İbrahim Kalın, Türkiye’nin dış politikası ve güvenlik stratejilerinde kritik bir rol üstlenmiş bir bürokrat olarak, geçmişteki ilişkileri ve ideolojik duruşu nedeniyle sık sık tartışmaların odağında yer almıştır. Eğitim geçmişinden uluslararası temaslarına, Stratfor ile iddia edilen bağlantılarından İslamcı gruplarla olan ilişkilerine kadar birçok konu, onun siyasi kimliğine dair ciddi soru işaretleri doğurmuştur. Özellikle, Stratfor belgelerinde yer alan “TR 326” kod adıyla şifrelenmesi, Batı yanlısı olarak yorumlanan duruşunu daha da tartışmalı hale getirmiştir.
Gölge CİA Stratfor ve “TR 326” Kod Adı
Kalın’ın ismi, 2012 yılında Wikileaks tarafından yayımlanan Stratfor belgelerinde ortaya çıktı. ABD merkezli özel istihbarat şirketi Stratfor’un yayımlanan e-postalarında, Kalın’ın şirketin Türkiye’deki haber kaynaklarından biri olduğu iddia edildi. Belgelerde, Kalın’ın Stratfor tarafından “TR 326” kod adıyla şifrelendiği ve kurumla bilgi paylaşımında bulunduğu belirtildi.
Wikileaks belgelerine göre, Stratfor’un Türkiye ile ilgili hazırladığı raporların Türk medyasında yayımlanması için aracılık yapan Kalın, bu haberlerin bağlantılarını Stratfor’a e-posta yoluyla iletmiştir. Kalın’ın yazdığı bir mesajda, Stratfor yöneticilerine şu ifadeleri kullandığı belgelenmiştir:
“Sevgili George ve Kamran, bazı medya kuruluşlarına Stratfor’un Türkiye ve Balkanlar hakkındaki raporunu haber yapmalarını söyledim ve ürettikleri haberlerin linklerini aşağıda gönderiyorum. İbrahim.”
Stratfor Direktörü George Friedman, Kalın’ı “çok değerli bir kaynak” olarak tanımlamış ve Kalın ile kurduğu ilişkinin kesinlikle gizli tutulması gerektiğini ifade etmiştir. Bir e-postasında Friedman, Kalın hakkında şu ifadeleri kullanmıştır:
“Bu adam büyük bir kaynak… Bu adamla kurduğum ilişki ve yaptığım görüşme kesinlikle gizli kalmalıdır.”
Kalın’ın gölge CİA Stratfor ile kurduğu temaslar, özellikle Türkiye’nin ABD’ye karşı bağımsız dış politika söylemini sıkça dile getirdiği bir dönemde ciddi eleştirilere yol açmıştır. “TR 326” kod adı, Kalın’ın yalnızca bir akademisyen veya danışman değil, aynı zamanda Batı ile sıkı ilişkiler kurmuş bir isim olduğu eleştirilerinin merkezinde yer almıştır.
İslamcı Gruplarla İlişkileri ve Ortadoğu Politikaları
Kalın, Ortadoğu’daki İslamcı gruplarla kurduğu ilişkiler ve bu gruplarla ilgili tutumları nedeniyle de eleştirilen bir figürdür. Özellikle Suriye’deki iç savaş sırasında radikal gruplarla kurulan doğrudan ve dolaylı temaslarda adı sıkça geçmiştir.
HTŞ ve Ebu Muhammed el-Cevlani ile Aynı Karede Yer Alması
Suriye merkezli cihatçı bir örgüt olan ve El Kaide bağlantılı geçmişiyle bilinen Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), Türkiye’nin İdlib’deki güvenlik politikalarında sıkça gündeme geldi. İsrail ve ABD yapımı HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed el-Cevlani ile İbrahim Kalın’ın aynı ortamda bulunması, beraber namaz kılması ve aynı arabada bulunması uluslararası ve ulusal kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
HTŞ’nin Türkiye, ABD ve Batılı ülkeler tarafından terör örgütü olarak tanımlanması, Kalın’ın bu grupla doğrudan bir bağ kurduğu algısını güçlendirdi. Bu tür ilişkiler, Türkiye’nin Suriye politikasındaki “stratejik derinlik” anlayışıyla ilişkilendirilse de, HTŞ ile bağlantı iddiaları hem içeride hem de dışarıda eleştirilerin hedefi oldu.
