Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun!
Değerli Uygar Avrupa Türkleri,
- Alayın, Kuvayı Milliye’nin, Dünyadaki Ulusal Kurtuluş Savaşlarının büyük önderi Mustafa Kemal’in evlatları, 29 Ekimciler, Cumhuriyetçiler, canlar, sevgili Avrupa Türkleri, merhaba.
Öncelikle Cumhuriyetimizin 101. yılı, Türkiye’de, Avrupa’da ve diğer ülkelerdeki Türklere, Türk Milli Kurtuluş Savaşı’nı ve ebedi milli liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alan tüm mazlum milletlere ve Türk dostlarına kutlu olsun! Hepinizi, gönlü Mustafa Kemal sevgisiyle dolu olan herkesi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Her şeyden önce, biz Avrupa’da yaşayan uygar Türkler olarak Cumhuriyet değerlerini taşıyan kişiler, Büyük Türk Ulusu’nun birer parçası olarak Hace (Büyük Bilge) Bektaş Veli’nin dediği gibi, “72 millete bir gözle” bakmalıyız. 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine bağlı kalmalıyız. Akıl ve bilimi önde tutmalı, Avrupa’da her türlü önyargıya, gerginliğe, ayrımcılığa, şiddete ve ırkçılığa karşı olmalıyız. Çünkü bu insanlık anlayışı bizlere Anadolu topraklarında binlerce yıldır aşılanmıştır. Avrupa’da yaşayan uygar Türkler olarak, bu anlayışı burada da devam ettiriyoruz. Laik, sosyal, hukuk devletinden yanayız. Türkiye’de de T.C. Anayasası’nın ilk dört maddesinin değiştirilmemesi ve “Yeni Muaviye” ile “III. Abdülhamit” olarak tanımlanabilecek Tayyip Erdoğan ve onun başkanlık rejimi denen ucubenin karşısında yer almalıyız. Her şartta, Türkiye Cumhuriyeti, milleti, bayrağı ve Atatürk ile sorunu olanların karşısında durmalıyız. Bu konularda kararlı ve tavizsiz olmalıyız.
Konuyu açmak gerekirse, biz Avrupa’da yaşayan uygar Türkler, Avrupa toplumlarının bir üyesiyiz ve aynı zamanda etnik köken olarak Türk’üz. Türkiye’yi Anavatan, Avrupa’daki ülkeleri ise vatan olarak kabul etmeliyiz. Yani hem Avrupalı hem Asyalıyız; kısacası Avrasyalıyız. İnsanlık değerleri açısından, Anadolulu Yunus Emre, Ortaçağ’a başkaldıran Roterdamlı Erasmus, Danimarkalı papaz Grundtvig gibi değerler bizim için aynı derecede önemlidir. İbrahim Balaban ve Bedri Rahmi Eyüboğlu ne ise, Picasso, Van Gogh, Edvard Munch ve Rembrandt da bizim için odur. Aynı şekilde Karacaoğlan ve Aşık Veysel ne ise J. van den Vondel, Jakob van Maerland ve Bertolt Brecht de öyledir. Bu nedenle, kendimizi Avrupa’da bulunduğumuz ülkelerde Türkiye değerlerinin taşıyıcısı ve mirasçısı olarak görmeliyiz.
Bu çerçevede, Avrupa’daki onurlu yurttaşlar olarak, yaşadığımız ülkelerin ve Türkiye’nin milli bayramlarını sahiplenmeli, bu ülkelerin anayasalarını ve kanunlarını da benimsemeliyiz. Gerçekçi ve net olmalıyız. Eski medeniyetlerin dediği gibi, “Güneşin doğduğu ülkeden” yani Türkiye’den kopmamalıyız; aynı zamanda, ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz Avrupa ülkeleriyle de bağımızı koparmamalıyız. İki kültürü de benliğimizde ve kimliğimizde uyumla yaşatmayı, içselleştirmeyi ve iki devleti de sevebilecek olgunlukta olmayı bilmeliyiz.
Avrupa’daki yönetici kadrolara da, Türklerin Avrupa’da asimilasyonunun Avrupa’ya uzun vadede bir yarar sağlamayacağını hatırlatmalıyız. Bildiğimiz gibi, ekonomik gelişme ve stratejik hamleler Asya’ya kaymaktadır. Avrupa’daki Türkler; kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik alanda bir zenginlik kaynağıdır ve gelecekte Asya ile kuracağı bağlar ile Avrupa için paha biçilmez bir değerdir.
Bu bağlamda Avrupa ile Türkiye arasında üç önemli konuda daha fazla hassasiyet gösterilmelidir:
1. Avrupa, PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerine verdiği desteği tamamen kesmeli, PKK ve FETÖ ile mücadele etmelidir.
2. AİHM Perinçek Davası kararına uyularak, Avrupa’da parlamentoların aldığı ‘soykırım’ kararları kaldırılmalı, Türklerin bu konudaki hassasiyeti dikkate alınmalıdır.
3. Avrupa, Türkiye’deki irticai ve yobaz hareketlerin, Avrupa’da Türkler arasında zehirli bir kama gibi konumlanan Tayyip Erdoğan ve yandaşlarına olan desteğini kesmelidir.
Cumhuriyetçi olmak sadece Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak değil; Cumhuriyet felsefesini içselleştirerek günlük yaşamda bu değerlere sahip çıkmaktır. Cumhuriyetçilik, uygar olmaktır; her dönemin adamı değil, hür insan olmaktır. Cumhuriyetçilik, düşene el uzatmak, halkın eğitim kalitesini artırmak, toplumun kültürel, sosyal ve ekonomik seviyesini yükseltmek için çalışmaktır. Bu nedenle, Cumhuriyet değerlerini ve demokrasiyi toplumumuzda yaşatmak için çabalamalıyız. İleride yapacağımız programlarla, Avrupa uygar Türkleri olarak Avrupa toplumlarına zenginlikler katacağımıza inanıyoruz. Cumhuriyetçi olduğumuz için uygar Türkler olarak kendimizi tanımlamalıyız.
Hazreti Ali’ye atfen bir söz var ve diyor ki: “Topluma faydası olmayanı, ölülerden sayın gitsin.” Bu söze inanıyoruz ve bu doğrultuda işlevselliğimiz de bu yöndedir.
Canlar, sevgili milletimiz; dün olduğu gibi bugün de Cumhuriyet’i yaşatmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğine, dirliğine sahip çıkmalıyız.
Avrupa’nın Uygar Türkleri, kardeşlerim, kendinize güvenin!
Tarihinizi öğrenin ve diğer milletlerin de örnek aldığı gibi ondan güç alın! Atatürk’süz Cumhuriyet olmaz, Atatürk’süz Çanakkale olmaz. Atatürk’süz Kurtuluş Savaşı olmaz. Bunlara inanmayınız. Hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
Yaşasın Avrupa Uygar Türklerinin Birliği, Dirliği ve İriliği.
Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk!
Cumhuriyetimizin doğum günü kutlu olsun!
Nice bayramlara; hoşça, dostça, Cumhuriyetle kalın, Atatürk’le kalın!
Saygılarımla,
Sefa Yürükel
Sosyal Antropolog – Etnograf – Soykırımlar ve Terörizm Araştırmacısı