İslam, 7. yüzyıldan itibaren hızla yayılan bir inanç sistemi olarak, sadece bir din olmanın ötesine geçip sosyo-politik ve ekonomik düzenlerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
İslam ve Emperyalizm: Tarihi Perspektif
Emperyalizm, genellikle güçlü bir gücün zayıf halklar ve devletler üzerindeki ekonomik, siyasi ve kültürel kontrolünü ifade eder. İslam’ın erken dönem yayılma süreçleri, bir yandan dinin birleştirici ve harekete geçirici gücünü ortaya koyarken, diğer yandan fetihlerle şekillenen siyasi ve askeri bir güç olarak bölücü rolünü hatırlatır.
Örneğin:
• Antropolojik Bakış: Antropologlar, İslam’ın Arap yarımadasından çıkarak çeşitli halkları birleştirdiğini, ancak bu birliğin, çoğunlukla yerel kültürleri asimile ederek ve İslamlaştırarak kurulduğunu savunur. Bu süreç, birçok yerel kültür ve inanç sistemini marjinalleştirmiştir.
• Sosyolojik Perspektif: Max Weber’in teorik çerçevesinden bakıldığında, İslam’ın “rasyonel bir hukuk sistemi” geliştirdiği, ancak bu sistemin aynı zamanda otoriter rejimlerin kurulmasına zemin hazırladığı görülür. İslam’ın getirdiği düzen, yerel halklar için hem bir kurtuluş hem de bir boyunduruk aracı olmuştur.
Ortadoğu ve Asya Halklarının Çöküş Süreci
1. Din ve Sosyo-Ekonomik Çöküş
İslam’ın güçlü olduğu coğrafyalarda, dinin sosyo-ekonomik ve kültürel düzen üzerindeki etkisi, genellikle bireysel ve toplumsal gelişimin önünde bir engel olarak görülmüştür.
• Felsefi Analiz: Felsefeciler, özellikle İslam’ın akıl ve bireysel sorgulamayı sınırlayan dogmatik yapısının, bu bölgelerdeki halkların entelektüel birikimlerinin önünde engel oluşturduğunu belirtmiştir. İbn-i Rüşd gibi düşünürlerin bile zamanla sistematik olarak dışlanması, bu durumu destekleyen önemli örneklerdendir.
• Ekonomik Perspektif: Dinin kontrolü altında olan ekonomik sistemler, zamanla emperyal güçlerin manipülasyonuna açık hale gelmiştir. Örneğin, petrol zengini ülkelerin Batı’ya bağımlılığı, İslam ülkelerinin emperyalizme hizmet eden yapılar haline gelmesine yol açmıştır.
2. Psikolojik Etkiler: Teslimiyet ve Kölelik
İslam, bireyi Allah’a teslim olmaya çağırırken, bu teslimiyetin toplumsal düzeyde otoriter rejimlere boyun eğme şeklinde tezahür ettiği iddia edilir.
• Psikolojik Perspektif: Psikologlar, dini otoritenin, bireylerin eleştirel düşünme yeteneklerini bastırarak, onları edilgen kıldığını savunur. Bu edilgenlik, halkların emperyalist güçler tarafından kolayca manipüle edilmesini mümkün kılmıştır.
İslam ve Jeopolitik Güç Dengeleri
• Jeopolitik Perspektif: İslam, coğrafi olarak stratejik bir bölgede yoğunlaşmıştır. Bu durum, Batı emperyalizminin bölgeyi kontrol etmek için İslam’ı bir araç olarak kullanmasını kolaylaştırmıştır. Örneğin, Batı ülkelerinin İslam ülkelerindeki radikal unsurları destekleyerek bu coğrafyayı istikrarsızlaştırdığı iddiaları, modern dönemde sıkça tartışılmaktadır.
Müslüman Toplumların Emperyalizmden Kurtulamama Sebepleri
1. Siyasal İslam’ın Kullanımı: Emperyalist güçler, siyasi İslam’ı kendi çıkarlarına uygun şekilde yönlendirmiştir.
2. İslam’ın Gelenekselci Yapısı: Reformların önünde engel olan dini yapılar, emperyalist güçlerin bölgeyi modernleşmeden uzak tutmasını kolaylaştırmıştır.
Sonuç ve Öneriler
İslam, bir inanç sistemi olarak, tarihi süreçte bölücü bir rol oynamıştır. Ancak, modern dönemde emperyalizmin bir aracı haline geldiği iddiaları, yerel halkların entelektüel ve siyasi özerkliklerini kaybetmesine neden olmuştur. Bu nedenle, Ortadoğu ve Asya halklarının, İslam’ın dogmatik yapısını sorgulayan, özgürleştirici bir teoloji geliştirmesi gerekmektedir. Ayrıca, emperyalist güçlerin müdahalesine karşı direnç gösterecek demokratik ve laik sistemler inşa edilmelidir.
Kaynakça
1. Max Weber, Din ve Ekonomi Üzerine
2. Edward Said, Oryantalizm
3. Ernest Gellner, Müslüman Toplumlar
4. Samuel Huntington, Medeniyetler Çatışması
5. İbn-i Haldun, Mukaddime
6. Karen Armstrong, İslam: Tarih, Düşünce ve Uygarlık
7. Carl Jung, Modern İnsan ve Din
8. Michel Foucault, İktidarın Mikro-Fiziği
9. Noam Chomsky, Hegemonya veya Hayatta Kalma
10. Bernard Lewis, İslam Dünyasında Kriz ve Değişim