PKK ve onun “legal” ya da illegal türevlerini “Kürt hareketi” veya “ayrılıkçı Kürt hareketi” gibi terimlerle tanımlamak, bir terör örgütünün etnik bir grubu temsil ettiği yalanını kabul etmek anlamına gelir. Bu, yalnızca Türkiye’nin ulusal bütünlüğüne yönelik bir tehdidi meşrulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) terör ayağını desteklemek anlamına gelir.
Bu kavramsal tuzağın yalnızca BOP’u savunan medya organları veya hükümet yanlısı çevreler tarafından değil, kendisini Atatürkçü ya da vatansever olarak tanımlayan bazı subaylar ve entelektüeller tarafından da benimsenmeye başlaması endişe vericidir.
Bu, ABD’nin uzun vadeli bir stratejisinin parçası olarak dil üzerinden zihinlere nüfuz etme başarısını göstermektedir. Kavramlarla oynayarak beyinlerde bir algı oluşturmak, en az sahada silahlarla yürütülen bir terör saldırısı kadar tehlikelidir.
PKK Bir Terör Örgütüdür, Etnik Temsilci Değil
PKK’nın bir “Kürt hareketi” olarak tanımlanması, örgütün “Kürt kökenli “ vatandaşlarımızın tamamını temsil ettiği yanılgısını yaratır. Oysa bu terör örgütü, sadece kendi siyasi ajandası için hareket eden, kanlı eylemleriyle “Kürt kökenli” vatandaşlarımızı da mağdur eden bir suç şebekesidir. PKK, “Kürt kökenli vatandaşlarımızın” iradesini temsil etmek bir yana, çoğu kez Kürtleri katleden, onları göçe zorlayan ve bölgedeki sosyal yapıyı bozan bir yapıdır.
Bu bağlamda, “Kürt hareketi” gibi kavramlar kullanmak, Türkiye’de yaşayan milyonlarca “Kürt kökenli” vatandaşımızı bir terör örgütüyle özdeşleştirmek gibi bir yanlışa düşmek demektir. Bu, yalnızca terörle mücadeleyi zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’deki toplumsal barışı da baltalar.
Kavramların Gücü ve ABD’nin Stratejisi
ABD ve Batılı güçler, kavramlar üzerinden algı yönetimi yaparak zihinleri şekillendirme konusunda ustadır. “Kürt hareketi” terimi de bu stratejinin bir parçasıdır. Bu, ABD’nin terör örgütü PKK’yı ve türevlerini uluslararası arenada meşrulaştırma ve Türkiye’yi bölgesel çıkarları doğrultusunda baskı altına alma çabasının bir ürünüdür. Özellikle BOP çerçevesinde bu tür kavramlar, Türkiye’nin ulusal egemenliğini hedef alarak, toplumu bölmeyi amaçlayan bir psikolojik savaş unsuru olarak kullanılmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, terör örgütleriyle mücadelede kullanılan dil son derece önemlidir. Terör örgütlerine kendi kavramlarıyla yaklaşmak, onların ideolojik zeminini güçlendirmek anlamına gelir. Bu durum, düşmanınızın size dayattığı söylemle hareket etmek ve onun oyununu kabul etmekle eşdeğerdir.
Uyarı: Dil, Zihinlerin Kapısıdır
Kendini Atatürkçü olarak tanımlayan subayların ve aydınların, bu kavramsal oyuna alet olmaları affedilemez bir gaflettir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa ederken, dilin ve kavramların milli mücadeledeki önemine dikkat çekmiştir.
Bugün ise bazı sözde vatanseverler, farkında olmadan Batı’nın terör örgütlerini meşrulaştırma projesine hizmet etmektedir.
Buradan, PKK’yı “Kürt hareketi” olarak tanımlayan subaylara ve televizyonlarda bu söylemi kullanan “bilirkişilere” sesleniyorum: Bu, yalnızca bir terminoloji meselesi değildir. Bu, bir vatan meselesidir. Terör örgütlerinin dilini benimseyerek bu ülkeye zarar verdiğinizin farkına varın.
Sonuç: Doğru Terimler, Güçlü Mücadele
PKK bir terör örgütüdür ve her zaman bu şekilde tanımlanmalıdır. “Kürt hareketi” gibi terimler, bu terör örgütünün temsil iddiasını meşrulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin ulusal bütünlüğüne yönelik büyük bir tehdit oluşturur. Kavramlarla oynayarak bir terör örgütüne meşruiyet kazandırmaya çalışanlara karşı uyanık olunmalıdır. Bu bir milli güvenlik meselesidir ve bu konuda asla taviz verilmemelidir.
Buradan işte bu sebeplerden dolyı bazı subaylara, entellektüellere ve medya “bülbüllerine” duyurulur: Düşmanın terminolojisini kullanmak, onun oyununda piyon olmaktır. Türkiye, kendi kavramlarıyla, kendi değerleriyle ve kendi iradesiyle bu mücadeleyi kazanacaktır.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın