TÜRK VATANDAŞLIĞI, T.C. DEVLETİ VE TÜRK MİLLETİ YERİNE İKİDE BİR; TÜRKLER, KÜRTLER, ALEVİLER VE SÜNNİLER KARDEŞTİR KAVRAMINI KULLANANLAR LÜBNANLAŞMAK İSTEYENLERDİR VE BU TİP SÖYLEM VE EYLEMLER DEMOKRASİYE, İNSAN HAKLARINA VE ÖZGÜR VATANDAŞLIĞA DEĞİL BÖLÜCÜLÜĞE VE AYRIMCILIĞA, IRKÇILIĞA, TÜRK DÜŞMANLIĞINA VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÜŞMANLIĞINA, BÜYÜK EMPERYALİST TUZAKLARA VE BOP’A HİZMET EDER.
Üniter devletlerde bir siyasi veya kamusal açıklamada, bir Cumhurbaşkanı veya Başbakan, Hükümet üyeleri ; etnik veya dini grupları ikide bir öne çıkararak açıklama yapamaz. Yapmazda zaten.
Çünkü bu tip söylem ve eylemler üniter devletin ruhuna ve kuruluş ilkelerine aykırıdır.
Ama T.C.’de Anayasaya aykırı olarak Cumhurbaşkanından diğer siyasilere kadar ikide bir burası, Kürtler, Çerkezler, Arnavutlar, Türkler, alevi ve sunnilerin vb gibilerin Cumhuriyeti ve devleti diye açıklama yapılıyor .
Böyle bir açıklama üniter bir devlette ayrılıkçılığı körükler ve bu tür açıklamalar kim tarafından yapılırsa yapılsın, anayasal olarakta Türk Vatandaşlığı ilke ve gerçeğini reddeden bir anlayıştır.
Anayasada olmayan ve içeriğine tamamen karşı olan bu tür açıklamalar tuzaklarla dolu, iyi niyetli olmayan açıklamalardır. Maksatlı açıklamalardır.
Bu tür açıklamalar Türkiye’de, T.C. Anayasa’sının ilk dört maddesini ve 66. vatandaşlıkla ilgili maddesini ve 10. ayrımcılık ve ırkçılığa karşı eşitliği savunan maddesini reddden bir açıklamadır ve esasında bu açıklamalar TC’ne ve Türk Milletine karşı işlenen büyük bir anayasal suçtur.
Bu gibi söylem ve eylemlere karşı T.C.’nin değişik Anayasa maddelerinde aşağıda gördüğünüz gibi şöyle denmektedir;
I. Devletin şekli
Madde 1 Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2 Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
Madde 3 Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4 Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Madde 10: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Madde 66. Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür denmektedir.
Yukarıdaki maddelere karşı ayrımcılığı ve ayrılıkçılığı etnisite ve din üzerinden körükleyen bu tür eylem ve söylemler ABD ve İsrail’in planları gereği işbirlikçilerin patronunu memnun eden Türkiye’yi Lübnanlaştırma, Iraklaştırma ve Suriyelileştirmek için yapılan BOP’a uygun açıklamalardır.
Eyaletçi , federasyoncu, konfederasyoncu, Lübnanlaştırılma, Suriyeleştirme ve Iraklaştırmaya uygun olan bu açıklamalar, bölünmeye ve bölgede ABD ve İsrail’in patronu olduğu BOP’a zemin hazırlayan ve Türk Milletine karşı suç işleyen düşmanca bir yaklaşımdır.
Bu tür açıklamaların kişilerin demokrasiden eşit olarak yararlanması ile alakası yoktur. Kişiler kendi etnik ve dini duygularını ve kültürlerini kendi özel ortamlarında yaşayabilirler. Buna kimse engel olmaz. Ama bunu üniter bir devlette siyasi bir gündeme dönüştüremezler . Bu gibi konuları siyasi olarak; etnik ve dini bir hak gibi Anayasadaki olması gerekeninin dışında başka bir şeye dönüştürmek demek devlet ve millet bütünlüğünü zedeleyerek, ayrımcı, ayrılıkçı, ırkçı ve apartheid tipi tohumlar ekerler. İnsanlar etnisitesine ve dinine göre ayrımcılığa tabii tutulurlar. Etnikçi, dinci ve ayrılıkçı kantonlar ve gettolar oluştururlar. Ve bu tip siyasi retorikler bir üniter devlet ve özgür vatandaşlar arasında durdurulmaz ise bu konu giderek en sonunda eyalet ve garnizon devletlerin kurulmasına kadar gider.
