Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı siyasi, ekonomik ve toplumsal dönüşüm, ülkenin tarihsel kodlarına ve bağımsızlık mücadelesine aykırı bir yörüngeye oturmuş durumdadır. Bu dönüşümün temelinde, ABD ve Batı merkezli Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi dış müdahale programlarının, içeride mevcut iktidar eliyle uygulanması yatmaktadır. Bu bağlamda, Erdoğan-Bahçeli koalisyonunun Türkiye’yi siyasi, ekonomik ve toplumsal açılardan kuşatma altına alarak, tarikat ve cemaat odaklı bir yönetim biçimini dayattığı açıktır. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin kaderi, bu tür bir yönetim anlayışına mahkûm değildir. Milli Sol ve Milli Sağ kanatlarının, Zafer Partisinin pratikte mücadelesi gibi milli temelde birleşerek örgütlenmesi, bu mücadelede hayati bir öneme sahiptir.
Milli Sol ve Milli Sağ: Tarihsel Dayanaklar
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren laiklik, bağımsızlık ve halk egemenliği ilkelerini esas alan bir devlet olarak inşa edilmiştir. Atatürk’ün liderliğinde hayata geçirilen devrimler, Türk milletini tarikat ve cemaatlerin esaretinden kurtarmış ve modern bir toplum yapısının temellerini atmıştır. Ancak, özellikle 1980 sonrası neoliberal politikalarla birlikte bu yapı aşındırılmış ve AKP iktidarı döneminde hızla tarikat-cemaat merkezli bir yönetim anlayışı hâkim kılınmıştır.
Bu süreçte hem sol hem de sağ cenahta milli duruşu temsil eden unsurlar etkisizleştirilmiş veya parçalanmıştır. Ancak tarih, milli birlik ve bağımsızlık mücadelesinin sadece bir ideolojik eksende değil, geniş bir toplumsal mutabakatla kazanılabileceğini göstermektedir. Milli Sol ve Milli Sağ, bu tarihsel bağlamda, farklı ideolojik geçmişlerine rağmen Türkiye’nin bağımsızlığı ve laikliği için ortak bir zeminde buluşmalıdır.
Tarikat İktidarının Türkiye’ye Zararları
Mevcut iktidarın dayandığı tarikat-cemaat ittifakı, Türk milletinin geleceğini ipotek altına almış ve ülkenin laik-demokratik yapısını tehdit eder hâle gelmiştir. Bu durumun başlıca zararları şunlardır:
1. Eğitim Sistemi: Tarikat ve cemaatler, eğitim sistemini kendi ideolojik çıkarları doğrultusunda şekillendirmiş ve laik eğitim anlayışını ortadan kaldırmıştır.
2. Devlet Kurumları: Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), yargı ve diğer devlet kurumları, bu gerici yapının etkisiyle bağımsızlıklarını kaybetmiş ve liyakat sisteminden uzaklaşmıştır.
3. Toplumsal Yapı: Tarikatların güçlenmesi, kadınların toplumsal hayattaki rolünü daraltmış ve bireysel özgürlükleri sınırlamıştır.
4. Ekonomi: Ekonomik kaynakların tarikatlar ve yandaş gruplar arasında paylaşılması, gelir adaletsizliğini artırmış ve halkın refahını düşürmüştür.
TSK ve Diğer Kurumların Kurtarılması
Türkiye’nin yeniden bağımsız ve güçlü bir devlet olabilmesi için, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ve diğer kritik devlet kurumlarının, tarikat ve cemaat etkisinden kurtarılması gerekmektedir. Bu, ancak milli bir duruşla sağlanabilir. TSK’nın yeniden Atatürkçü ve bağımsız bir çizgiye oturtulması, Türkiye’nin güvenlik ve dış politika alanındaki etkinliğini artıracaktır.
Milli Sol ve Milli Sağ’ın Örgütlenmesi
Milli Sol ve Milli Sağ, Türkiye’nin kurtuluş mücadelesinde bir araya gelerek aşağıdaki ilkelere dayalı bir örgütlenme modeli geliştirebilir:
1. Laiklik: Devletin tüm kurumlarında laikliğin yeniden tesis edilmesi.
2. Bağımsızlık: Dış güçlerin ve projelerin Türkiye üzerindeki etkisinin sona erdirilmesi.
3. Hukukun Üstünlüğü: Tarikat ve cemaatlerin hukuki olarak sınırlandırılması.
4. Eğitim Reformu: Laik ve bilimsel eğitimin esas alınması.
5. Ekonomik Adalet: Kamu kaynaklarının adil bir şekilde dağıtılması ve yolsuzlukla mücadele edilmesi.
Sonuç
Türkiye, tarih boyunca zor dönemlerden milli birlik ve beraberlik sayesinde çıkmıştır. Bugün de bu karanlık dönemi aşabilmek için, Milli Sol ve Milli Sağ unsurlarının bir araya gelerek Zafer Partisi gibi partilerin milli temellerde örgütlenmesi bir zorunluluktur. Bu örgütlenme, Türk milletinin yeniden demokratik ve laik bir yaşam sürebilmesinin önünü açacaktır. Devletin tarikatların esaretinden kurtarılması ve yeniden halkın egemenliğine dayalı bir yapıya kavuşması için, bu mücadelede kararlı olunmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin geleceği, bu mücadeledeki başarıya bağlıdır.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın