Türk Silahlı Kuvvetleri, 2200 yıllık düzenli ve süreklilik geleneği olan bir ordudur.
Başka ordulara benzemez.
TSK, Türk Milleti’nin eli silah tutan, üniformalı halidir.
Ve yegâne görevi ile genetiği, tüm vatanı, insanlarını, rejimini, yer üstü ve yer altı kaynaklarını korumak ve kollamaktır.
Bu, onun en doğal görevi ve hakkıdır.
Bu bağlamda TSK, kültürel davranışları ve ideolojisiyle Türk kimliğini yansıtmakta ve Türk olma genetiğini temsil etmektedir.
Çünkü Türk Milleti’nin her bireyi genetik olarak askerdir.
Her Türk’ün asker olduğunu TSK, Kurtuluş Savaşı’nda kadını, kızı, erkeği , yaşlısı ve genciyle irili ufaklı dost ve düşmana göstermiştir.
Evet, 2200 yıllık bir düzen ve güç olan TSK’nin kurucusu, 2200 yıl önce Mete Han’dır.
Bu somut bilgi, Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın resmi tarihinde de yazılıdır.
Günümüzde ise TSK’nin devamlılığını sağlayan ve modern Türk tarihinde TSK’yi de içine alan bu süreçte, Türk Milleti’nin büyük atası ve başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Atatürk, hem asker (Mareşal) hem de sivil (Cumhurbaşkanı) olarak, Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hem üniformalı hem de üniformasız halini temsil etmektedir.
Bu yüzden, dış ve iç düşmanların hedefindedir.
30 Ağustos ta yapılan mezuniyet töreninde ve töreninden sonra kılıç çatan, çattıran ve geleneksel andı içen, and içirten, Mustafa Kemalin Askerleriyiz diyen ve dedirten ve Türk ruhunu ve duruşunu haykıran üç kadın teğmenimiz de bu genetiğin temsilcisidir.
Çünkü kılıç kuşanmak, kılıç çatmak, düşmana aman vermemek ve milleti kanının son damlasına kadar savunacağına dair ant içmek, TSK töresidir. Bu, bir Türk geleneğidir.
Üç teğmenimiz, o gün bu yüce törenin gereğini Atatürk’e ve Türk Milleti’ne bağlılık adına yerine getirmiştir.
Bu Türk geleneği ve töresine karşı kendini ait hissetmeyenler, geçmişten bugüne, Türk düşmanı oldukları için, yabancı ülkelerle ve onların stratejileriyle paralel hareket ederek bu üç teğmenimize karşı saldırıya geçmiş, onların şahsında Türk Milleti’ni hedef almışlardır.
Ancak, kazın ayağı öyle değildir.
TSK’yi genetik olarak ABD adına tasfiye etmek isteyen işbirlikçi hainler, bu üç teğmene karşı yaptıkları çılgınlığın altında kalacaklardır. Çünkü yüce Türk Milleti’nin vicdanı ve genetiği, bu haksız, ahlaksız ve hukuksuz zorbalığa karşı büyük bir öfke duymakta ve giderek silkelenip tavır almaktadır.
Türk Milleti, iktidarın ve arkasındaki emperyalist güçlerin kadın teğmenlere karşı bu düşmanca tavırlarından sonra uyanmaya başlamış; bu öfke direnişe dönüşmüştür. Süreç, düşmanlar için tersine dönmüş, korku ve şaşkınlık içinde bir sona doğru ilerlemektedir.
Çünkü Çılgın Türkler, Türk Milleti’ni yok etmek için yapılan bu ahlaksız saldırılara karşı artık somut tavır almakta ve bu duruş, gönüllerden ve sanal ortamlardan çıkarak yakın zamanda eyleme dönüşeceği sinyallerini vermektedir.
Bu nedenle 22 Kasım 2024 tarihinde Ankara, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere düzenlenecek Teğmenime Dokunma toplantıları ve yürüyüşleri büyük önem taşımaktadır.
Bu duruş, iktidar ve destekçileri için sona gelindiğinin açık bir işaretidir.
Bu süreçte, Türk Milleti’nin üniformalı hali olan TSK’nin, üniformasız bireyler tarafından fiilen desteklenmesi; toplantı ve yürüyüşlerde yoğun katılım sağlanması şarttır.
Bu birliktelik, TSK’nin Türk Milleti’nin üniformalı hali olduğu gerçeğini hem Türkiye çapında hem de dünya çapında görünür kılacaktır.
Bu nedenle Türk Milleti, üniformalı ve üniformasız haliyle bu etkinliklerde yer almalı; duruşunu ve kararlılığını sergilemelidir. Bu, milli bir sürecin başlaması ve başarıya ulaşması açısından kritik önemdedir.
Teğmenime Dokunma sloganıyla yapılan ve yapılacak tüm etkinlikler, bu düşünce etrafında organize edilmeli; etkinliklere asker ve sivil (emekliler dahil) geniş bir katılım sağlanarak, Türk Milleti’nin TSK’sına sahip çıktığı dost ve düşmana gösterilmelidir.
Hadi Yüce Türk Milleti!
Şimdi vakit; hem Türk Milleti için hem de sonları yaklaşan iç ve dış düşmanlar için harekete geçme vaktidir.
Türk olduğunu ve milli iradeni göstermek için, şimdi Teğmenime Dokunma etkinliklerine katılma zamanıdır!
Sefa Yürükel
Yazıları posta kutunda oku