İnsanlık adına muhteşem anlamlara sahip salât’ı,
şekilsel yatıp kalkma namaza(?),
bedensel, ruhsal, zihinsel arınma eğitimi savm’ı,
yeme-içme, ziyafet sofralı oruca,
tevhid-tek TANRI inancı evrensel eğitimi hacc’ı,
pagan uygulamalarla dolu ticarî-turistik seyahate evrilten
dinci-hak yiyici-din satıcıların içini boşalttıkları kavramlardan biri daha!
HELÂL!
Halkın çok kullandığı,
siyasetçilerin de dilinden düşürmediği ‘hakkını helâl et’ cümlesindeki helâl kavramı
sadece dil söylemine hapsedilmiş!
Haram ile aynı kökten gelen helâl’i; domuz eti ve içki üzerinden
gıdalara helâl damgası basmak(?) ve helâl sertifikası vermek(!) gibi
hiçbir anlamı olmayan seviyeye indirmişler!
KUR’AN; İçki ile ilgili, ‘zararı faydasından çoktur’ ve
‘domuz etini yemeyin; pistir ama zorunlulukta sınırlı yiyebilirsiniz’ diyerek ruhsal, bedensel sağlık uyarısını yapıyor!
İlgili bilim dalları, fayda-zarar yönünde araştırma, incelemesini yapar ve isteyen TANRI önerisiyle, isteyen bilimsel araştırmayla kararını kendi verir!
Biz yine helâl kavramının
KUR’AN açısından önce
Ayetlerine bakalım! (kök anlamlı)
(Bakara,168)”Ey insanlar! Yeryüzündeki her şeyi helâl-meşru ve temiz-iyi olmak şartıyla yiyin!”
(Mâide,88)”Allah’ın verdiği rızıkları helâl-meşru ve temiz yollardan yiyin-yararlanın.”
(Nahl,114)”Allah’ın size rızık olarak bahşettiği şeylerden helâl-meşru ve temiz olarak payınızı alın! ”
(Nahl,116)”Hiçbir delile dayanmadan sırf dillerinizin yalan yere nitelendirmesiyle, ‘Şu helâldir, şu haramdır’ demeyin. Böyle yapmakla Allah’a iftira etmiş-Allah adına yalan uydurmuş olursunuz.”
HELÂL; affetmek, çözmek(zorluk), analiz etmek, kefaretini ödemek, geçim kaynağı, bir şeyi yasal saymak gibi anlamları da olan
meşru, yasal, uygun demek!
Arapça ḥll kökünden gelen ḥalāl, ‘izinli, meşru’; Aramice-Süryanice, İbranice ḥll kökünden ḥālāl,
‘haram’ ile eş kökenli.
~ Ar ḥalāl, izinli olan.
‘Helâl’; hak, hak da adâlet ile ilgili,
bu yüzden helâl, adalet ile de ilgili!
(Câsiye 22)Allah, gökleri ve yeri hak, hukuk ve adâlet esaslarına göre, bir sistem olarak yaratmıştır.”
TANRI sistemi
HAK, ADALET üzerine kurulmuşken,
KUR’AN Tekasür suresi ‘yığmayın, biriktirmeyin’ uyarısında bulunurken;
doymak bilmez aç gözlüler, hak yiyiciler, zalimler yüzünden
sistem bozulmuş durumda!
(Bakara,188)”Başkalarına ait malları bilerek(hırsızlık, yolsuzluk, kumar, dolandırıcılık, gasp gibi)haksız yollarla-haksızlıkla yemeyin. Halkın parasını haksız yere yemek amacıyla bile-bile hukuki hilelere başvurmayın-rüşvet vermeyin!”
(Nisa,29)”İnananlar! Birbirinizin malını haksızlık ve hile ile haksız yollarla yemeyin.”
(Bakara,279)”Ne haksızlık edin, ne de haksızlığa göz yumun.”
Bireysel hak helâlliği dilemek kolaydır, affınızı dilersiniz, karşı taraf affeder-etmez aranızdadır.
Ama esas, yöneticilerin, toplumu yönetenlerin, özellikle ülke yönetiminde görev alanların; devletin imkânlarını dağıtanların, torpille, rüşvetle, işkence, zorbalıkla, baskı, zulümle olmayacak işleri olduranların, başkalarının haklarını yiyenlerin sorunudur helâl!
Çünkü çok kişinin hakkı,
bu hakların helâlliği söz konusudur!
VE helâl etme, affetme kararı;
hak sahibi olan halkın kendisindedir!
Helâllik istenecek olan da;
HAKkın sahibi halktır!
Helâlleşmede dikkat noktası da;
hak sahibi olan halk yediğiniz ekmeği, kazancınızı,
sizlere hakkın sahibi olarak
helâl ediyor mu? buradan bakmak gerek, elzem, zorunluluktur!
Makam sahibi devleti yönetenler, vekiller, bürokratlar;
halkın haklarını vermek,
haklarını korumak yerine;
sanki kişisel bir davaymış gibi
kendi aralarında helâllik diliyor,
milletin meclisinde
helâlleşme görüşmeleri yapıyorlar!
Yönetenlerin helâlleşmesi,
öyle oturdukları yerden,
mikrofonlar aracılığıyla
‘Hakkını helâl et’,
‘Allah affetsin’ gibi dil ile konuşarak çözülecek sözel bir durum değil;
o kadar KOLAY, o kadar BASİT değil!
Helâllik açısından
makamları, mevkileri, ünvanları, rütbeleri elde edenlerin
bu konumlara nasıl geldikleri,
ne için kullandıklarıdır önemli olan!
Makam kullanılarak;
eş, dost, evlatlara hakları olmayan imkânlar sağlanıyor;
dernekler, vakıflar kurduruluyor, bağışlar toplanıyor mu,
devlet kadroları için, ihaleler için kayırmacılık, torpil yapılıyor mu,
rüşvet veriliyor, alınıyor mu,
akademik eğitimler, akademik ünvanlar, diplomalar elde edilirken
tüm gerekli şartlar;
emek vererek, intihalsiz, hilesiz, doğrulukla yerine getiriliyor mu,
verdikleri sözler tutuluyor,
halkın haklarını korunuyor mu?, ….
gibi sorgulamalarla tüm devlet idaresinde görev alanların yaptıklarının meşru-yasal-legal
olup olmadığına bakılmalıdır!
(Nisa,58)”Allah, size emanet edilenleri; yetki, görev, sorumluluğu her işin uzmanına vermenizi söyler. Ve sorumluluklarınızı yürütürken adil olmanızı-adalet ve hakkaniyetle hüküm vermenizi öğütler.”
(Âli İmran,161)”Kim emânete ihânet eder-hile yapar-hakkından fazlasını alır-kamu malından bir şey aşırırsa, Diriliş Gününde Allah’ın huzuruna, ihânetiyle birlikte gelir.”
(Enbiya,47)”Kıyamet Günü hak edileni eksiksiz belirleyen
adalet terazileri-tartıları kurarız.”
Mecliste bir ‘hak affı-helâlliği’ olacaksa ancak,
halkın hakkı olan her neyse,
hakların bedelleri maddesel ödenince, toplumsal olarak
yerine getirilince olur!
İktidarı, muhalefeti ile tüm siyasilerin oturduğu makamın sahibi, özellikle içinde yetimlerin de olduğu millettir ve üstelik
makamın sorumluluğu çok ağırdır.
(Nisa,10)”Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler karınlarını ateşle doldurmuş olurlar.”
Makam, halka hizmet edildiği oranda saygınlık, itibar kazanır!
Halk için adaleti, güveni, refahı sağladığı, hukuk kuralları işlediği orandadır devletin saygınlığı, itibarı!
Makam sahibi, kendisinin olmayan, kamuya ait olanları;
ailesine, akrabasına, kendi tarafında olmasını istediklerine;
hak etmeyenlere kişisel çıkarları için dağıttığı oranda meşruluğunu ve de makamın, devletin saygınlığını düşürür, yok eder!
Cenaze törenlerinde-en acılı günde, ihtişamlı cüppeli imamların,
ölü için istedikleri helâllik de
tam bir gösteri şovu!
Siz kimin hakkının helâlliğini
kimden istiyorsunuz?!
İmamların esas helâllik isteyecekleri yer;
bazılarının seslerinin son perdesi ile bağırarak ve kötü mikrofonlarla okudukları, özellikle şafak vakti çocukları korkutmak, inanmayanları, başka dinden olanları ve hasta olanları rahatsız etmek pahasına, dinî açıdan gerekliliği de olmayan ezanlar!? (güzel okununca duygulandırsa da)
Başkalarına zulüm olan bu durum; TANRI’nın özgürlük;
kişisel tercih-seçim dininin
HAK ölçülerine uyar mı?!
(Ra’d,11)”Gerçek şu ki bir topluluk kendisini toplumsal ve zihinsel olarak değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, zihinsel olarak ortak koşucu, toplumsal olarak iyiliklerini kaybetmiş bir topluluğun yok olmasını istedi mi, artık hiç bir güç o toplumun yıkılmasını durduramaz; o toplumun Allah’tan başka, koruyup kollayanları da olmaz.”
(Ankebut,45)”Vahyi-Kur’an’ı sürekli anlayarak okumak insanı çirkin fiillerden ve akla ve sağduyuya aykırı olan her türlü kötü şeyden alıkoyar-vazgeçirir.”
(En’am,90)”Kur’an, tüm insanlığa sunulmuş öğüt-uyarı-hatırlatmadır.”
(Âli İmran,138)”Kur’an, insanlığa açık bir ders-açıklama-apaçık çağrı-hakikati ifade eden bildiridir.”
(Zümer,23)”Allah, tutarlı, çelişkisiz ve evrensel olan anlamını, her toplumun uygulayabileceği Sözün-öğretilerin en güzelini, bir taraftan ana temayı sürekli vurgulayarak, diğer taraftan onu benzetmelerle destekleyerek, çok anlamlı-gerçeği tüm yönleriyle ele alan kitap-Kur’an olarak indirmiştir. İşte bu, Allah’ın rehberidir.
Dileyeni, onunla doğru yola iletir-isteyeni, ona ulaştırır.”
Bir yanıt yazın