Halep Saldırısı ve BOP görevlisi HTŞ: Muhalif mi, Terör Örgütü mü?

Son yıllarda Türkiye’nin Orta Doğu politikaları ve özellikle Suriye’deki duruşu üzerine yoğun tartışmalar yaşanıyor. Bu bağlamda, Halep saldırıları ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi terörist gruplara dair söylemler, hem medyada hem de siyasette ciddi bir kafa karışıklığına yol açıyor.

“Muhalif” teriminin kullanımı ise özellikle tartışmalı.

Bu terimin ABD temsilcisi James Jeffrey gibi isimler tarafından terör örgütleri için dile getirilmesi, kavramın arkasındaki niyetlere dair soruları artırıyor.

“Muhalif” Söyleminin Kökenleri ve Riskleri

Terör örgütlerine “silahlı muhalifler” demek, bu grupların meşruiyetini zımnen kabul etmek anlamına gelir.

Örneğin, terör örgütü HTŞ’nin sahadaki faaliyetlerini “muhalefet” olarak adlandırmak, eli kanlı islamcı silahlı bir yapıyı normalleştirmek ve meşru bir devlet olan Suriye’ye karşı desteklemek anlamına gelir.

Aynı söylem yarın Türkiye için de kullanılabilir.

Eğer birileri terör örgütü PKK gibi eli silahlı terör örgütlerini “silahlı muhalifler” olarak tanımlarsa, Türkiye’nin ulusal güvenliği ne olacak?

ABD ve Batı medyasının “muhalifler” terimini kullanmasının ardında, ideolojik ve jeopolitik bir çerçeve yatıyor.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde Suriye’nin parçalanması ve bölgedeki seküler rejimlerin çökertilmesi hedefleniyor.

Bu süreçte islamcı terör örgütü HTŞ gibi gruplar, Batı’nın vekalet savaşları için kullanılabilir araçlar olarak görüldü.
Özellikle ABD, İngiltere, Türkiye ve İsrail koalisyonunun Suriye’de BOP için “yeni bir düzen” kurmaya çalıştığı bir dönemde, bu gruplara dair söylemler özenle şekillendiriliyor.

Türkiye Medyasındaki Sorun: Bilinçsiz veya İdeolojik Yaklaşım

Türk medyasında bazı kesimlerin, bu tür gruplara “muhalif” demesi iki nedene dayanıyor olabilir:

1.  İdeolojik Yakınlık: Mezhepçi veya İslamcı bir bakış açısıyla hareket edenler, HTŞ gibi grupları teknik olarak terör örgütü olarak görmeyebilir. Bu tür yaklaşımlar, hem ideolojik hem de organik bağların varlığına işaret eder.

2.  Bilgi Eksikliği: Bazı medya mensupları, ABD veya Batı söylemini sorgulamadan benimseyerek, bu grupları “muhalif” olarak adlandırabilir. 

Bu yaklaşım, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına zarar verebilecek bir alışkanlık yaratır.

Meşru Devlete Karşı Terörün Desteklenmesi

Eli silahlı bir örgüt, ister “cihatçı” ister “muhalif” olarak tanımlansın, bir devlete karşı şiddet eylemleri düzenliyorsa bu bir terör faaliyetidir.

Suriye’deki rejim hakkında ne düşünülürse düşünülsün, HTŞ gibi terörist grupları meşrulaştırmak, aslında terörizmi dolaylı yoldan desteklemek anlamına gelir.

Uluslararası hukukta da bu durum, bir ülkenin iç işlerine müdahale ve terörizmi destekleme kategorisine girer.

Türkiye’nin kendisine dönük terör tehditlerini göz önünde bulundurduğumuzda, böyle bir söylemin ne kadar tehlikeli olduğu açıkça görülüyor.

“Muhalif” Kavramının Tehlikeli Normalleşmesi

Türkiye’de HTŞ gibi terörist grupları “muhalif” olarak adlandırmak, kamuoyunda bir algı yönetimi yapıldığını gösteriyor.
Bu terimin kullanılmasının ardında ya bilinçli bir manipülasyon ya da Batı söylemini sorgusuz sualsiz benimseme eğilimi bulunuyor. Oysa bu tür söylemler, Türkiye’nin güvenlik politikalarına uzun vadede zarar verebilir. Özellikle ABD söyleminin medya üzerinden zihinleri şekillendirdiği bir dönemde, bu kavramların bilinçsizce benimsenmesi, “boomerang etkisi” yaratabilir ve ileride Türkiye’nin başına bela olabilir.

Onurlu Medya Mensuplarına Çağrı

Medyanın, bu tür kavramların arkasındaki niyetleri sorgulaması ve toplumu doğru bilgilendirmesi gerekir. ABD , İsrail, İngiltere ( Türkiye’ki iktidarca da) desteklenen HTŞ gibi terörist yapıları “muhalif” olarak adlandırmak, sadece kamuoyunu yanıltmakla kalmaz, aynı zamanda bu tür örgütlerin meşruiyet kazanmasına katkı sağlar.

Terör örgütlerini “silahlı muhalifler” olarak göstermeye yönelik söylemlere karşı, medyanın tarafsız, gerçekçi, onurlu ve bilinçli bir duruş sergilemesi hayati önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, HTŞ gibi terörist gruplara “muhalif” demek, bir terör örgütünü meşrulaştırmaktır.

Bu tür yanlış söylemlerden kaçınmak, hem Türkiye’nin hem de bölgenin güvenliği açısından bir zorunluluktur.

Demedi demeyin!
Sefa Yürükel

Son yıllarda Türkiye’nin Orta Doğu politikaları ve özellikle Suriye’deki duruşu üzerine yoğun tartışmalar yaşanıyor. Bu bağlamda, Halep saldırıları ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi terörist gruplara dair söylemler, hem medyada hem de siyasette ciddi bir kafa karışıklığına yol açıyor. - 091312 qsuriyeye askeri mudahale olabilirq 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir