Resim üzüntü verici.
Kıt kanaat geçinmesinin tek kaynağı tarım olan köylü anamız zeytin ağacına öyle sarılmış insanın içi paralanıyor.
Benim paralandı.
Hem de Zeytin Yasası’da yürürlükte!
Sn..Çelik’in ” ESKİDEN ORMANLARI DEVLET HALKTAN KORURDU, ŞİMDİ HALK DEVLETTEN KORUMAYA ÇALIŞIYOR!..” çıkarımına katılamayacağım.
Devleti yönetsin diye 1946’dan sonra sandıksal demokrasi (* ) gereği (yasaya göre)seçme yeterliliği olan vatandaşların devleti hakkaniyetle yönetsin diye oy verip iktidar yaptığı partilerin hükümetleri gelir getirici kaynak gördüğü ormanları yağmalamıştır.
İktidarlara oy veren vatandaşlar da yağmalamıştır.
Denetlesin diye oy verip Meclis’te muhalefet görevi verdiği partilerin mebusların da bu görevini hakkıyla yaptığını demek zor olmalı!
İnanmayan varsa Toprak Dede namlı Hayrettin Karaca’nın nehir söyleşinin olduğu “Erozyon Dede: Hayrettin Karaca Kitabı”nı okusun derim!
1946’da başlayan yörük sırtından kurban kesmek gelenek haline geldi ve kökleşti
(*) İsmail H.tonguç: “Demokrasinin iki çeşidi vardır.
‘Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı…
Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir.
İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha…”(1954)