Rusya’nın Suriye politikası, tarihsel bağlar ve jeopolitik zorunluluklarla şekillenen bir stratejiye dayanmaktadır. Beşar Esad liderliğindeki Suriye hükümetine verilen destek, Moskova’nın bölgesel ve küresel çıkarlarını koruma açısından hayati önemdedir. Rusya’nın Suriye’den asla vazgeçmeyeceği ve Suriye hükümetine olan desteğini kesmeyeceği, hem askeri üslerin stratejik önemi hem de bölgedeki güç dengesi açısından bir zorunluluktur. Aynı zamanda, Suriye’deki çatışmaların tetiklediği göçmen krizi, Avrupa Birliği (AB), Türkiye ve diğer bölgesel aktörlerin karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan biridir. Bu kriz, Batı destekli radikal İslamcı gruplar, PKK/PYD’nin faaliyetleri ve Suriye hükümeti ile Rusya’nın operasyonları arasında şekillenmiştir.
Rusya’nın Suriye’deki Stratejik Çıkarları
Tartus ve Hmeymim Üslerinin Önemi
Rusya’nın Suriye’deki Tartus Deniz Üssü ve Hmeymim Hava Üssü, Moskova’nın Akdeniz’deki varlığını sürdürebilmesi açısından kritik önemdedir. Tartus, Akdeniz’deki tek Rus deniz üssü olarak hem lojistik destek hem de güç projeksiyonu sağlamaktadır. Hmeymim Hava Üssü ise Rusya’nın hava operasyonları yürütebilmesine ve bölgedeki askeri varlığını güçlendirmesine olanak tanımaktadır. Bu üsler, Moskova’nın Suriye’yi terk etmesini imkânsız hale getiren jeopolitik unsurların başında gelmektedir.
Suriye Hükümetine Desteğin Vazgeçilmezliği
Rusya, Suriye hükümetine verdiği desteği, Orta Doğu’daki nüfuzunu koruma ve Batı’nın bölgedeki etkisini dengeleme stratejisi olarak görmektedir. Suriye hükümetinin çökmesi, Rusya’nın bölgedeki etkisinin azalmasına ve ABD’nin nüfuzunun artmasına yol açabilir. Bu nedenle Moskova, Suriye hükümetine askeri, siyasi ve diplomatik destek sağlamaya devam etmektedir.
Ayrıca, Rusya’nın “terörle mücadele” söylemi, Suriye’deki varlığını meşrulaştırmak için önemli bir araçtır. Ancak bu söylem, aynı zamanda bölgedeki enerji koridorlarının ve stratejik altyapının kontrolünü sağlama hedefini de kapsamaktadır.
Bölgesel Çatışmalar ve Göçmen Krizi
Batılı Destekli Radikal İslamcı Gruplar
Suriye’deki çatışmaların temel aktörlerinden biri, Batı destekli radikal İslamcı gruplardır. Bu gruplar, Suriye’nin farklı bölgelerinde yarattıkları kaos ve güvensizlikle milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden olmuştur. Suriye hükümeti ve Rusya, bu grupları hedef alan operasyonlar gerçekleştirmiş; ancak bu durum, çatışmaların şiddetlenmesine ve göç dalgalarının artmasına yol açmıştır.
Batılı ülkelerin bu gruplara verdiği destek, çatışmaların uzamasına ve bölgedeki insani krizlerin derinleşmesine neden olmuştur. Rusya, bu politikaları eleştirerek, Suriye’deki varlığını meşrulaştırmak ve uluslararası alanda Batı’ya karşı kendi tezlerini güçlendirmek için bir araç olarak kullanmaktadır.
Terör Örgütü PKK/PYD’nin Ayrılıkçı Faaliyetleri
Suriye’nin kuzeyinde etkin olan PKK/PYD, demografik yapıyı değiştirme çabaları ve ayrılıkçı hedefleriyle göçmen krizinin önemli bir nedenidir. PKK/PYD’nin kontrol ettiği bölgelerde yaşayan Arap ve Türkmen nüfusun zorla göç ettirilmesi, hem Türkiye’nin güvenlik kaygılarını artırmış hem de Avrupa’ya yönelen göç dalgalarını tetiklemiştir.
Rusya, PKK/PYD’yi Suriye hükümetiyle iş birliği yapmaya teşvik ederken, aynı zamanda Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dengelemek için Ankara ile müzakerelerde bulunmuştur. Bu denge politikası, bölgedeki çatışmaların daha karmaşık hale gelmesine neden olmuştur.
Suriye Hükümeti ve Rus Güçlerinin Operasyonları
Suriye hükümeti ve Rusya, hem radikal gruplara hem de PKK/PYD’ye karşı askeri operasyonlar düzenlemiştir. Bu operasyonlar, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma ve hükümetin kontrolünü yeniden sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak, bu süreçte özellikle İdlib gibi bölgelerde yoğun çatışmalar yaşanmış ve bu çatışmaların ortasında kalan siviller, Türkiye üzerinden Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmıştır.
Türkiye, bu göçmenlerin büyük bir kısmını sınırları içinde barındırmış, AB ile yapılan anlaşmalar neticesinde mülteci akınını yönetmeye çalışmıştır. Türkiye’de kalan mülteciler, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yapılan mutabakatlar sonucu yerleşik hale gelmiştir.
Rusya, İran ve Suriye Üçgeni
Rusya, İran ve Suriye hükümeti arasındaki ittifak, bölgesel dinamiklerde belirleyici bir rol oynamaktadır. İran, Suriye hükümetine verdiği desteği, hem Şii eksenini güçlendirme hem de ABD’nin Orta Doğu’daki etkisini sınırlama stratejisinin bir parçası olarak görmektedir. Bu durum, Moskova ile Tahran arasında çıkarların örtüştüğü bir alan yaratmıştır.
İran, Suriye’deki milis gruplar ve lojistik desteğiyle sahada etkili olurken, Rusya daha çok hava gücü ve diplomatik ağırlığıyla ön plana çıkmaktadır. Her iki ülke de Suriye hükümetinin meşruiyetini savunurken, zaman zaman kendi çıkarları doğrultusunda farklılıklar yaşamışlardır. Buna rağmen, ortak hedefler ve ABD karşıtlığı, bu ittifakı güçlü kılmaktadır.
Rusya, İran’ın Suriye’deki etkisini kontrol altında tutmaya çalışırken, Suriye hükümetiyle de doğrudan bağlarını güçlendirmektedir. Moskova, bu ittifakı kendi liderliğinde şekillendirmek ve bölgedeki ana aktör olarak kalmak istemektedir.
Avrupa Birliği ve Göçmen Krizi
Suriye’deki çatışmaların tetiklediği göç dalgası, Avrupa Birliği’nin toplumsal, ekonomik ve siyasi dengelerini derinden etkilemiştir. AB, Türkiye üzerinden Avrupa’ya yönelen milyonlarca mülteci karşısında yeterli bir dayanışma gösterememiştir. Türkiye-AB Mülteci Anlaşması, Türkiye’nin mültecileri barındırması karşılığında AB’nin mali destek sağlamasını öngörse de bu süreçte ortaya çıkan yük, daha fazla siyasi gerilim yaratmıştır.
Rusya, AB’nin göç krizini yönetmekteki zayıflığını ve Batı’nın Suriye’deki politikalarının etkisizliğini vurgulayarak, bu durumu uluslararası alanda Batı’ya karşı stratejik bir avantaj elde etmek için kullanmaktadır.
Sonuç
Rusya’nın Suriye politikası, jeopolitik zorunluluklar ve stratejik çıkarlarla şekillenmiştir. Suriye hükümetine verilen destek, Moskova’nın bölgedeki askeri varlığını sürdürebilmesi ve Batı karşısında küresel güç dengesini koruyabilmesi için hayati önem taşımaktadır.
Öte yandan, Suriye’deki çatışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan göçmen krizi, hem Türkiye’yi hem de Avrupa Birliği’ni derinden etkilemiştir. Batı destekli radikal grupların, PKK/PYD’nin faaliyetlerinin ve Suriye hükümeti ile Rus güçleri arasındaki operasyonların tetiklediği bu kriz, bölgedeki güç mücadelesinin karmaşıklığını artırmıştır.
Rusya, İran ve Suriye hükümeti arasındaki ittifak, bölgesel denklemlerin şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Moskova, bu süreçte hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde nüfuzunu artırmaya devam etmektedir. Suriye, Moskova’nın Orta Doğu’daki etkisinin merkezinde yer almayı sürdürecektir.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın