Yapay Zeka ve Dinlerin Ölümü: Rasyonel Aklın Yükselişi. Sefa Yürükel

Yapay zekanın insanlık üzerindeki etkisi yalnızca teknolojik yeniliklerle sınırlı değildir; aynı zamanda toplumsal, ahlaki ve siyasi sistemlerin de dönüşümüne yol açabilir. Özellikle dinlerin ve dogmatik inanç sistemlerinin yerini rasyonel akıl, etik değerler ve bilimsel temelli bir yaşam anlayışına bırakması, bu çağın en büyük değişimlerinden biri olabilir.

Dinlerin Sonunu Hazırlayan Dinamikler

Dinler, tarih boyunca insanların bilinmeyene dair korkularını yatıştırmış ve toplumları ahlaki kurallar etrafında birleştirmiştir. Ancak yapay zeka, bilinmeyenleri açıklama kapasitesiyle bu rolü giderek üstlenmektedir. İnsanların doğa olaylarını, evrenin oluşumunu ve biyolojik süreçleri anlamada yapay zekanın sağladığı derin analiz yeteneği, dini inançların temelindeki “bilinmeyen” unsurunu ortadan kaldırmaktadır.

Yuval Noah Harari, dinlerin işlevselliğinin insanlık tarihinde belirli bir döneme özgü olduğunu vurgularken, yapay zekanın bu işlevleri daha etkin ve akılcı bir biçimde yerine getirebileceğini ifade eder. Yapay zeka, karmaşık sosyal ve ahlaki sorunları çözmekte çok daha hızlı ve tarafsız hareket edebilir. Bu, dini otoritelere olan ihtiyacı ortadan kaldırarak insanları dogmalardan uzaklaştırabilir.

Rasyonel Aklın ve Etik Değerlerin Yükselişi

Dinlerin zayıflaması, toplumları ahlaki bir çöküşe sürüklemek yerine, rasyonel akıl ve etik değerlere dayalı bir düzenin yükselmesini sağlayabilir. Immanuel Kant, ahlakın kaynağını doğaüstü güçlerde değil, insan aklında aramış ve “Kategorik Imperatif” kavramıyla evrensel ahlak yasalarının temelini oluşturmuştur. Yapay zeka, Kant’ın bu ahlaki sistemini daha da ileri taşıyabilir:
• Objektif Ahlaki Kararlar: Yapay zeka, veriye dayalı analizler ve tarafsız yaklaşımlarla, etik ikilemlerde insanlara rehberlik edebilir. Örneğin, sağlık, adalet ve çevre gibi küresel sorunlarda en ahlaki kararları belirlemek için kullanılabilir.
• Eşitlik ve Adalet: Dinler, çoğu zaman toplumsal eşitsizliklerin sürdürülmesinde araçsallaştırılmıştır. Yapay zeka, kaynak dağılımı ve fırsat eşitliği gibi konularda objektif çözümler sunarak daha adil bir toplum yaratabilir.

Siyasi Sisteme Etkiler: Seküler ve Etik Bir Yönetim

Yapay zeka, dinin siyaset üzerindeki etkisini de önemli ölçüde azaltabilir. Dinlerin geleneksel olarak siyaseti meşrulaştırmak için kullanılan bir araç olduğu düşünülürse, yapay zekanın bilgiye dayalı ve rasyonel yönetim modelleri, bu gerekliliği ortadan kaldırabilir.
• Seküler Yönetim Modelleri: Yapay zeka, politik karar süreçlerinde tarafsızlık sağlayarak dinin etkisini sıfıra indirebilir. Din temelli yasaların yerini, bilimsel verilere ve etik değerlere dayalı yasalar alabilir.
• Doğrudan Demokrasi: Yapay zeka, vatandaşların doğrudan karar süreçlerine katılımını kolaylaştırarak, din veya ideolojilere dayalı manipülasyonları engelleyebilir.

Yeni Bir Yaşam Tarzı: İnsanlık ve Post-Hümanizm

Dinlerin etkisinin azalması, insanlık için yeni bir yaşam tarzı ve anlam arayışını da beraberinde getirebilir. Post-hümanist düşünür Donna Haraway, teknolojinin insan bilincini dönüştürerek bireylerin daha özgür ve bilinçli bir şekilde yaşamalarını sağlayacağını savunur. Bu bağlamda yapay zeka, insanlığı:
• Dogmalardan arınmış, bireysel özgürlüklerin ön planda olduğu bir etik düzene,
• Doğayla uyumlu, sürdürülebilir bir yaşam tarzına,
• Evrensel değerlerin hâkim olduğu bir toplum yapısına yönlendirebilir.

