- Ortadoğu, tarih boyunca stratejik ve jeopolitik olarak önemli bir bölge olmuştur. Hem medeniyetlerin doğduğu hem de çarpıştığı bir toprak parçası olarak, pek çok din ve ideolojinin etkileşim alanı olmuştur. Dinler ve mezhepler, Ortadoğu’nun karmaşık yapısını ve tarihini şekillendirmiştir.
- Emperyalizm, Din ve İdeolojiler Arasında Ortadoğu
Ortadoğu, emperyalist güçlerin enerji kaynaklarına ulaşma ve kontrol sağlama çabaları nedeniyle her zaman cazip bir bölge olmuştur. 19. ve 20. yüzyıllarda petrol ve stratejik üstünlük mücadelesi, emperyalist müdahaleleri önemli bir yere taşımıştır. Sykes-Picot Anlaşması ile bölgenin yapay sınırlarla ayrılması ve yeniden şekillendirilmesi, bölgedeki siyasi, ekonomik ve kültürel yapıların oluşturulmasında kritik bir rol oynamıştır. Emperyalist güçlerin, dini ve mezhebi farklılıkları kullanarak bölgesel çatışmaları körüklediği görülmüştür. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), enerji kaynaklarına ulaşma ve bölgedeki hakimiyeti sağlama amacı güderken, yeni sınırların ve siyasi yapılanmaların oluşturulmasını hedeflemiştir. Emperyalizmin din ve mezheplerle oynadığı güç oyunları, bölgedeki istikrarsızlığın kaynağında yatmaktadır.
2.1. Emperyalizmin Ortadoğu’daki Stratejileri
Ortadoğu, Batılı güçler için önemli bir enerji kaynağı olarak görülmüştür. Emperyalizmin bölgedeki petrol kaynaklarına hakim olma çabaları, jeopolitik üstünlük sağlamak istemesi ile birleşmiştir. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında, bölgenin yeniden şekillendirilmesi, enerji kaynaklarına erişim ve kontrol sağlamayı amaçlamıştır. BOP’un gerçek hedefi, enerji kaynaklarına hakimiyet ve mezhepsel bölünmelerin körüklenmesidir. Bu projede, bölgesel demokrasi ve özgürlük söylemi, emperyalist çıkarları gizlemek amacı taşımaktadır.
2.2. İslamcılık ve Siyasi Kullanımı
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, İslamcılık yükselişe geçti. Müslüman Kardeşler ve Vahhabilik gibi hareketler, emperyalist müdahalelerde kullanılan simgeler haline gelmiştir. İslamcılığın yükselişi, Batılı güçler tarafından bazen desteklenmiş bazen de kullanılmıştır. Soğuk Savaş dönemi, ABD’nin Afganistan’daki direnişi destekleme politikaları ile İslamcı akımların güç kazanması arasında paralellik göstermiştir. İslamcılığın, Batılı çıkarlar için bir araç olarak kullanılması, bölgedeki istikrarsızlığı artırmıştır.
2.3. Siyonizm ve İsrail’in Rolü
Siyonizmin ideolojik temelleri, İsrail’in kurulması ve Ortadoğu’daki etkisi açısından kritik bir öneme sahiptir. İsrail’in kurulması, emperyalist güçlerin desteği ile gerçekleşmiş ve bu destek, Filistin topraklarında sürekli bir çatışmaya yol açmıştır. İsrail’in bölgedeki “din temelli” hakimiyet stratejileri, Filistin topraklarında işgaller, etnik temizlik ve yerleşim politikaları ile devam etmektedir. Emperyalist güçlerin bu politikaları şekillendirmedeki rolü, bölgedekikendi işbirlikçilerince geliştirilen insan hakları ihlallerinin bahane olarak müdahalelerinde kullanılmasında yatmaktadır.
2.4. Evanjelizm: Hristiyan Köktenciliği ve Ortadoğu Stratejisi
ABD’deki Evanjelik Hristiyanların Kudüs ve İsrail’e yönelik dini motivasyonları, Ortadoğu’daki dış politika üzerinde belirleyici olmuştur. Armageddon inancı, Kudüs ve İsrail’in önemini artırmış ve bu nedenle bölgesel çatışmaların körüklenmesine sebep olmuştur. Evanjelizmin Siyonizm ile işbirliği, Kudüs’ün bir “dini merkez” olarak yeniden inşası projeleri ile devam etmektedir. Bu durum, Ortadoğu’daki dini ve ideolojik çatışmaları daha da karmaşık hale getirmiştir.
- Büyük Ortadoğu Projesi (BOP): Emperyalist Hedefler
BOP, emperyalizmin bölgedeki hegemonyasını sağlama amacını taşır. ABD’nin demokrasi ve özgürlük söylemi altında bölgedeki müdahaleleri, enerji kaynaklarına hakimiyet ve yeni sınırlar oluşturma çabalarının bir parçasıdır. BOP’un gerçek hedefi, enerji kaynaklarına erişim ve kontrol sağlarken, bölgesel mezhepsel bölünmeleri körüklemek ve iç savaşları tetiklemektir. BOP çerçevesinde emperyalist güçler, Şii-Sünni ayrımını derinleştirerek bölgesel çatışmaları artırmıştır. “Böl-parçala-yönet” stratejisi çerçevesinde, etnik ve mezhepsel kimliklerin çatışmaya dönüştürülmesi yoluyla bölgedeki istikrarsızlık devam etmektedir.
3.1. BOP’un Tanımı ve Hedefleri
ABD’nin BOP kapsamında bölgeyi yeniden şekillendirme çabası, enerji kaynaklarına hakim olma ve yeni sınırlar oluşturma hedeflerini taşır. Bu projede, bölgesel demokrasi ve özgürlük söylemi, emperyalist çıkarları gizlemek amacı taşır. Gerçek hedef ise enerji kaynaklarına hakimiyet ve mezhepsel bölünmelerin körüklenmesidir. BOP, Şii-Sünni ayrımını derinleştirerek bölgesel çatışmaları artırmıştır. Bu, emperyalist güçlerin kontrol altına almak istediği bir stratejidir.
3.2. Böl-Parçala-Yönet Stratejisi
BOP çerçevesinde uygulanan “böl-parçala-yönet” stratejisi, bölgedeki etnik ve mezhepsel kimliklerin çatışmaya dönüştürülmesi üzerinden yürütülmüştür. Özellikle Kürt meselesi, emperyalist güçlerin bölgesel istikrarsızlık politikalarının bir parçası haline gelmiştir. Şii-Sünni ayrımının tırmandırılması, iç savaşlara ve radikalizmin yükselmesine sebep olmuştur.
3.3. BOP ve Radikalizmin Yükselişi
Bir ABD örgütü olan IŞİD’in ortaya çıkışı, BOP çerçevesinde şekillenen emperyalist müdahalelerin bir sonucu olmuştur. IŞİD’in Irak ve Suriye’deki yükselişi, bölgesel istikrarsızlığın bir sonucudur ve emperyalizmin dolaylı etkilerini göstermektedir. Arap Baharı’nın BOP üzerindeki yansımaları, bölgedeki radikalizmin artmasına neden olmuştur.
- Din, Mezhep ve İdeolojilerin Kanlı Yönü
Ortadoğu, din, mezhep ve ideolojilerin çatıştığı bir alan haline gelmiştir. İslamcılık, Siyonizm ve Evanjelizm, bölgedeki çatışmalarda kan dökmeyi bir araç olarak kullanmış, şiddeti ve radikalizmi körüklemiştir.
4.1. İslamcılık ve Şiddet
Selefi ve Cihatçı hareketler, İslamcılığın şiddet yanını temsil eder. Bu gruplar, kadın, çocuk ve azınlıkları hedef alarak etnik temizlik ve soykırım faaliyetlerinde bulunmuştur. Suriye ve Irak’ta yürütülen cihatçı faaliyetler, bölgedeki etnik ve dini grupların yerinden edilmesi ile sonuçlanmıştır.
4.2. Siyonizm ve İşgal Politikaları
İsrail’in Filistin topraklarında sürdürülen işgal politikaları, etnik temizlik ve toprak gaspı ile devam etmektedir. Kudüs ve Batı Şeria’da sürdürülen yerleşim politikaları, bölgedeki insan hakları ihlallerinin temel nedenlerinden biridir. İsrail’in askeri saldırıları, sürekli olarak insani krizlere yol açmaktadır.
4.3. Evanjelizm ve Militarizm
Evanjelik liderler, Ortadoğu
ABD’deki Evanjelik Hristiyanların Ortadoğu’daki militarist politikaları, bölgedeki çatışmaları daha da karmaşık hale getirmiştir. Kudüs’ün yeniden inşası ve kutsal topraklar üzerindeki kontrol, Evanjelik liderler için bir önceliktir. Bu inanç, Kudüs’ün Armageddon’da kritik bir rol oynayacağı inancı ile desteklenmiştir. Evanjelik liderlerin İsrail’e verdiği destek, bölgesel barış umutlarını olumsuz yönde etkileyerek sürekli bir savaş haline zemin hazırlamıştır.
- Laik Çözüm Arayışları
Ortadoğu’da emperyalist müdahaleler ve dini temelli ideolojilerin güçlenmesi, bölgesel barış ve istikrarı tehdit etmektedir. Laik bir çözüm, bölgesel kimlikler ve farklılıkların bir arada yaşamasını sağlamak için en uygun model olarak görülmektedir. Laiklik, devlet ile din arasındaki sınırları netleştirerek, akıl ve bilimi önde sistemsel olarak tutarak farklı mezhep ve dinlerin bir arada barış içinde yaşayabilmelerine imkan tanır. Bu model, bölgesel istikrarı sağlamak için gereklidir ve emperyalist müdahalelere karşı direnç göstermede önemli bir rol oynar.
5.1. Ortadoğu’da Laikleşme Çabaları
Ortadoğu’nun farklı coğrafyalarında laikleşme çabaları vardır. Türkiye, Mısır ve Lübnan gibi ülkeler, modernleşme ve laikleşme süreçlerini yaşamakta ancak karşılaştıkları sorunlar nedeniyle tam anlamıyla başarılı olamamaktadır. Laik devletler, din ile devletin birbirinden ayrılması ve bireylerin dini inançlarını özgürce yaşaması ilkesini benimser. Bu, sistem bölgede olaki yerleştirilip ve içselleştiridiğinde ise bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasında kritik bir rol oynar.
5.2. Laik Devlet Prensipleri ve Ortadoğu
Laik devlet ilkeleri, Ortadoğu’daki krizleri çözmek ve bölgesel barışı sağlamak için temel bir çözüm sunar. Din ve mezheplerin devlet yönetiminde etkili olmaması, farklı dini ve etnik grupların haklarını korur. Laik bir yönetim modeli, egemenlik ve özgürlüğü artırarak, toplumsal ve politik barışı tesis etmeye yardımcı olabilir.
- Sonuç
Ortadoğu, emperyalist müdahaleler, din , etnisite ve ideolojilerin çatışması ile şekillenen karmaşık bir yapıdır. Bölgesel çatışmalar, din ve etnik temelli ideolojiler ve emperyalist çıkarlarla derinleşmiştir. Bu nedenle, Ortadoğu’nun geleceği laik bir çözüm arayışına bağlıdır. Laik devletler, farklı dini ve mezhepsel grupların bir arada yaşamasını sağlarken, emperyalist müdahalelere direnç gösterebilir. Ortadoğu, bu bağlamda laikleşme çabalarını hızlandırarak, bölgesel barış ve istikrarı sağlamada önemli bir adım atabilir.
kaynakça :
1. Aydin, Cemil. The Politics of Anti-Westernism in Asia: From Japan’s Silent Transformation to the Islamic Awakening. Columbia University Press, 2012.
2. Bayoumi, Youssef. “The Myth of Islamic Extremism: What Bin Laden Wants from America.” The Guardian, 19 September 2001.
3. Çakmak, Mustafa. “Neo-Ottomanism and Turkey’s Role in the Middle East: Historical Continuity and Change.” Journal of Balkan and Near Eastern Studies, vol. 19, no. 4, 2017, pp. 373-388.
4. Gause III, F. Gregory. “The Arab State System after the Uprisings.” The Journal of Conflict Resolution, vol. 60, no. 1, 2016, pp. 9-25.
5. Said, Edward W. Orientalism. Pantheon Books, 1978.
6. Tibi, Bassam. The Challenge of Fundamentalism: Political Islam and the New World Disorder. University of California Press, 1998.
7. Waters, Mike. “Postmodernity and Its Discontents.” Postmodern Culture, vol. 10, no. 2, 2000.
8. Wehrey, Frederic M. Sectarian Politics in the Persian Gulf: From the Iraq War to the Arab Spring. Cambridge University Press, 2013.
Bir yanıt yazın