İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu sosyo-politik kriz, yalnızca dini bir problem değil, tarihsel, kültürel, siyasal ve ekonomik bir gerçeğin karmaşık bir ürünüdür. Müslüman toplumların büyük bir kısmının emperyalizmin kucağına düşmesi, güce tapma ve itaati yücelten bir kültürün tarihsel kökenleri kadar, 20. yüzyılın güç dengelerindeki manipülasyonlarla da ilişkilidir.
İslam ve İtaat Kültürü
Antropolojik ve sosyolojik açıdan İslam toplumlarının büyük bir kısmında otoriteye karşı sorgusuz bağlılık kültürü hakimdir. Psikolog Erich Fromm, “İnsanın Özgürlükten Kaçışı” adlı eserinde, bireylerin özgürlük karşısındaki korkularını ve bu korkuları dindirmek için otoriteye sığınma eğilimlerini açıklar. İslam, teolojik yapısı itibarıyla bireyin kendi aklından çok bir üst otoriteye, yani Tanrı’ya ve onun temsilcisi olduğu iddia edilen siyasi-dini liderlere bağlılığını teşvik eder. Bu durum, toplumsal dinamikleri köleleştirici bir yöne evirebilmektedir.
Nitekim, Max Weber’in “karizmatik otorite” teorisi, İslam toplumlarının güçlü liderlere olan eğilimini açıklamaktadır. Bu liderler, genellikle dini meşruiyet üzerinden güçlerini pekiştirirler ve bu da halkı itaatkâr kılar. Ancak bu itaatkârlık, bağımsız düşüncenin gelişimini engellediği gibi, emperyalizmin müdahalesine de kapı aralar.
Emperyalizmin İslam Coğrafyasındaki Yükselişi
Modern tarihte Müslüman ülkelerin çoğunda, bağımsızlık mücadelelerinin ardından bile emperyalist güçlerin etkisi süregelmiştir. Bu durum, özellikle enerji kaynaklarının bulunduğu Orta Doğu’da daha belirgin hale gelmiştir. Edward Said’in “Oryantalizm” adlı eserinde belirttiği gibi, Batı, Doğu’yu her zaman kendi çıkarları doğrultusunda bir tahakküm nesnesi olarak görmüştür. Bugün Suriye, Irak ve Libya örnekleri, bu tahakkümün modern izdüşümleridir. Her üç ülkenin de ortak noktası, Batı’nın (özellikle ABD ve İngiltere’nin) jeopolitik çıkarlarına hizmet eden iç çatışmalar ve rejim değişiklikleriyle zayıflatılmış olmalarıdır.
Atatürk ve Bağımsızlık Mücadelesi
Bu bağlamda, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası, İslam dünyasında bir istisna olarak karşımıza çıkar. Atatürk, Türk milletini dini taassuptan ve emperyalist boyunduruğundan kurtarmak için laiklik ve bağımsızlık ilkelerini rehber edinmiştir. O, “Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek, halkın iradesine dayalı bir devlet inşa etme iradesini ortaya koymuştur.
Atatürk’ün laiklik anlayışı, yalnızca din ve devlet işlerinin ayrılması değil, aynı zamanda bireyin akıl ve bilimle özgürleşmesi gerektiği üzerine kuruluydu. Ona göre, “Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.” Ancak bu ilkelerin terk edilmesi, Türkiye’yi de bugün İslam coğrafyasının ortak kaderine doğru sürükleme riski taşımaktadır.
Suriye, Irak ve Libya: İslam ve Emperyalizm Kıskacında
Suriye’deki iç savaş, ABD ve Batı ittifakının “demokrasi” söylemi altında gerçekleştirdiği bölgesel çıkar operasyonlarının bir örneğidir. Aynı durum, Irak’ın işgalinde ve Libya’da Kaddafi rejiminin devrilmesinde de görülmüştür. Bu ülkelerdeki çatışmaların temelinde yalnızca emperyalist güçlerin müdahaleleri değil, İslam toplumlarının kendi içindeki mezhepsel ve etnik çatışmalar da yatmaktadır. İslam’ın itaat kültürü ve toplumsal bölünmeler üretme eğilimi, bu tür müdahaleleri kolaylaştırmaktadır.
Türkiye: Yeni Bir Suriye mi Olacak?
Türkiye’nin son yıllarda laiklikten uzaklaşan politikaları ve İslamcı ideolojinin toplumsal yapıyı etkisi altına alması, bu ülkeyi de benzer bir akıbete sürükleyebilir. John Stuart Mill’in dediği gibi, “Düşünce özgürlüğü olmayan bir toplumda, bireyler yalnızca itaat etmeyi öğrenir.” Bugün Türkiye’de düşünce özgürlüğüne yönelik baskılar ve dinin siyasette araçsallaştırılması, bağımsızlık iradesini zayıflatmaktadır.
Eğer Türkiye, Atatürk’ün mirasını yeniden sahiplenmez ve laiklik ilkesine sıkı sıkıya sarılmazsa, Suriye ve Irak gibi emperyalizmin oyun sahasına dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Sonuç ve Çözüm Önerileri
Bu analizden çıkan temel sonuç, İslam coğrafyasındaki itaat kültürü ile emperyalizmin çıkarları arasındaki simbiyotik ilişkinin kırılması gerektiğidir. Bunun için:
1. Eğitim Reformu: Toplumların özgürleşmesi, bireylerin akıl ve bilimle eğitilmesiyle mümkündür. Atatürk’ün söylediği gibi, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
2. Laiklik İlkesinin Güçlendirilmesi: Devlet, dini kullanarak halkı manipüle etmekten vazgeçmeli ve laikliği toplumun her alanında hâkim kılmalıdır.
3. Bağımsızlık Mücadelesinin Yeniden İnşası: Siyasi liderler, dış güçlerin etkisinden kurtulmak için halkı milli değerlere dayalı bir bağımsızlık ideolojisi etrafında birleştirmelidir.
Unutulmamalıdır ki, Atatürk’ün başarısı, yalnızca bir milletin bağımsızlığını kazanması değil, aynı zamanda düşünce özgürlüğü ve laikliği rehber edinmesiydi. Türkiye, bu mirası yaşatmak için harekete geçmezse, emperyalizmin ve İslamcı tahakkümün kıskacında yeni bir Suriye, Irak veya Libya olmaktan kurtulamayabilir.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel
Kaynakça
1. Ibn Haldun – Mukaddime: İslam toplumlarının tarihsel gelişimi, asabiyet (grup dayanışması) ve otoritenin toplum üzerindeki etkisi konularını derinlemesine inceleyen temel bir eser. İslam toplumlarında güç, dayanışma ve liderlik kavramlarının sosyolojik arka planını anlamak için başvurulan bir kaynaktır.
2. Erich Fromm – Özgürlükten Kaçış (Escape from Freedom): Bireylerin otoriteye sığınma eğilimlerini ve özgürlük korkusunu açıklayan bu eser, İslam toplumlarının otoriteye bağımlılığını anlamada önemli bir referans olmuştur. Özellikle bireysel özgürlüğün yerini kolektif itaatin alması üzerindeki etkileri tartışır.
3. Max Weber – Sosyoloji Yazıları (The Sociology of Religion): Karizmatik otorite teorisini açıklayan bu eser, liderlik ve dini meşruiyetin toplumlar üzerindeki etkisini anlamak için temel bir kaynaktır. Weber’in karizmatik otorite kavramı, İslam toplumlarının güçlü lider figürlerine olan eğilimini anlamada yol gösterir.
4. Edward Said – Oryantalizm (Orientalism): Batı’nın Doğu’yu tahakküm altına alma stratejilerini ve bu süreçteki kültürel hegemonyayı tartışır. İslam coğrafyasının Batı emperyalizmiyle olan tarihsel ilişkisini açıklamada temel bir eserdir.
5. Frantz Fanon – Yeryüzünün Lanetlileri (The Wretched of the Earth): Sömürgecilik ve onun yerel halklar üzerindeki etkileri konusunda bir klasik olan bu eser, Batı emperyalizminin İslam coğrafyasındaki yansımalarını anlamada önemli bir kaynaktır. Fanon, sömürgeciliğin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve psikolojik boyutlarına da ışık tutar.
6. Hannah Arendt – Totalitarizmin Kökenleri (The Origins of Totalitarianism): Otoriter rejimlerin toplumlar üzerindeki tahakküm mekanizmalarını açıklayan bu eser, İslam toplumlarının otoriteye olan bağımlılığını anlamada kritik bir kaynaktır. Arendt’in özgürlük ve tahakküm arasındaki gerilime dair görüşleri, İslam toplumlarının emperyalizmle olan ilişkisini analiz etmekte kullanılabilir.
7. Antonio Gramsci – Hapishane Defterleri (Prison Notebooks): Gramsci’nin hegemonya kavramı, kültürel kodların ve dini liderliklerin emperyalist güçler tarafından nasıl manipüle edilebileceğini anlamak için kilit bir referanstır.
8. John Stuart Mill – Özgürlük Üzerine (On Liberty): Mill’in düşünce özgürlüğü ve bireyin haklarına yaptığı vurgu, İslam toplumlarının özgürleşme sürecindeki eksikliklerini anlamada temel bir kaynaktır. Mill’in “baskı altındaki bireylerin yalnızca itaat etmeyi öğrenmesi” görüşü, İslam dünyasındaki itaat kültürüyle doğrudan ilişkilidir.
9. Mustafa Kemal Atatürk – Nutuk: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün laiklik ve bağımsızlık ilkelerini detaylandırdığı eser. Atatürk’ün laiklik anlayışı ve düşünce özgürlüğüne verdiği önem, İslam coğrafyasının emperyalizmden kurtulma mücadelesine yönelik önemli bir perspektif sunar. Atatürk’ün şu sözü özellikle dikkate değerdir: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
10. Şerif Mardin – Türk Modernleşmesi: Türk modernleşmesinin tarihsel, kültürel ve sosyolojik bir analizi olan bu eser, İslam ve modernleşme arasındaki gerilimleri anlamak için önemli bir kaynak sağlar.
11. Halil İnalcık – The Ottoman Empire and Islamic Tradition: Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam kültürüne dayalı yönetim anlayışı ve bu anlayışın modern dönemdeki etkileri konusunda önemli bir referans.
12. Bernard Lewis – The Crisis of Islam: İslam dünyasının modern krizlerini ve bu krizlerin emperyalizmle olan ilişkisini ele alan bir analiz. İslam toplumlarının tarihsel arka planını ve dış müdahalelere açıklığını anlamada önemli bir kaynaktır.