Avrupa Birliği Avrupa Komisyonu; Batı Balkanlar, Ukrayna ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 10 ülke için genişleme raporlarını 30 Ekim’de açıklamıştır. İlerleme Rapor’larında, aday ülkelerin AB üyelik sürecine ilişkin siyasi, ekonomik, sosyal ve diğer alanlardaki kriterlere ne kadar uyum gösterdiği ele alınmakta ve tavsiyelerde bulunulmaktadır. Bu yılki Rapor, AB’nin dış politika ve güvenlikten sorumlu Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Genişlemeden Sorumlu Komiser Oliver Varhelyi tarafından açıklanmıştır. Üyelik müzakerelerinin 2018’den bu yana ilerlemediği, demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile temel haklar konusunda geriye gidişe yer verilmiştir.
“Türkiye, Avrupa Birliği için önemli bir ortak ve aday ülkedir. Nisan 2024’te Avrupa Konseyi, AB’nin Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ve Türkiye ile iş birliğine dayalı ve karşılıklı olarak faydalı bir ilişkinin geliştirilmesine yönelik stratejik ilgisini yinelemiştir. Bu bağlamda Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nin Kıbrıs çözüm görüşmelerinin yeniden başlatılmasına ve ilerlemesine AB-Türkiye iş birliğini daha da artırmak için özel önem verdiğini vurgulamıştır. Hem AB hem de Türkiye, 23 Kasım 2023 tarihli AB-Türkiye ilişkileri hakkında Ortak Bildiri’nin ve ilgili Avrupa Konseyi Sonuçları’nın önerileri doğrultusunda karşılıklı ilgi alanlarında yeniden etkileşim kurmaya devam etmektedir. AB, belirlenen koşullara tabi olarak Türkiye ile aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir bir şekilde yapıcı bir şekilde yeniden etkileşim kuruyor.”
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye raporunu 31 Ekim’de eleştirmiş, küresel sınamaların, “Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir perspektif getirmesi gerektiği” vurgulanmıştır. Rapor’un “demokrasi” ile ilgili başlığında, 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin seçim kampanyası sürecindeki eksikliklere rağmen genel olarak iyi yapıldığı ve sonuçlarına saygı gösterildiği açıklanmıştır.
Türkiye’de 2018’den bu yana uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin parlamentonun yasama ve denetleme fonksiyonlarını zayıflattığı, denge ve denetleme unsurlarının olmadığı belirlenmiştir. Kamu idaresinin siyasallaştığı, hükümetin muhalefet belediyeleri üzerindeki baskısının, yerel demokrasiyi zayıflatmaya devam ettiğine değinilmiştir. Siyasi çoğulculuk açısından sorunların devam ettiği, 8 bin HDP üyesi ve yöneticisinin tutuklu olduğu açıklanmıştır.
Rapor’da; Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamaması nedeniyle TBMM’ye seçilen Can Atalay’ın serbest bırakılmadığına yer verilmiştir.Türkiye’de, sivil toplum kuruluşlarının giderek daha güç ortamda faaliyet gösterdiğine işaret edilmiş, sivil toplumun toplumsal hayata ilişkin konularda aktif olmaya devam ettiği açıklanmıştır. Türkiye’nin, hukukun üstünlüğü ve temel haklar açısından AB kriterlerine uyma konusunda henüz ilk aşamada olduğuna, ciddi kaygı yaratan konularda ilerlemenin sağlanmadığına değinilmiş, kabul edilen yargı reform paketlerinin temel eksikliklerin giderilmesinde etki yaratmadığına işaret edilmiştir.
Rapor’da; Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayı reddetmesi yer almış, bu kapsamda Osman Kavala’nın serbest bırakılması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Türkiye’nin, yolsuzlukla mücadele konusunda atması gereken çok adım olduğu, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) ile Birleşmiş Milletler’in ilgili kararlarına uyum göstermesi gerektiği vurgulanmıştır.
Türk yasalarının insan haklarına saygı gösterilmesi konusunda güvenceler içermesine rağmen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM içtihatlarına göre uyumlaştırılmalarının önemine dikkat çekilmiş, terörizme destek iddialarıyla birçok gazeteci, yazar, avukat ve insan hakları aktivistlerinin yargılandığına değinilmiştir.
PKK’nın saldırıları sebebiyle sınır bölgelerindeki güvenlik durumunun tehlikeli olduğuna yer verilmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de sınır ötesi operasyonlarına devam ettiği vurgulanmıştır. Hükümetin terörle mücadelede hakkı olduğu, Kürt sorununun çözümü için anlamlı bir girişimin gözlemlenmediği, Güneydoğu Anadolu’da çalışan gazeteciler ve insan hakları savunucularının “terörle mücadele yasalarının” geniş bir yorumla uygulanmasından dolayı baskı altında kalmaya devam ettikleri açıklanmıştır.
İşleyen pazar ekonomisinin oluşturulması ile ilgili kriterler açısından Türkiye’nin ileri bir aşamada olduğu, enflasyonda düşüş gözlendiği, sıkı para politikası sayesinde iç talebin ve dış ticaret açığının azaldığı kayda geçirilmiştir. 6 Şubat 2023 tarihindeki depremler sebebiyle bütçe açığının arttığına, hükümetin aldığı önlemlerin iş ortamının gelişmesini sağladığına, saydamlık ve öngörülebilirlik açısından kaygıların devam ettiğine değinilmiştir.
Orta Doğu’da Hamas’ın saldırılarıyla savaşın başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde gerildiği açıklanmış, Türkiye’nin AB üyeliği hedefine bağlı kaldığını açıklamasına karşılık, Türk dış politikasının stratejik otonomi çerçevesinde kapsamlı diplomatik, ekonomik, güvenlik ve savunma ilişkilerini geliştirdiğine yer verilmiştir. Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda bulunduğunu ve Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesine cumhurbaşkanı seviyesinde katıldığı vurgulanmış, Türkiye’nin Kıbrıs sorununda BM parametrelerini reddedip iki devletli çözüm ısrarında bulunmasının olumsuz yankılandığı açıklanmıştır.
Dışişleri Bakanlığı, AB’nin, siyasi kriterler ve iç siyasi dinamikler konusundaki değerlendirmelerini şöyle eleştirmiştir: “Makro ekonomik politikalarda kaydedilen ilerlemeye atıfta bulunulmasını ve Türkiye’nin hem işleyen piyasa ekonomisine ileri düzeyde uyumunun hem de Birlik içindeki rekabet baskıları ve piyasa güçleriyle baş edebilme kapasitesinin vurgulanmasını kayda değer buluyoruz.” Kıbrıs sorunun adadaki iki taraf, üç garantör ülke ve BM formatında çözümlenebileceği, AB’nin bu süreçte karar verme yetkisinin olmadığına yer verilmiştir.
Türkiye, AB üyelik hedefi gündemden düştüğü için, yeni arayışlara girişerek BRICS üyeliği için başvuruda bulunmuştur. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Alman medyasındaki Hindistan’ın Türkiye’nin BRICS başvurusunu reddettiğine yönelik haberlerle ilgili açıklama yaparak iddianın doğru olmadığını açıklamıştır ama gerçek öyle değildir.
Hindistan’ın, Türkiye’nin BRICS’e üyelik talebini kabul etmediği iddiasını Alman Bild gazetesi haber yapmıştır: “Erdoğan’s BRICS dream shattered.” Hindistan’ın kararı Türkiye’nin Pakistan ile olan yakın ilişkilerini gerekçe göstererek aldığı ve üyelik için gerekli olan oybirliğinin sağlanamadığı ileri sürülmüştür.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik iddialarını tamamı haksız değildir. Bunun son örneği bir NATO ve OECD üyesi olan Türkiye’nin BRICS’e katılma girişimidir. Bunun gerçekleşmeyeceği bilinmesine rağmen girişimin yapılması bence doğru değildir.
Avrupa Birliği, Türkiye’ye “BOBON” kriterleri uyguladığı sürece Türkiye AB üyesi olamaz: BO: Bizden Olanlar, BON: Bizden OlmayaNlar. Fakat bu, Batı dünyasından kopmak anlamına gelmez.DPT AET Dairesi’ni 1982 yılında kuran, 3 yıl Başkanlığını yapan ve Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri konusunda binlerce sayfalık yayın yapan biri olarak, Türkiye’nin yerinin Batı dünyasında olması gerektiğini düşünüyorum.
Mustafa Kemal’in 1924 Şubat’ında söylediği sözler, onun Batı medeniyeti hakkındaki stratejisini açıklar: “Medeniyete girmek arzu edip de Garp’a teveccüh etmemiş devlet hangisidir.? Atatürk, modern Türkiye’yi kurmanın temel dinamiğinin “batılılaşma” olduğuna inanmıştı. Fransız yazar Maurice Pernot’ya verdiği demecinde bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye’de asri, binaenaleyh garbi bir hükümet vücuda getirmektir.”
Atatürk, Osmanlı devletinin gerilemesinin sebepleri arasında Batı ile ilişkilerin kesilmiş olmasını vurgular: “Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin terakkisi için de bu yegane medeniyete iştirak etmesi lazımdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun sükutu, garba karşı elde ettiği muzafferiyetlerden çok mağruru olarak, kendisini Avrupa milletlerine bağlayan rabıtaları kestiği gün başlamıştır. Bu bir hata idi bunu tekrar etmeyeceğiz…Türklerin asırlardan beri takip ettiği hareket, devamlı bir istikameti muhafaza etti. Biz daima şarktan garba doğru yürüdük.” Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri III, 1917-1937, Ankara, 1961, s.68. Atatürk haklıdır: Türkiye’nin BRICS yerine Avrupa Birliği’ne “üyelik” için gerekenleri yapması, çok daha akılcı bir politikadır.
…
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard Poor’s (SP), Türkiye’nin kredi notunu “B+”dan “BB-“ye yükseltirken, kredi notu görünümünü ise “durağan” olarak belirlemiştir.