Üyesi olan 50 sektörel dernek üzerinden 34 sektörde faaliyet gösteren 13 bin işletme ve iş insanına hitap eden Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) tarafından düzenlenen 16. Rekabet Kongresi, “Rekabet, Eğitim ve Teknoloji” temasıyla İstanbul’da gerçekleşti.
Teknolojideki değişim ve küreselleşme dikkate alındığında günümüzde adeta ‘hiper rekabet çağı’nın yaşandığını söyleyen SEDEFED Başkanı Emine Erdem, konu ile ilgili şunları söyledi:
“Değişim hızının giderek arttığı bu dönemde, ayakta kalabilmenin ve fırsatları değerlendirebilmenin anahtarı çevik liderlik özelliklerine sahip yöneticilerden geçiyor. Rekabet artık bir liderlik mücadelesidir. Bu küresel yarışta yalnızca kaynaklara sahip olanlar değil, yenilikçi düşünen, cesur adımlar atan ve eğitimden teknolojik altyapıya kadar her alanda bütüncül bir yaklaşımla ilerleyenler kazanacak” şeklinde konuştu. Türkiye’nin İsviçre merkezli Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü’nün (IMD) 2024 Dünya Rekabet Gücü Sıralaması’nda 67 ülke arasında 53’üncü sırada yer aldığını hatırlatan Erdem, şunları söyledi: “2023’e göre 6 sıra gerilediğimiz bu çalışmada, Türkiye için hukuki altyapıda reform, eğitimde ve iş gücü piyasasında iyileştirme, beyin göçünün azaltılması ve gelir eşitsizliğinin dengelenmesi öncelikli alanlar olarak vurgulanıyor. Ancak dikkat çekici bir durum var: Türkiye’ye yönelik öncelikli alanlar listesinde dijitalleşme henüz bir öncelik olarak görülmüyor. Çünkü maalesef ilk olarak diğer alanlardaki sorunlar çözüm beklediğinden dijitalleşmeye sıra gelmiyor. Öte yandan Singapur, İsviçre ve Danimarka gibi küresel rekabette lider olan ülkeler, yapay zeka, karbonsuzlaşma (yeşil dönüşüm), Ar-Ge ve inovasyona odaklanıyor. Bu ülkeler, eğitimden teknolojik altyapıya kadar her alanda bütüncül bir yaklaşımla ilerliyor. İşte bu yaklaşım, bizim için de hedefimize ulaşmada artık bir zorunluluk olmalı. Özellikle dijitalleşme ve yeşil dönüşümde kaybedecek bir günümüz dahi bulunmuyor.” Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 İşlerin Geleceği Raporu’na göre de çalışan becerilerinin yüzde 44’ünün önümüzdeki beş yıl içinde değişeceğine dikkat çeken Erdem, “Raporda her 10 çalışandan 6’sının yeni beceriler kazanması gerektiği belirtiliyor. Bu kapsamda dünya genelinde şirketler, çalışanları için analitik düşünce, yaratıcı problem çözme ve yapay zeka gibi alanlarda eğitim programları oluşturuyor. Bizim de ülke olarak gerek devlet gerek şirket politikalarıyla gençlerimizi ve çalışanlarımızı bu becerilerle donatmamız şart.”
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez de teknolojik yenilikler ve jeopolitik dalgalanmaların etkisiyle ülkeler arasında yeni bir güç dengesi oluştuğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’nin bu tabloda lider ülkeler arasında yer alması, bugünden başlayarak atacağımız stratejik adımlara, fırsatları yakalayabilmesi ise üçüz dönüşümde proaktif bir liderlik sergilemesine bağlıdır. Ancak orta gelir tuzağından çıkarak küresel rekabette daha güçlü bir ülke olmamızın önünde bazı zorluklar bulunuyor. Bunların başında da enflasyon geliyor. Merkez Bankası’nın sıkı para politikaları, bu konuda olumlu bir etki yaratmış olsa da yapısal reformlar olmadan sürdürülebilir bir başarı mümkün değildir. Eğitimde dönüşüm, kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınması ve finansal sistemin güçlendirilmesi, rekabet gücümüzü artıracak diğer önemli alanlardır”
Türkiye’nin yoğunlaşan küresel rekabette iddiasını sürdürebilmek için üretim yapısını yüksek teknolojili ürünler ve yeşil ekonomi doğrultusunda dönüştürmesi gerektiğini ifade eden TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise “Dünyada tedarikte maliyet odaklı yaklaşım yerini güvenlik odaklı anlayışa bırakıyor. Enerji maliyetleri düşecek ancak korumacılık önlemleri enflasyonu körükleyecek. Türkiye’de öngörü ufku uzamalı. Para politikasının sınırları var. Kamu harcamaları mutlaka azaltılmalı. Kayıtdışıyla mücadele ivme kazanmalı. Öngörü ufku uzamalı. Para politikasının sınırları var. Kamu harcamaları azaltılmalı” şeklinde konuştu.
Rekabetin insan kalitesi arasında yaşandığına işaret eden Turan,daha sonra şunları söyledi:
“Ülkemizde imalat sanayindeki girişimlerin yüzde 55.5’i düşük teknoloji faaliyetlerinde yer alıyor. Yüksek teknoloji faaliyetlerinde yer alan girişimlerin oranı yüzde 1 bile değil. Teknolojiye dayalı üretim olmayınca, yüksek teknolojili ihracat da olmuyor. Günümüzün teknolojileri ve bu teknolojilere dayanan rekabetçilik anlayışı düşük iş gücü maliyetleri ve ucuz TL üzerine kurulu değil. Bugün rekabet yenilikçilik, bilgi ve yetenekler ile yapılıyor. Bu nedenle ülkeler arasında insan kaynakları rekabeti yapılıyor. Veriler, nitelikli iş gücü konusundaki rekabette, pek de önde olmadığımızı ortaya koyuyor. 2003 yılından itibaren katıldığımız, 15 yaş grubu gençlerin fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen OECD PISA araştırmasının sonuçlarında ilerleme kaydetsek de OECD ortalamalarının hala gerisindeyiz. Eğitim alanındaki performansımızı dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma hedefimiz ile uyumlu hale getirmeliyiz. Bunun için temel eğitimden başlayarak tüm kademelerde bilimsel, akılcı ve 21. yüzyıl becerilerine dayanan; nitelikli ve herkes için erişilebilir bir eğitimi vermeye odaklanmalıyız.”