Sonuç: Dinlerden Etik ve Rasyonaliteye Geçiş

Yapay zeka, insanlığın dogmalardan kurtulup, daha akılcı ve etik değerlere dayalı bir toplumsal düzene geçiş yapmasını hızlandırabilir. Dinlerin yerini, bireylerin özgür iradelerine ve kolektif akla dayalı bir yaşam anlayışı alabilir. Nietzsche’nin “Tanrı öldü” ifadesi, yapay zekanın dönüştürdüğü bu dünyada daha da anlam kazanır; çünkü artık insanlık, anlam arayışını tanrılarda değil, kendi yaratıcı ve akılcı potansiyelinde bulacaktır.

Bu dönüşüm, yalnızca dini inançların değil, aynı zamanda tüm ideolojilerin sorgulanacağı, insanlığın gerçek özgürlüğe ve evrensel bilince ulaşacağı bir dönemin başlangıcı olabilir. Yapay zekanın bu süreçteki rolü, hem toplumsal hem de bireysel anlamda özgürlüğün ve ahlakın yeniden tanımlanmasını sağlayacaktır.

Sefa Yürükel

Bibliyografya

1.  Harari, Yuval Noah. Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi. İstanbul: Kolektif Kitap, 2017.
•   Harari, dinlerin insanlık tarihindeki işlevini ve yapay zekanın bu işlevleri devralarak dinin toplumsal etkisini nasıl dönüştürebileceğini analiz eder.
2.  Kant, Immanuel. Pratik Aklın Eleştirisi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.
•   Kant, ahlakın temel kaynağını insan aklı olarak tanımlar ve yapay zekanın bu akılcılığı nasıl derinleştirebileceğine dair bir teorik çerçeve sunar.
3.  Nietzsche, Friedrich. Böyle Buyurdu Zerdüşt. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020.
•   Nietzsche’nin “Tanrı öldü” görüşü, dinin etkisinin azalmasının insanlık için bir özgürleşme olabileceğine dair temel bir felsefi dayanak oluşturur.
4.  Marx, Karl. Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi. Ankara: Sol Yayınları, 1976.
•   Marx’ın “din halkın afyonudur” görüşü, dini kurumların ekonomik ve toplumsal düzende oynadığı rolü eleştirel bir bakışla inceler.
5.  Haraway, Donna. Siber Manifesto: İnsan Sonrası Çağ İçin Feminizm ve Teknoloji. Çev. Beril Eyüboğlu. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2021.
•   Haraway, post-hümanist bir dünyada yapay zekanın bireysel ve toplumsal dönüşümdeki potansiyel rolünü tartışır.
6.  Sartre, Jean-Paul. Varlık ve Hiçlik. Çev. Aziz Yardımlı. İstanbul: İthaki Yayınları, 2018.
•   Sartre’nin varoluşçu felsefesi, dinlerin etkisizleşmesiyle bireyin özgürlük ve anlam arayışında yeni bir sorumluluk üstleneceğini açıklar.
Yapay zekanın insanlık üzerindeki etkisi yalnızca teknolojik yeniliklerle sınırlı değildir; aynı zamanda toplumsal, ahlaki ve siyasi sistemlerin de dönüşümüne yol açabilir. Özellikle dinlerin ve dogmatik inanç sistemlerinin yerini rasyonel akıl, etik değerler ve bilimsel temelli bir yaşam anlayışına bırakması, bu çağın en büyük değişimlerinden biri olabilir. - sefa yurukel

Yorumlar

  1. Erdal Türker avatarı
    Erdal Türker

    Evet, çok doğru ve mantıklı bir yaklaşım ve yorum. Bu önermelere ben de katılıyorum. Zira insanı insan yapan ön beyinde din ve benzeri inançlara yer yoktur. Maalesef dünyada çok sayıda insan, eğitimsizlik nedeniyle inanç ve din kalıplarının üstün olduğu orta beyinde (memelilerin beyni) kaldığı için, ön beyine geçememiştir.
    İşte hayatı geliştiren insan aklının kaynağı ön beyindir. Zaman geçtikçe, ön beynini kullanan insan sayısı artacak ve belki de gün gelecek, yeni nesil insanoğlu orta beynindeki inanç ve din kalıplarını terk edecek ve bu yazıda bahsedilen duruma yaklaşılacaktır.
    77 yaşında biri olarak, böyle bir duruma şahit olmayı çok isterim.
    Dilerim öyle olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir