Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 2011’deki Suriye iç savaşının ardından, bölgesel stratejik çıkarlarını korumak ve küresel etkisini sürdürmek amacıyla Suriye’ye müdahaleye başladı. ABD’nin Suriye’deki politikası, IŞİD gibi terörist örgütlerin varlığı ve bölgedeki dinamikler üzerinden şekillendi. Ancak ABD’nin sözde IŞİD karşıtı mücadeleye verdiği destek, yalnızca terörizmle mücadele değil, aynı zamanda daha geniş bölgesel hedeflere yönelik bir araç olarak kullanıldı. ABD’nin bu süreçteki stratejileri, Esad hükümeti ile olan ilişkileri, Rusya’ya karşı uyguladığı stratejik rekabet, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hedefleri, İsrail lehine bölgesel yapılanmayı ve özerk Kürt yönetimlerini kurma çabalarını da içeriyordu..
IŞİD’in “Bahanesi” ve ABD’nin Stratejik Yönelimi
ABD, Suriye’ye müdahale etme gerekçesini genellikle IŞİD’in bölgedeki tehdidi ile ilişkilendirdi. Ancak, Suriye’deki iç savaşın başından itibaren IŞİD’in varlığı, ABD’nin genişletilmiş askeri operasyonlarının ve yerel gruplara verdiği desteğin bir bahanesi haline geldi. ABD, sözde IŞİD’le mücadele gerekçesiyle, PKK ve YPG gibi gruplara yoğun destek sağladı. Bu gruplara, silah, eğitim, lojistik malzeme ve diğer askeri yardımlar gönderildi. ABD’nin bu stratejiyi benimsemesi, özellikle Türkiye için büyük bir tehdit oluşturdu çünkü Türkiye, PKK’yı terörist bir örgüt olarak kabul etmekte ve YPG’yi de PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görmekteydi. ABD’nin bu gruplara verdiği destek, Türkiye ile olan ilişkilerini ciddi şekilde zedeledi ve bölgesel güvenlik sorunlarını derinleştirdi.
ABD’nin IŞİD’i bahane ederek terörist gruplara, özellikle PKK’ya destek vermesi, aynı zamanda Suriye’nin kuzeyinde “Kürtlerin özerklik” kazanmasına yol açtı. Bu, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde, Kürtler üzerinden bir “Büyük Kürdistan” kurma hedefinin bir parçası olarak görülebilir. ABD’nin bu stratejisi, bölgedeki dengeleri değiştirmiş, Esad hükümetini zayıflatma, İran’ın etkisini sınırlama ve İsrail’in güvenliğini artırma amacını taşımıştır.
Suriye Hükümeti ve IŞİD’in Suriye’deki Rolü
Suriye hükümeti, Suriye’deki iç savaşın başlangıcında IŞİD gibi grupların yükselmesine karşılık, bunları kontrol altına almak için yeterli güce sahip olmamıştır. Ancak Suriye hükümeti, IŞİD ile mücadele noktasında ABD ile aynı çıkarları taşımamaktadır. ABD, IŞİD’e karşı savaşmak için yerel Kürt gruplarını desteklerken, Suriye hükümeti bu durumu bir dış müdahale olarak görmüş ve Suriye’nin iç işlerine karışan ABD’yi bir tehdit olarak değerlendirmiştir. Esad’ın IŞİD’i asla desteklemesi söz konusu olmamakla birlikte, ABD’nin IŞİD’e karşı mücadeleyi bahane ederek bölgedeki bazı gruplara verdiği destek, Suriye’nin ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturmuştur.
ABD’nin Suriye’deki stratejisinde Esad hükümetini hedef alması, sözde IŞİD ile mücadeleyi bir araç olarak kullanarak, Esad’ı zayıflatmak ve Suriye’nin geleceğini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek istemiştir. ABD, Esad’ın iktidardan düşürülmesi ve Suriye’nin yeniden şekillendirilmesi noktasında, PKK ve YPG gibi grupları ve diğer muhalif unsurları kullanarak önemli bir stratejik adım atmıştır.
ABD ve Rusya Arasındaki Stratejik Rekabet
Suriye, yalnızca ABD ve müttefiklerinin değil, aynı zamanda Rusya’nın da stratejik çıkarlarını şekillendirdiği bir alan olmuştur. Rusya, Esad hükümetine verdiği destekle Suriye’deki nüfuzunu artırırken, ABD ve Rusya arasında ciddi bir rekabet söz konusu olmuştur. ABD, Rusya’nın Suriye’deki etkisini sınırlamak amacıyla, bölgedeki askeri varlığını sürdürmüş ve Rusya’nın Esad hükümetini destekleyen stratejilerini engellemeye çalışmıştır. Rusya’nın askeri müdahaleleri, ABD’nin hedeflerini zora sokmuş ve iki ülke arasındaki gerilimi artırmıştır. Bu stratejik rekabet, Suriye’deki güç mücadelelerini daha da karmaşık hale getirmiştir.
ABD’nin Rusya’ya karşı Suriye’deki stratejileri, aynı zamanda İran’ın etkisini sınırlama hedefini de içermektedir. ABD, Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını zayıflatmaya çalışırken, aynı zamanda İran’a yönelik baskı yaparak, İran’ın bölgedeki nüfuzunun artmasını engellemeye çalışmıştır. ABD, İsrail’in güvenliği için de bu iki ülkenin etkisinin sınırlanmasını hedeflemiş ve Suriye’deki siyasi yapılanmayı, Rusya ve İran’a karşı dengelemek için stratejiler geliştirmiştir.
İsrail ve ABD’nin Suriye Stratejisi
ABD’nin Suriye politikalarının temel taşlarından biri, İsrail’in güvenliğini artırmaya yönelikti. İsrail, İran’ın Suriye’deki etkisinin artmasını bir tehdit olarak görmekte ve bunun önlenmesi için ABD’nin aktif bir rol oynamasını istemektedir. ABD, İsrail’in güvenliği için Suriye’nin geleceğinde kritik bir öneme sahip olabilecek olan İran’ın bölgedeki etkisini sınırlamaya çalıştı. Bu bağlamda, İsrail’in güvenliğini artırmaya yönelik stratejiler, ABD’nin Suriye’deki müdahalelerinin gerekçelerinden biri olmuştur.
Amerika, Suriye’deki askeri varlığını, İsrail lehine bölgedeki denklemleri değiştirecek şekilde kullanmayı hedeflemiştir. Bu, sadece doğrudan askeri operasyonlarla değil, aynı zamanda bölgedeki yerel aktörlere verilen destekle de sağlanmaya çalışılmıştır. Terör örgütü olan PKK ve YPG gibi gruplara verilen destek, İsrail’in güvenliğini artıracak şekilde, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusunun özerklik kazanmasını ve Suriye devletinin zayıflamasını sağlamıştır.
ABD’nin PKK’ya Destek Vererek Türkiye’ye Karşı Alan Açması
ABD, PKK ve YPG gibi terörist örgütlere verdiği destekle, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenlik stratejilerini zorlaştırmış ve bölgedeki etkisini azaltmaya çalışmıştır. Bu strateji, ABD’nin daha geniş hedefleri doğrultusunda, Türkiye’nin bölgedeki askeri operasyonlarının önüne geçmeyi amaçlamaktadır. ABD, PKK’ya verdiği destekle, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt özerk yönetimi kurulmasına olanak sağlamıştır. Bu, özellikle Türkiye için büyük bir güvenlik tehdidi oluşturmuş ve Türkiye’nin kendi sınırlarıyla ilgili ciddi endişelere yol açmıştır.
ABD’nin PKK’yı desteklemesi, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin karşı çıktığı bir “büyük Kürdistan”ın kurulmasına doğru bir adım olmuştur. Bu adım, Suriye’nin geleceği üzerinde ABD’nin İsrail lehine bir yapılanma kurmasına zemin hazırlamıştır. Aynı zamanda, bu strateji, Suriye’nin kuzeyinde Türk hükümetinin etkisini azaltarak, Kürt gruplarının özerk yönetim kurmalarını teşvik etmiştir.
Sonuç
ABD’nin Suriye politikası, yalnızca IŞİD ile mücadele etmeyi değil, aynı zamanda bölgesel stratejik hedefleri gerçekleştirmeyi amaçlayan çok yönlü bir stratejiye dayanmaktadır. Sözde IŞİD’in varlığını bahane ederek PKK ve benzeri terörist gruplara verdiği destek, Suriye’deki yerel aktörlere yönelik ABD’nin uzun vadeli hedeflerine hizmet etmiştir. Bu strateji, Türkiye’nin güvenlik çıkarlarına karşı bir alan açarken, Suriye’nin kuzeyinde “özerk Kürt “ yönetimlerinin kurulmasına yol açmıştır. ABD’nin bu stratejisi, aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında, İsrail lehine bir bölgesel yapılanmayı ve Suriye’nin Esad hükümeti tarafından kontrol edilen alanın zayıflatılmasını hedeflemiştir. ABD’nin Suriye’deki politikaları, bölgedeki güç dinamiklerini değiştirmiş ve bu durum, ABD’nin küresel etkisinin yanı sıra Türkiye, İsrail, Rusya ve İran ile olan ilişkilerini de derinden etkilemiştir.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel