İçinde bulunduğumuz konumda enflasyon ve pahalılık en büyük sorunumuz. Bizi yönetenler “Enflasyon iniyor. Kısa zamanda tek hanelere düşecek” diyor. Ancak çarşı-Pazar çok farklı. Hiç kimse de enflasyonun düşeceğine inanmıyor. “Oturdukları koltuklarından kalkıp çarşı pazarı bir dolaşsınlar” diyor.
Merkez Bankası eski Baş ekonomisti ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, İstanbul’da geçtiğimiz hafta düzenlenen ForInvest InvestTech Zirvesi’nde yaptığı değerlendirmede, Türkiye ekonomisinin ‘’rahatlayacak bir noktada’’ olmadığını söyledi. “Zirveye tırmanıyoruz. Beklentileri yönetmek çok zor… Böyle bir enflasyonu kırmak için para politikası yetmez. ABD para politikasıyla yaptı ama biz yapamıyoruz çünkü beklentileri yönetme kapasitesi azaldı. Enflasyonda hiç iyileşme yok diyemeyiz. Az da olsa iyileşme var!” şeklinde konuştu.
Türkiye’de sanayinin yavaşladığına işaret eden Kara, şunları söyledi:
“Sanayinin yavaşlaması küresel sorun. Sanayimiz ihracata bağımlı. Ana pazarı Avrupa ve Avrupa’da ekonomiler yavaşlıyor. Düşük kur ve yüksek faiz de sanayiyi zorluyor. Ancak Merkez Bankası sanayi yavaşlıyor diye politika faizini düşürmez. Merkez Bankası bundan sonra da enflasyona odaklanacaktır. Politika faizine gelince, hane halklarının yeniden dövize yönelmesini engelleyecek bir faiz olmalı.”
Türkiye ekonomisi üç kanaldan etkilendiğine işaret eden Kara, bunları şu şekilde sıraladı:
“1. Risk iştahı
2. Küresel hammadde fiyatları
3. Dış dünyanın Türk ürünlerine talebi.”
Trump’ın Avrupa’yı çok sıkıştıracağını söyleyen Kara, şöyle devam etti:
“Bu ihracatımız için de iyi haber anlamına gelmiyor. Tek olumlu durum Çin de sıkıştırılacağı için bazı sektörlerde Türk ürünlerine talep artabilir. Trump’ın İran’ın üzerine gidecek olması Türkiye’nin risk primini artıracaktır. Bu durumda turizm sektörümüz olumsuz etkilenebilir. Ancak Türkiye kendi göbek bağını kendi kesmeli. Zira sağlıklı bir ekonomi ABD’de kimin başkan olacağından etkilenmez.”
Prof. Dr. Kara, kendisine yöneltilen Türkiye’de enflasyonun gidişatıyla ilgili bir soruyu da şu şekilde yanıtladı:
“İki yıl içinde enflasyonun tek haneye düşeceğine inanan var mı” diye salona sordu. Neredeyse hepsi finans sektöründe uzman olan dinleyiciler arasında enflasyonun iki yıl içinde tek haneye düşeceğine inanan tek bir kişi çıkmadı. Bu noktada Kara, kendine “Neden beklentiler değişmiyor”1. Para politikası frene basarken, kamu harcamaları doludizgin devam ediyor.
2. Enflasyon hedefi son 10 yılda tuttu mu? Hayır. Hedefin iki, üç katına çıkıldı mı, çıkıldı.
3. Yeniden değerleme oranının yüzde 44 olması da enflasyonda beklentiyi bozuyor.”
Merkez Bankası eski Baş ekonomisti ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, döviz kuru meselesinin kapsamlı ve karmaşık olduğuna işaret ederek, konuyu şu şekilde kapattı:
“Merkez Bankası, döviz kuruna dayalı çıpayla enflasyonu düşürmeye çalışıyor. İki yol önce Türkiye çok ucuzdu. Şimdi ise Türkiye yeme-içmede çok pahalı hale geldi. Reel sektör hangi ortama göre pozisyon alacak? Şirketlerin mesela önümüzdeki 5 yıla göre plan yapması gerekiyor. Şirketlerin en büyük sorunu öngörülebilirlik… Çünkü 2019’dan 2023’e değersiz TL söz konusuydu. Şimdi değerli TL var! Hangisine göre pozisyon alacak? Bir ülkede şirketler işçilik maliyetinden, çalışanlar da geçinememekten yakınıyorsa ana sorun verimliliktir. TL’nin uzun süre değerli olması da iyi bir şey değil. Dövizi tutuyoruz ama enflasyonu, beklentileri yönetemediğimiz için indiremiyoruz. O zaman TL’nin değerli kalma süresi uzuyor. Bu da iyi bir şey değil. Merkez Bankası’nın 2018-2022 arasında maceracı bir kimliğe bürünmüştü. Çok sık başkan değişmişti. O dönemin acılarını yaşıyoruz.”