Tabiki bu 101 yıllık T.C. için asla ve kata kabul edilemeyecek bir durumdur.
Örneğin: İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Hollanda. İspanya, Portekiz vs gibi demokratik devletlerde böyle açıklamalar duyamazsınız.
Çünkü demokrasi ve insan hakları kişiye göredir.
Başka güçlerin müdehalesine uygun şartlar yaratıp siyasi olarak; etnik ve dini grupları öne çıkarmaya göre değildir.
Çünkü, demokratik Avrupalı devletlerde açıklamalar milli bütünlüğü sağlamaya göredir.
Avrupalılar bu tür bölücü, ayrımcı sınırlar çizen ve körükleyen açıklama yapmazlar. Çünkü bunun ne tür bir tuzak olduğunu ve tehlikeli gelişmelere yol açacağını bilirler.
Türkiye’de ki bu tür eylemli ve söylemli açıklamalar ise özellikle ne tür bir tesadüftür ki Amerikancı faşist bir darbe olan 12 Eylül 1980 askeri darbesinden itibaren yapılmaya başlanmıştır.
Bu tür açıklamalar ilerde doğuracağı sonuçlar itibari ile Türkiye ‘nin kafasına kurşun sıkmaktır.
Bu yüzdende her hangi bir ülkenin siyasetçisi, Cumhurbaşkanı ve Hükümet ve devlet yetkilileri bunu yaparsa onlar o ülke ve milletin bir numaralı düşmanıdır.
Çünkü bu tür açıklamalar sanki kulağa hoş gelir gibi içi tuzaklarla dolu açıklamalardır ve eğer bu durdurulmaz ise bu açıklamaların zaman içinde olağanlaştırılması bunun sonucu olarakta şekillenmeleri ve türlenmeleri ilerde bir üniter devleti ve devletle adı anılan tüm bir milleti parçalar. Bu tür açıklamalar bundan dolayı vatandaşlar arasında, kardeşliği pekiştirmez, belirgin etnik ve dini sınırlar çizer. Vatandaşlar bir birlerine karşı etnisite ve dinine göre ayar verir ve hitap ederler. Farklılığı ön plana çıkarırlar. Böyle durumlar, bir devlette insan ve özgür vatandaş ögesi değil ayrımcılığı ve ırkçılığı olağanlaştırır ve kolaylaştırır. Ve bu durum giderek millet içinde bölücü çatışma alanları yaratır ve çatışmaları körükler. Kan döker. Bu yüzünden de bu tür söylem ve eylemler, düşünceler ve fikirler asla milli birliğe ve bütünlüğe hizmet etmez.
Pusuda bekleyen emperyalizme hizmet eder.
Bunu yapanlara karşı özellikle Türkiye gibi ülkelerde vatandaşın ve de Cumhuriyet Savcılarının, bu tür eylem ve söylemlere karşı tavır alması işte bu yüzden çok önemlidir.
Bu tür söylemler bunun için alenen her ortamda, evde, sokakta, kahvede, devlet dairelerinde vs kınanmalı, ayıplanmalı ve bu konuda devlet ve millet hukuki yaptırımların işletilmesi maksadıyla savcıların ve mahkemelerin görevlerini yapmaları için mücadele etmelidir .
Eğer söylemde olduğu gibi gerçektede TC’nin ilelebet payidar ve üniter devlet ve tek bir millet olarak kalınması samimiyetle isteniyorsa, o zaman Savcılar görevlerini yerine getirilmelidir ve vatandaşlarda bu tür söylem ve eylemlere karşı siyasi, sosyal ve kültürel bir rüzgar geliştirilmeli ve bu tür açıklamaların önü alınmalı, kınanmalı ve bunu yapanlara karşı da millet olarak her ortamda harekete geçilip, bu tür bölücü yaklaşımları kesinlikle reddetmeli ve bu T.C. , Türk Milleti ve Türk vatandaşına karşı düşmanca geliştirilen bu emperyalizm odaklı zehirli akım kesinlikle durdurulmalıdır.
İşte bu yüzden de T.C. de bundan sonra söylemler sadece T.C. Devleti ve Türk Milleti, Türkçe, Türk Vatandaşı üzerinden geliştirilmeli ve de bu gibi konularda sadece ve sadece bu tür kavramlar kullanılmalıdır.
Yoksa inanın Türkiye içinde Lübnanlaşmak çok uzak bir mesafede değildir.
Demedi demeyin!
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın