TEĞMENLER…
Yaptıkları eylem değil, darbe değil, başkaldırı-isyan değil…
Nedir?
Onlarca yıldır yapılan mutat-alışılan ve gelenek haline gelen bir kutlama-tören…
Mezuniyet…
Teğmenlerin mezuniyet töreni…
Nedir alışılan şey?
Dönem birincisi kılıcını çeker, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırır…
Sözü biter bitmez;
Yeni mezun teğmenler aynı şekilde haykırırlar…
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz…”
***
Mustafa Kemal kim?
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu…
Deha…
Siyasi ve askeri deha, devlet adamı…
İnsan…
Tüm dünya ülkelerinin ortak oyu ile 20 nci ve 21 nci yüzyılın “devlet adamı” seçilen Türk lider…
İlk Cumhurbaşkanı…
Yedi düvele kafa tutmuş, girdiği tüm savaşları kazanmış bir başkomutan…
Ne diyeceklerdi?
“Kubbeler miğfer, minareler süngü, camiler kışla, müminler asker…
Öyle mi?
***
Eski genelkurmay başkanı..
Şimdinin AKMHP koalisyonu tarafından koftiden atanmış Savunma Bak’anı
Yaşar Güler
Yandaş bir televizyon kanalında açıklama yapıyor…
Diyor ki;
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye bağıran teğmenler hakkında tasfiye süreci başladı…
Tebligatlar gönderildi Kasım ayının 25 ine kadar tamamlanacak…”
Efendisi de;
Teğmenlere “O kılıçları kime çekiyorsunuz”, demişti hatırladınız mı?
Darbe yapacaklardı diyenler var…
***
Balyoz Ergenekon davalarında da aynı adamlar aynı tip insanlar aynı anda harekete geçmişlerdi…
Aynı cümleleri kurmuşlardı…
İmam ağırlıklı…
Dinci..
Gerici, yobaz, çakma milliyetçiler…
Kafatasçılar…
O zaman bendeniz “tög korkusu” dört bir yanlarını sarmış demiştim…
Tekrarlıyorum…
Ne oldu “hocaefendi” dedikleri imam eskisi “darbe yapmaya kalkıştı…”
Çakmaydı ama…
Mustafa Kemal’in askerleri önledi kalkışmayı…
***
Onların sayesinde o sarayda ve altın varaklı koltuklarında oturuyorlar…
***
CHP soru önergesi verdi…
Gelin dediler bu darbe kalkışmasının arkasındaki siyasi iradeyi ve ekibi ortaya çıkaralım…
Öyle ya;
Her darbe sonrasında bu ülkede kimin başbakan kimin cumhurbaşkanı kimin hükümet kuracağı, kimlerin bakan olacağı bellidir…
AKP ve MHP oylarıyla reddedildi ve Devlet Bahçeli Saray’a attı kapağı…
Şerefsizler…
Bir de bizlere utanmadan” darbeci” derler, vesayetçi derler, vatan haini derler…
Bu ne?
Salak mısınız tipiniz mi öyle?..
***
Sonra Ergenekon Balyoz Ayışığı gibi cafcaflı isimler altında tamamı şerefli onurlu, Türk askerleri için bir yığın tutuklamalar…
Mesnetsiz yargılamalar, sorgulamalar başladı…
AKP’ nin yeniden yapılandırma diyerek yargının başına getirdikleri üyeler tarafından…
Yeni! Davaya bakanlar da “Saray’dandı”
Tarafsızlardı yani…
Yargıtay, Anayasa mahkemesi, Danıştay…
Şaka değil…
APO’ya “Sayın Öcalan” denilmesinin suç olmadığına karar verenler…
Türk ordusunun subayları evlerinden toplatılırken, bir kararla “Hizbullah terör örgütünün” katillerini serbest bırakanlar…
Ve kararı Saray’ın istediği gibi aynen onayladılar…
***
Aslında Mustafa Kemal’in askerlerinin ve Atatürk ordusunun tasfiyesi başlamıştı o günlerde…
İğne ile oya işler gibi işlemeye başladılar…
Devlete türban sokuldu…
Okullarda “andımız” kaldırıldı…
İHO kutsandı…
Her köşe başına bir cami mescit yapıldı; inanmayacaksınız eski bir genelkurmay başkanı bile cami yaptırdı memleketinde…
Astından dayak yiyen, darbe kalkışmasından bihaber olan buna rağmen AKP’den milletvekili bakan yapılan zat…
***
Tam da o sıralarda küçük bir kız; Yargıtay ile Genelkurmay arasındaki kaldırımlarda yere düşmüş annesinin elini bırakmış,
Genelkurmay’ın demir parmaklıklarına koşup sarılmış, eksik minik dişiyle ve yanaklarında yaşlar “Baba…” diye bağırıyordu…
Duymadılar…
Tüm Türkiye duymadı aslında, çünkü vicdan bitmişti, adalet ölmüştü o gün…
Teğmenler tasfiye edilecekler, mesleklerinden edilecekler belki, sebep aramaya gerek var mı?
Sebebi işte bu körlük, sağırlıktır…
Uyanmıyorsun anladık da, bari “Utan Türkiye!..”
Erdoğan ÖZGENÇ
İstanbul 18.11.2024