Din!, ahlak ilişkisi?

Ahlak nedir?
Din!, ahlak ilişkisi?
KUR’AN ve ahlak ilişkisi….

Önce din nedir? bilmek lazım!
Kavramlar yerine oturmadığında yazmak, konuşmak iletişimde
büyük sorun yaratıyor!
Bu sorun da ancak bilgi ile çözülür.

(Sâd,67,69)”Kur’an, çok önemli büyük bir öğreti-bilgi kaynağıdır.
..Mele-i A’la-en üstün şeylerin doldurulduğu depo-bilgi ile dopdolu; Kur’an…”

Hayatın temel kavramlarını;
hayatın yaratıcısı, DİN’in sahibi
TANRI Kitabı KUR’AN açısından irdeleyen, inceleyen ve kendi özgür düşüncesini oluşturan biri olarak;
KUR’AN’dan Ayetlerle bakalım kavramlara?!

(Zümer,3)”Kesinlikle, din sadece-yalnızca ALLAH’a aittir.”

(Nahl,52)”Din sürekli olarak sadece-yalnız O’nundur.”

Ayetleri;
dinin sahibinin Allah olduğunu söylerken, dinin tüm evren olduğu gerçeğini anlatıyor!

KUR’AN’ın din dediği tüm yaşam; KUR’AN da yaşamın yaratıcısı TANRI tarafından kâinat-evren sisteminin işleyiş Anayasası,
yazılı bir norm ve yaşamın tamamını kapsayan alanda ilkelerini, kurallarını, hukukunu belirleyen evrensel insanî değerler!
Ahlak da, bu değerlerin seçilmesi, uygulanmasıyla ortaya çıkan bireysel bir olgu,
kişiye özel bir durum, kişisel!

Yani; TANRI’ya ve KUR’AN’a inandığını İDDİA eden,
seçimini bilinçli tercihiyle özgürce
TANRI, KUR’AN olarak yapan;
TANRI Anayasasına;
kurallarına, ilkelerine, hukukuna, öğütlerine, tavsiyelerine, uyarılarına önem verir, mümkün olduğunca yerine getirmeye, uygulamaya, ahlaklı olmaya çalışır!
Bu durumda din ve ahlak arasında doğrudan ilişki vardır.
Din’e, Tanrı’ya inanıyorsa,
Tanrı’ya saygısı varsa,
Tanrı’ya karşı sorumluluk hissediyorsa ahlaklı olmak,
hakka-hukuka uymak zorundadır.
Yani din ile ahlak arasında doğrusal bir orantı vardır!
İnancı, bağlılığı arttıkça İNSAN olma yolunda ilerliyor; tüm kötü, olumsuz duygu, düşünce davranışlarından, bağlarından kurtuluyor, benliğini bulup, özgürleşiyor demektir!

İnanmayan ister ahlaklı olur,
ister ahlaksız olur;
yalnız kendisine karşı sorumludur.
Ama inanmayı seçen, inandığını iddia eden, ahlaklı olmak zorundadır; eğer TANRI’sına saygısı varsa hem TANRI’sına hem de kendisine karşı sorumludur ve
bu sorumluluk da çok ağırdır!

(Ankebut,2)”İnsanlar, [sadece] ‘İnandık!’ demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Sınanacaklar!”

Din tüm yaşam, hayatın tâ kendisi!
Dikkatle incelenirse;
Atatürk devrimlerinin,
hepsinin bir şekilde ‘din’ ile ilişkisi var, çünkü hayatın tamamı din!

Harf devrimi, dil devrimi başta olmak üzere, tüm devrimler; halifeliğin kaldırılması, saltanatın kaldırılması, medeni kanunun kabulü, tarikatların, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Laikliğin kabulü, kadın haklarının tanınması, şapka ve kıyafet kanunu, takvim, saat ve ölçülerde değişiklik, soyadı yasasının kabulü, eğitim ve öğretim devrimi ve kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetin ilanı;
‘din saltanatını’ ortadan kaldırmıştır.

Dil devrimine rağmen zaman içinde,
çok önemli kavramlar
KUR’AN Arapça orijinalinden
Türkçeye değil, Farsçaya çevrilmiş; şekilsel ibadetlere(!) indirgenmiş
ve ‘şirk dini-şekil dini’ oluşturulmuş.

Sonra da bu şekilsel olan her şey din tüccarları tarafından
‘din’ diye pazarlanıp satılmaya başlamış.

Atatürk de yok ki engellesin!

Sonuçta da geldiğimiz yer;
‘din’ saltanatı kurucuları
sattıkları şirk diniyle ve
arka plan çok güçlü ki,
tamamı zulümlerle dolu
sistemli çalışmalarıyla Cumhuriyetin tüm kazanımlarını teker teker yok ediyorlar!

Çözüm üretecek donanımda bilgi sahibi, cesareti, dirayeti, liyakati olan siyasetçi de yok!
Üstelik, dincilerin, din satıcı, sömürücülerin’ ‘din’ diye şekilsel birkaç ibadetle kendilerini ‘inanç’lı pazarlamalarına, ahlaksızlıklarına bakarak din ile ahlak ilişkisine yanlış açıdan, görüntüden bakan da çok!

Seküler ve dinî ayırımı yapanlar; dincilerin uyguladıkları şekilden ibaret her şeyi ‘din’ zannediyorlar!?
Namaz(?)+başörtüsü(!), kan gölü kurban(!), câmi(!) görüntülü,
içeriği bomboş hac, oruç,
‘din’;
bunları uygulayanları da
‘dindar’
diye biliyorlar!

DİN; Dinin TEK kaynağı KUR’AN’a göre yaşamın tümünü kapsayan ve yaşam sistemi işleyiş anayasasını, kurallar bütününü, hukukunu yani
TANRI öğüt, öneri, tavsiye, uyarılarını da içeren bir olgu!

KUR’AN, TANRI Anayasası;
kurallar, ilkeler, öğüt, öneri, tavsiye, uyarıları da; modern toplumlarda hukuk dediğimiz şey aslında!

Hukuk kök anlamı:
Arapça ḥuḳūḳ, ‘haklar’;
ḥḳḳ kökünden gelen ḥaḳḳ sözcüğünün çoğuludur.

(Tegabün,3)”Allah gökleri ve yeri HAK ile oluşturdu.”
(Nahl,3)”Allah, gökleri ve yeryüzünü HAK ile yaratmıştır.”
(Zümer,5)”Allah, gökleri ve yeri HAK olarak yaratmıştır.”

(Câsiye,18)”Sana da insanların uyacakları bir hayat sistemi- mükemmel bir HUKUK düzeni verdik.”

(Şûra,13)”Allah, Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğini; İbrahim, Musa, İsa’ya tavsiye ettiğini HUKUK düzeni kıldı.”

(Hadid,25)”İnsanlıkta adalet ve eşitlik dâim yaşasın diye-Kitapla, insanlar arasında ADALETİ ve HUKUKUN üstünlüğünü tesis edecek değer ölçüleri-doğruyla yanlışı, yalanla gerçeği, hakla haksızlığı, adaletle zulmü ayıran yasayı gönderdik ki; insanlar adaleti-hakkı yerine getirsin.”

TANRI Anayasası KUR’AN’ın hukuku, yerleşmiş tanıma göre ‘ahlak’,
insan inşa eden evrensel bir olgudur ve inanmayı seçen için evren yaratıcısı TANRI temel ilke, kurallar bütünüdür. Kurallar nettir. Bu kuralları isteyen, dileyen inandığı TANRI Kitabı KUR’AN’dan alır.

İsteyen de;
ahlak felsefesi filozoflarının oluşturduğu, ahlak kavramına verdiği felsefî tanımlardan alır!

Kendi gibi yaratılmış birinin söylediklerine inanmak mı insanı özgürleştirir yoksa
sistemi kurduğunu ve
tüm sistem BİLGİLERİNİ
Kitabı KUR’AN’a yüklediğini
iddia eden TANRI’ya inanmak mı?

(Nisa,166)”Allah Kur’an’ı Kendi ilmi, bilgisiyle indirdiğine tanıklık eder-indirilen Kendi bilgisidir.”


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir