İlyas Doğan ve Devletler Hukuku
Derslere, gerçekten Uluslararası Hukuk diye bir hukuk alanı olup olmadığı tartışmasıyla başlarız. Öğrenciler çoğunlukla, aslında hukukun olmadığını, hukuk görüntüsü altında güçlülerin zayıfları ezme aracı olduğunu söyler. Klasikleşmiş deyimle hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun geçerli olduğu iddia edilir. İç hukukta olduğu gibi uluslararası hukukun da güçlü, zengin, sömürgeci devletlerin aracı olduğu söylenir. Zayıfların da haklı çıktığı, kazandığı örnekler pek dikkate alınmaz.
Güçlülerin, mahkeme süreçlerinde daha fazla kazandığı veya haklı çıktığı bir gerçek. Bu süreçte gayri meşru yollara başvurularak mahkemenin, savcılığın yönlendirildiği örnekler oldukça çok. Fakat gözden kaçırılan bir gerçek daha var: Güçlü olanlar, sadece gayrimeşru olanları değil, genellikle meşru hukuk yollarını da iyi öğrenip doğru kullanarak kazanabilmektedir. Haksız olduğu bir davada iyi bir avukatla çalıştığı için haklı çıkmak etik olmasa da yasal. Sorun haklı olduğu halde haklılığını ispatlayacak hukuk yollarının cahili olmaktadır. Kesin haklı olduğu birçok konuda bu özgüvene dayanarak uluslararası hukuk teknikleri konusunda tembelliğinden veya ilgisizliğinden belki de görevlilerin ayartılmasından dolayı ülkemizin kaybettiği örnekler oldukça fazla.
Başarı, sadece gücün verdiği imkanları kullanmanın ötesinde hukuk yollarına kafa yormanın da bir semeresidir. Bu bağlamda ülkenin sorunlarını doğru tahlil edip uluslararası hukuk yollarını kullanmadan emperyalistleri, güçlüleri, batılıları suçlamak sadece tembellik itirafıdır. Temel sorun ise yeterli, donanımlı hukukçu yetiştirme, ülkenin sorunları konusunda uzman kadrolar oluşturma, araştırmalar için kaynak ayırma konusunda ihmaller, umursamazlıklardır. Öte yandan mesâisini ülke sorunlarına harcayan, nice fedakârlıklara katlanan akademisyenlerin destek bir yana merhum Aslan Gündüz örneğindeki gibi cezalandırıldığı da vâkidir.
27 Ekim’de Hakkın rahmetine kavuşan Prof.Dr. İlyas Doğan, mesâisini ülkenin gerçek sorunlarına yoğunlaştıran hocalarımızdandı. Belirtmek gerekir ki akademik alanda kazanmak için Türkiye’nin huzuru, güvenliği, dış politik sorunlarda hakkını savunan çalışmalara yönelmek pek kazançlı değildir. Mesela Ermeni iddiaları konusunda gerçekleri ortaya koyan bir makalenin makbul indeksli dergilerde yayınlanması imkansız gibidir. Taşnak katliâmını bugün dahi savunup Türkleri suçladığı halde ülkemizde desteklenen, el üstünde tutulanlar dahi vardır. Bilimsel seviyesi ne kadar yüksek olsa da, İngiliz, Amerikan arşivlerini de eleyen eserler ortaya çıksa da yayınlanma ihtimali sıfıra yakındır. Bu tür çalışmaların birinci derecede ilgili kurumlar tarafından dahi görmezden gelindiği, bu alanda çalışanların horlandığı nice örnekler vardır. Tıpkı bir asra yaklaşan Siyonist zulmünü tahlil eden araştırmaların değil yayınlanması, gündeme gelmesi dahi birçok batılı akademik zeminde anti-semitizm cezasını gerektirdiği, hatta nicelerinin kadrolarından olduğu gibi.
Akademik alanda batılı kurumlarca desteklenmek, kabullenmek aynı zamanda YÖK sisteminde de kapıların açılması demektir. Türk üniversitelerinin uluslararası kuruluşlarca derecesinin yükseltilmesi, YÖK’ün de hedefleri arasındadır. Ancak devletin beka meselesiyle alakalı konularda ihanet derecesinde yayınlara imza atanların puanlarını olduğu kabul ederek desteklemek ve terfi ettirmek söz konusu ihanete ortak olmaktır.
Ülke menfaatinin/savunmasının gerekleri için kafa yoran, Gazi Üniversitesi emektarlarından İlyas Doğan hocamızın çalışmalarından bazılarının başlıkları ve muhtevası, mesaisinin önemini göstermektedir: “İnsan Hakları Hukuku”, “Osmanlı Toplum Yapısı ve Sivil Toplum”, “Yönetilenlere Katılım Yollarının Kısıtlanması, Güçlü Devlet Anlamına Gelir mi?”, “Devlet ve Din”, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku”, “İstanbul Protokolü ve İşkencenin Önlenmesi”, “Adil Yargılanma Hakkı”, “Dünyada ve Türkiye’de İnsan Hakları”, “Ahıska Türklerinin Uluslararası Statüsüne İlişkin Dönüm Noktası”, “1948 Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi Geriye Yürüyemeyeceği Sorunu (Ermeni Olayları Açısından)”, “Devletler Hukukunda Soykırımdan Sorumluluğun Gelişim Süreci”, “100. Yılında Ermenilerin Mülkiyet İddialarının Uluslararası Hukuk Bağlamında Değerlendirilmesi”, “Özgürlükçü ve Totaliter Düşünce Geleneğinde Sivil Toplum”, “Küreselleşen Dünyada Değişen Algılar, İnsan Hakları ve İslam Karşıtlığını Anlamaya İlişkin Bir Değerlendirme” … Bu tür çalışmaların yayın sürecinde devlet desteği sıfırın altında olup büyük fedakârlık gerektirmektedir. Astana Yayınları’nın bu alandaki katkısı da son derece önemli olup belirtilen çalışmaların çoğunu getirisi olmadığı halde yayınlama fedakârlığını göstermiştir. Ortak çalışmamız “Ermeni Soykırım İddiaları ve Uluslararası Hukuk” da bunlar arasındadır.
Merhum hocanın önemli eseri ön lisans düzeyinde ders kitabı olarak okuttuğum “Devletler Hukuku”dur. Bu tespitimin temelinde sömürge eğitimine karşı doğru bilgilerle donatma ve haklarını savunma bilincini yerleştirme kaygısı bulunmaktadır. Ders kitaplarında akademik olarak işlediği önemli bir konu Ermeni soykırım iddiaları ve Türkiye’deki gayrimenkulleridir. Pek ilgi gösterilmeyen bir davası ise Ahıska Türkleri sorunudur. Büyük Ermenistan hayaliyle bu soydaşlarımızın vatanlarından sürülmesi, önemli bir kısmının soykırım kapsamında işkencelerle hayatlarını kaybetmesi, birçoklarının halen evlerine dönememesine karşı İlyas Doğan, hukuk birikimini ve mesaisini büyük fedakârlıkla bu sahada da kullanmıştır. Birçok bakımdan sahipsiz, güçsüz kalan Ahıska Türklerinin AİHM’nde kazandıkları davalarda hocanın emeği büyüktür.
Sosyal bilimlerde oryantalizmin, doğunun sosyal konularını batının bakış açısı ve çıkarları doğrultusunda işlemek, yorumlamak, bilinçaltına yerleştirmek stratejisi, sadece edebiyat veya tarihte değil hukuk, siyaset ve idari bilimlerde de etkilidir. Esasen Bernard Lewis, Hans Morgenthau, Henry Kissinger, Zbigniew Brzezinsky .. örneklerindeki gibi önde gelen uluslararası ilişkiler hocaları, teorisyenlerinin önemli bir kısmı aynı zamanda gizli servis veya diplomatik misyon görevlileridir. Dolayısıyla bu büyük uzmanlardan alınan “değerli” bilgilerin ne kadarının mesela Siyonizm davasına veya ülkemiz aleyhine yönlendirmeyi amaçladığının tespiti zordur. Türkiye’nin, Türklerin, İslâm dünyasının sorunları ele alınırken, bunların kaynağı durumundakilerden ışık bekleyenler, maddi kazanç elde etseler de çözüme katkıları mümkün değildir. Bu kapsamda siyaset ve hukuk alanlarında onların da stratejilerini bilmek ve değerlendirmek karşı stratejiler geliştirmek için gerekli ve önemlidir. Fakat bu stratejilerden oluşan kaynakları bilimsel veri kabul ederek araştırmaları, dersleri ve programları bu çerçevede hazırlamak, sömürge aydını yetiştirmeye araç olmak demektir.
İlyas hocanın çalışmalarında batılı kaynaklar zengin olarak kullanıldığı halde ilgili konularda Türkiye’nin çıkarları, hakları, iftiralara karşı gerçekleri hukuk mantığı ve kaynakları çerçevesinde analiz edilerek savunulmuştur. Mesela ön lisans ders kitabında “Türkiye’nin Sınırları” başlığıyla başta Ermenistan, Irak ve Suriye sınırımız olmak üzere emperyalist stratejinin hedefindeki alanlarla ilgili son derece kıymetli kaynaklara ve delillere dayanarak bilimsel yöntemle konuyu müfredat gündemine taşımış ve işlemiştir. Merhum İlyas Doğan hocamıza rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır temennisiyle.
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
twitter.com/alaeddinyalcink