Çayırhan Termik Santrali’nin varlık satışı ve kömür madenlerinin özelleştirilmesine karşı 500 madencinin kendilerini yer altına madene kilitleyerek başlattıkları eylemde üç gün geride kalmış.
KONUNUN EVVELİYATI NEYMİŞ?
· Türkiye’de halen en büyük enerji üretimi termik santrallerden sağlanıyormuş. Bu da ülkedeki üretilen elektriğin % 36’sının kömürden elde ediliyor demekmiş.
· Tutanın elinde kaldığı süreçte Çayırhan Termik Santrali 20 yıllığına özel girişimciliğe verilmiş. 2020 yılında devlete geri dönmüş. Daha önce tesisi alıp işleten özel girişimci grup sözleşmedeki sorumluluklarını yerine getirilmemiş,tesise en ufak iyileştirme yatırım yapmamış. Limon gibi sıkıp işletmeyi geri vermiş.
· Devletin tesisinin yenilenmesi ve teknolojik yatırımı olarak 20 milyon dolar harcamış. Eski geleneklerdeki görücüye çıkarılacak kız gibi hazırlamış.
· Devletin altın yumurtlayan tavuğu serbest piyasa ekonomisi diye iktidarca satışa çıkarılmış.
· Hatta söylentiye göre kime satılacağı dahi şimdiden belliymiş.
· İşletmede 2 bin kişi çalışıyormuş.
· Yeni alacak olan şirketin fazla iş gücü bahanesi ile çalışanların önemli kısmının işine son verileceğine kesin gözü ile bakılıyormuş.
TÜRKİYE’DE ÇALIŞAN İSTATİSTİKSEL VERİLER:
· 2022 yılında TÜİK’in Hane Halkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun işlendirme (istihdam) oranının kadınlarda yüzde 30,4, erkeklerde ise yüzde 65’miş.
· 31 Ocak 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan istatistik verilere göre, toplam işçi sayısı 16 milyon 395 bin 275, sendikalı çalışan sayısı ise 2 milyon 495 bin 423 imiş
· 2024 Temmuz ayı işkollarındaki işçi sayıları ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’deki 16 milyon 973 bin 61 işçiden 2 milyon 512 bin 33 (% 14,80 ) bir sendikaya üyeymiş. Buna göre işçilerin % 86’sı ise sendikasızmış.
· Anayasal güvence altında olan sendikal örgütlenmenin önündeki bazı engellemeler varmış. İş mahkemelerinin 3-4 yıl sürmesi ve, işçilerin sendikalara sıcak bakmaması v.b gibi bazı şeylermiş.
· “ Örgütlenmek güçlenmektir. Güçlenen kazanır” dense Türkiye’de işçilerin % 86’sı ise sendikasız ise yaşananlar anormal sayılmaz.
· “Kayıtsızlığı” mücadele edilmesi gereken en büyük zaaf olarak gören “Praksis felsefesi”ni geliştiren Sardinyalı Gramsci bu konuda şunları demiş:
-Kayıtsızlardan nefret ediyorum,
– Gerçekten yaşamak yurttaş olmaktır, taraflı olmaktır.
– Kayıtsızlık irade yitimidir, asalaklıktır, korkaklıktır.
– Kayıtsız olmak yaşamamaktır. Kayıtsızlardan bu yüzden nefret ediyorum…
-Kayıtsızlık, tarihin yüküdür.
– Yenilikçinin ayağına dolanan fazlalıktır, en güzel coşkuların içinde kalıp boğulduğu atıllık durumudur, akılcılığı yıkan şeylerin hammaddesidir.
1970’lerin çok ünlü şarkısının nakaratında “Birleşmiş bir halkı hiçbir kuvvet yenemez(El pueblo unido jamás será vencido)” diyorsa bu eseri ortaya çıkaranlar(*) çok şeyler biliyormuş meğer!
İşçilerin yüzde 85’i örgütsüz(sendikasız) bir ülkede demokrasi kaç okka basar!
(*) Bestesi Sergio Ortega, metni Quilapay’a aittir.
(BU YAZI DERLEMEDİR)
Bir yanıt yazın