarak diktatörden kurtarılan Irak, Libya, Afganistan gibi bir yönetim!
İsrail, Suriye savunmasını yok ederek Golan’ın Şam tarafında ilerlerken ismini Golan’dan alan Colani’nin ürkütücü sessizliği, büyük kumpasa işaret etmektedir. Belirtmek gerekir ki Suriye’deki mevcut silahlar Esed’in öz eşyası olmayıp Suriye halkının malı olduğu, dolayısıyla yeni yönetimin öncelikle bunları sahiplenip koruması gerektiği halde İsrail saldırılarını destek anlamındaki sükut, yeni Suriye’nin İsrail kontrolündeki Körfez emirliğine evrileceğine işaret etmektedir. Sınırdaki Dürzi bölgelerinin İsrail’e katılma kararları da bu endişeleri haklı çıkarmaktadır.
Ukrayna’da Rusya ile yapılan pazarlıkların da Suriye boyutu vardır. “Ver Suriye’yi al Kırım’ı, Donbas’ı” formülü anlamlı olmakla birlikte Rusya’nın sıcak denizlerdeki Tartus, Lazkiye ve Himeymim üslerini bütünüyle bırakması beklenemez. Bu durumda Lazkiye bölgesinde yeni bir Nuseyri yapılanmasının olduğu gevşek bir federasyon veya Libya’daki gibi küresel aktörlerin çatışmalar oyuncağı parçalı yapı beklenebilir.
Belirtmek gerekir ki dünyanın en büyük ve ihtişamlılarından olup baba Esed’den miras kalan Şam’daki saray, Beşar’a itibar veya güç sağlamamış, bırakıp kaçmıştır. Diğer diktatörler gibi halkından kaçırıp başka ülkeler bankalarına aktardığı paralar için de hesapların dondurulma kararı muhtemeldir. Düşen diktatörlerin “keşke” albümü de oldukça zengindir.
alaeddinyalcnkaya@gmail.com
twitter.com/alaeddinyalcink
Bir yanıt yazın