Son yıllarda Suriye ve Ukrayna’daki gelişmeler, küresel aktörlerin jeopolitik stratejilerinin bir yansıması olarak dikkat çekiyor. NATO ve Rusya arasındaki karşıtlık her ne kadar görünürde sertleşmiş olsa da, bazı sahadaki hamleler bu iki güç arasında örtülü bir uzlaşı ihtimalini akla getiriyor. Özellikle Suriye’deki gelişmeler, Rusya’nın hem sahadaki varlığı hem de etkisiz gibi görünen müdahaleleri bağlamında, bu teoriye zemin hazırlıyor.
Rusya’nın Suriye’deki Tavrı: Stratejik Bir Çekingenlik mi?
Rusya, 2015 yılında Suriye iç savaşına aktif şekilde dahil olduğunda, Beşar Esad liderliğindeki Suriye hükümetinin en büyük destekçisi olarak sahada ciddi askeri ve siyasi kazanımlar elde etti. Ancak, son dönemde Rusya’nın Suriye’deki hamlelerinin hem hükümeti güçlendirme hem de sahadaki denklemleri lehine değiştirme konusunda yetersiz kaldığına dair bir algı oluştu. Bu durumu birkaç temel başlıkta değerlendirebiliriz:
1. Askeri Pasiflik ve GRŞ Tehditleri:
GRŞ (Gayrinizami Savaş Tehditleri) bağlamında Suriye’de hem terör örgütlerinin hem de Türkiye gibi bölgesel aktörlerin sahada ciddi etkiler yarattığı bir süreç yaşanıyor. Ancak Rusya’nın bu tehditlere karşı yeterince güçlü hamlelerde bulunmadığı görülüyor. Özellikle İdlib bölgesinde Türkiye ile yapılan anlaşmalara rağmen kalıcı bir çözüm üretilememesi, Rusya’nın durumu sadece kontrol altında tutmaya odaklandığını düşündürüyor.
2. Suriye Hükümetinin Zayıflığı ve Bölgesel Baskılar:
Suriye hükümetinin toparlanmaya yönelik ciddi adımlar atamaması ve hala büyük ölçüde dış desteğe bağımlı olması, direniş kapasitesini sınırlıyor. Bu durum, Rusya’nın neden sahada daha aktif olmadığı sorusunu da beraberinde getiriyor. Bölgesel aktörlerin (örneğin Türkiye ve İsrail’in) Suriye topraklarında sergilediği baskılar ise durumu daha karmaşık hale getiriyor.
3. Ekonomik ve Siyasi Çıkmazlar:
Rusya’nın Ukrayna savaşına odaklanması, ekonomik yaptırımların etkisi ve küresel düzeyde artan yalnızlığı, Suriye’de daha büyük ölçekli bir operasyon yapmasını engelliyor olabilir. Bu durum, sahada ABD, Türkiye ve diğer NATO müttefiklerinin daha geniş bir hareket alanına sahip olmasına olanak tanıyor.
Ukrayna Krizi ve NATO-Rusya Dengesi
Ukrayna’daki durum, Rusya ile NATO arasındaki en kritik çatışma noktası olarak öne çıkıyor. Ancak, bu kriz aynı zamanda iki tarafın örtülü bir şekilde diğer bölgelerde (örneğin Suriye’de) bir tür statükoyu koruma anlayışını benimsediğini düşündürebilir. NATO, Ukrayna’da Rusya’nın hamlelerine doğrudan askeri bir yanıt vermekten kaçınırken, Rusya da benzer şekilde Suriye’de NATO müttefiklerinin etkisini tam anlamıyla kırmak için kapsamlı adımlar atmıyor.
1. Sessiz Uzlaşı Mümkün mü?
Suriye’de ABD liderliğindeki koalisyonun hala etkin olduğu ve PYD/YPG gibi gruplarla iş birliğini sürdürdüğü bir dönemde, Rusya’nın bu duruma sert bir karşılık vermemesi dikkat çekici. Bu durum, NATO ve Rusya’nın Ukrayna krizini doğrudan tırmandırmamak adına başka bölgelerde dengeyi koruduğu izlenimini yaratıyor.
2. Stratejik Öncelikler:
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşa odaklanması, Suriye gibi daha düşük öncelikli sahalarda etkinliğini sınırlıyor. Bu stratejik öncelik sıralaması, Suriye’deki parçalanma sürecine hız kazandırırken, aynı zamanda sahada daha fazla aktörün (İsrail, Türkiye, ABD gibi) inisiyatif almasına olanak tanıyor.
Suriye’nin Parçalanması ve “Akbabalar Politikası”
Suriye, şu anda adeta uluslararası bir “akbabalar politikası”nın hedefi haline gelmiş durumda. Bu politika, farklı aktörlerin Suriye’nin toprak bütünlüğünü zayıflatma ve kendi çıkarlarına uygun alanlar oluşturma çabasını ifade ediyor:
• Bölgesel Aktörlerin Hedefleri:
Türkiye’nin güvenlik endişeleri nedeniyle sınır ötesi operasyonlara devam etmesi, İsrail’in İran etkisini sınırlamak adına düzenlediği hava saldırıları ve ABD’nin YPG ile kurduğu ittifaklar, Suriye’nin bölgesel bir parçalanma sürecine girdiğini gösteriyor.
• Rusya’nın Rolü:
Rusya, bu süreçte Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu iddia etse de sahadaki pasif tavrı, aslında parçalanmaya giden yolu hızlandıran bir faktör olarak değerlendirilebilir. Örneğin, Suriye hükümetinin kuzeydeki kontrol kaybı, Moskova’nın yeterince müdahil olmamasıyla daha da belirginleşiyor.
Sonuç: Suriye ve Ukrayna Arasında İnce Bir Denge
NATO ve Rusya arasındaki rekabetin görünürdeki şiddetine rağmen, bu iki gücün farklı coğrafyalarda birbirlerinin sınırlarını zorlamaktan kaçındığı izlenimi ortaya çıkıyor. Bu durum, Suriye’nin kaderi üzerinde kritik bir etki yaratıyor. Suriye’nin parçalanmaya doğru ilerleyen yapısı, hem bölgesel hem de küresel aktörlerin çıkar çatışmalarının bir sonucu olarak şekilleniyor.
Bu süreçte, Suriye halkının karşı karşıya kaldığı insani krizler ve siyasi çıkmazlar, bu jeopolitik oyunların gölgesinde kalmaya devam ediyor. NATO ve Rusya arasındaki örtülü uzlaşı ihtimali, Suriye’nin geleceği açısından büyük soru işaretleri yaratırken, aynı zamanda bölgenin uzun vadeli istikrarsızlığını da garanti altına alıyor. Suriye, adeta büyük güçlerin “kontrollü kaos” stratejisinin bir sahnesine dönüşmüş durumda.
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın