TÜRKİYE’ NİN SORUNU NE?
Sorun uyduruk yönetim şekli, yani “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” mi?
Din istismarı mı?
Türban mı?
Sulandırılmış “milliyetçilik” mi?
Ekonomi mi?
Hukuksuzluk mu?
Yalan dolan…
Vurgun, soygun, yolsuzluk, rüşvet ilişkileri mi?
Çökmeler mi?
Haksız zenginleşmeler, kutuplaşma ve ayrıcalıklı sınıflar yaratma mı?
İsraf…
Saltanat mı?
Hepsi diyebilirsiniz, zerre-i miskal kadar yalan olmaz…
Ama asıl sorun “HALK’TIR…”
***
Yukarıda saydığım tüm sorunları öyle veya böyle bir şekilde mutlaka çözebiliriz…
Zaman alır…
Fakat ortak aklın…
İlmin bilimin, doğruluğun dürüstlüğün…
Ahlakın…
Tarafsız ve bağımsız yargının öncelikli olmadığı yerde, halkın yanlışlara dur demediği yerde bunların hiçbirine çözüm üretemezsiniz…
***
Sorun 23 yılda AKP ve “kalpazanlıktan” yargılanan ve dosyası “mecliste” halen bekleyen Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidara getiren,
Çalıyorlar ama çalışıyorlar diyerek 12 kez seçim kazandıran,
Ülkenin kalbi, kalesi Cumhurbaşkanlığı makamına taşıyan, her türlü hırsızlığa, yolsuzluğa…
Yönetim skandallarına, ahlaksızlığa…
Baskıya dayatmaya…
İşkenceye…
Siyasi sosyal istismara rağmen körü körüne peşinden giden “HALK’tadır…”
Halk dediysem;
Bugün nüfus olarak 86 milyona varan halkın bir bölümüdür…
Bu halk yığının Anadolu Müslümanlığıyla…
Gelenekle…
Aile terbiyesi yani ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, sevgiyle, saygıyla, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur…
***
Köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne kentli olabilen…
Bütün değer ölçülerinden kopmuş…
Vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan yalandan pay kapmaya çalışan ve literatürde “Lümpen proletarya” olarak tanımlanmış olan kitledir bu…
Elbette
AKMHP’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil…
İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. Ama o kitlenin genel karakteristiği budur…
Ve neredeyse tamamı “tapınma” kültürüne yakındır…
***
Bu kesim kendini önce arabesk müzikle gösterdi. Güzelim türküleri, geleneksel Türk Sanat Müziği şarkılarını..
Anadolu’ nun büyük şiir geleneğini “Arabeske” terk eden insanlar, bir anda mide bulandırıcı seslere, insanın kulağını tornavida gibi delen elektro bağlamalara,
İçinde hiçbir hakiki lirizm ve hüzün barındırmayan “Ben de isterem!” saldırganlığına kaptırdı kendini…
Dindar kindar “muhafazakâr” yönetim sürecinde;
Şehirler kaçak mahallelerle…
Üzerinde demir filizleri bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla…
Siyasi ve ekonomik itibar suikastlarıyla lağım kokan, çöpleri kutular yerine yerlere atılan mahallelerle doldu…
Suç oranı ve özellikle kadına karşı şiddet akıl almayacak ölçülerde arttı…
***
Söyler misiniz? Bunun adına ‘’muhafazakarlık’’ denilebilir mi? Din, iman, yani dindarlık denilebilir mi? Elbette denilemez…
Kimse kusura bakmasın; aşağı yukarı sayıları otuz beş-kırk milyon dolayında tahmin edilen bu kitle;
Muhafazakâr değil, dindar değil..
Türkiye’ye çarpık ve ahlak ölçülerinden yoksun bir ‘’modernleşme’’ sunan yeni bir oluşumdur…
Modernleşmeden,
Tarihe damga vuran etik kültürden, temizlikten, doğruluktan, dürüstlükten…
Devlet aklından…
Çağdaş hukuk sisteminden…
Atatürk’ten…
Cumhuriyetten, demokrasiden, laik düzenden nefret eden kitledir, kesimdir…
***
Bu kitle maalesef ülkeyi ve toplumu karanlığa sürükleyen ateşe atan ve itibarsızlaştıran…
Cehaletle…
Terörle beslenen AKMHP’ nin ve liderlerinin peşinden, sorgulamadan, eleştirmeden kayıtsız şartsız gidiyorlar.
Ki tarihin tüm sayfalarına bakın, dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar skandallarla, yolsuzlukla, rüşvetle…
Hırsızlıkla…
Şaibeyle anılan liderin peşinden giden bir “halk” bir “toplum” göremezsiniz…
Bunları destekleyen aydınları da…
***
Bu arada unutmadan; aynı kitle analarımızın, bacılarımızın, ninelerimizin başörtüsünü “türban” denilen bez parçasına feda eden kitledir…
Türban ne dinimizin gereğidir ne de sosyal yaşamda “kadınların” sağlığına katkı sağlayan bir objedir…
Güneş görmeyen eve hastalık girer…
***
Kısaca; ülkenin ve toplumun karanlığa hatta ucu bucağı belli olmayan bir uçuruma doğru sürüklendiği ortadayken yapılacak tek şey;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlığını…
Devrimlerini…
Fikirlerini savunan kitlelerin birleşmesi, kendi aralarındaki çelişkilerden kurtulması, evrensel değerlerin savunulması…
Yani barışçıl, yasal çerçeve içinde kalarak yeni bir “Türkiye kültürü” yaratılmasıdır…
Umarım UYANIRIZ…
İyi tatiller…
Erdoğan ÖZGENÇ
İstanbul 15.11.2024 13.55
Bir yanıt yazın