İsrail ve ABD ile İlişkiler
Kalın’ın özellikle İsrail ve ABD ile kurduğu ilişkiler, onun Batı yanlısı bir politikacı olduğu eleştirilerini güçlendirdi.
ABD ile Bağlantılar
Kalın’ın ABD merkezli Georgetown Üniversitesi’nde yüksek lisans yapması, Katolik Cizvit tarikatına ait College of the Holy Cross’ta ders vermesi ve Washington’daki siyasi çevrelerle kurduğu yakın temaslar, onun Batı yanlısı olarak görülmesine neden olmuştur. Bu durum, Stratfor bağlantılarıyla birleştiğinde daha da dikkat çekici bir hale gelmiştir.
İsrail ile Normalleşme Sürecindeki Rolü
Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde inişli çıkışlı bir grafik izlediği bilinse de, Kalın’ın bu süreçlerde daha diyalog yanlısı ve pragmatik bir tutum sergilediği görülmektedir. Kalın, İsrail ile enerji ve ticaret iş birliklerini destekleyen politikalarıyla, özellikle Filistin meselesine duyarlı İslamcı çevrelerden tepki çekmiştir.
Kalın’ın İsrail ile ilişkilerdeki bu tavrı, Türkiye’nin dış politikadaki Batı’ya dönük pragmatist yaklaşımının bir parçası olarak değerlendirilmiş, ancak bu durum onun Batı yanlısı olduğuna dair eleştirilerin odağında yer almıştır.
Malezya ve İslamcı Akademik Çevreler
Kalın’ın eğitim geçmişinde Malezya önemli bir yere sahiptir. İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde tamamlamış, burada İslam dünyasına yönelik düşünsel çalışmalar yürütmüştür. Ancak Malezya’daki bazı İslamcı çevrelerle olan bağlantıları, onun Türkiye’deki siyasi kariyerine de yansımıştır.
Bu bağlantılar, Kalın’ın hem Batı yanlısı politikaları hem de İslamcı gruplarla kurduğu ilişkiler arasındaki duruşunun bir başka örneği olarak görülmektedir.
FETÖ ile Bağlantılar
Kalın’ın Batı ile kurduğu ilişkilere dair eleştiriler, geçmişte FETÖ ile bağlantılı olduğu iddia edilen kurumlarla kurduğu temasları da kapsar. Özellikle:
• FETÖ ‘nün gazetesi Today’s Zaman gazetesinde yazarlık yapması,
• FETÖ’ye yakın olduğu bilinen Georgetown Üniversitesi’nde akademik çalışmalar yürütmesi,
• Fethullah Gülen’in Georgetown Üniversitesi tarafından hazırlanan “500 Etkili Müslüman” listesine dahil edilmesinde rol oynadığı iddiaları,
Kalın’ın geçmişindeki karanlık noktalar arasında yer alır.
Bu bağlantılar, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ ile mücadelede ön saflarda yer aldığı iddiasıyla çelişmiş ve onun siyasi duruşuna dair soru işaretlerini artırmıştır.
Sonuç: Karanlık Kimlik ve Gelecekteki Rolü
İbrahim Kalın’ın Stratfor belgelerinde “TR 326” kod adıyla anılması, İsrail ve ABD ile kurduğu ilişkiler ve İslamcı gruplarla bağlantıları, onun siyasi kimliğinin batı yanlısı olan islamcı bir figür olarak algılanmasına neden olmaktadır.
Kalın’ın geçmişteki ve bugünlü Batı yanlısı duruşu ve İslamcı gruplarla ilişkileri, onun Türkiye’nin ulusal güvenlik politikaları üzerindeki etkisini daha da dikkat çekici hale getirmiştir. Ancak bu çelişkiler, özellikle MİT Başkanı olarak görev yaptığı dönemde alacağı kararların ve politikaların daha yakından izlenmesini gerektirecektir.
Kalın’ın hem Batı hem de Ortadoğu’daki aktörlerle kurduğu karanlık bağlantılar, Türkiye’nin gelecekteki dış politikası ve istihbarat stratejileri açısından tehlikeli bir boyutta batıya bağımlılıkta ve Avrasya’ya düşmanlıkta kritik bir rol oynayacaktır.
Bir yanıt yazın