Son 20 yıldır, özellikle Burundi, Ruanda, Sri Lanka, Filistin, Sudan, Irak, Suriye, Orta Afrika, Somali, Lübnan ve Afganistan gibi bölgelerde gerçekleşen savaşlar sırasında, belli ülkelerden başka ülkelere yönelik planlı mülteci ve göç akınları, emperyalist devletlerin (ABD, Fransa, İngiltere vb.) yeni bir dünya düzeni oluşturma stratejilerinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu durum, uluslararası güç dengelerini kendi lehlerine çevirmek isteyen bu ülkelerin hegemonya mücadelesinin bir yansımasıdır.
Emperyalizmin Yeni Savaş Stratejisi: Planlı Göç ve Demografik Manipülasyon
Göç akınları, şu şekilde planlanıp uygulanmaktadır:
1. Göçmenlerin Ülkelerinde Demografik Boşluk Yaratmak: Göçmenlerin çeşitli sebeplerle ülkelerinden ayrılmaya zorlanmasıyla, bu bölgelerde stratejik bir nüfus boşluğu oluşturulmaktadır. Bu süreçte, söz konusu ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynakları ele geçirilirken, boşalan alanlarda emperyalizme bağımlı, itaatkar gruplar (HTŞ, IŞİD, El Şebab, KDP, YNK, PKK, Belucistan Kurtuluş Ordusu gibi) desteklenerek yeni bir düzen kurulmaktadır.
2. Göç Güzergahında Hedef Ülkeleri Zayıflatmak: Göç dalgaları, belirlenen hedef ülkelere (örneğin Türkiye, Pakistan, İran, Sudan ve Lübnan) yönlendirilerek bu ülkelerde ekonomik, siyasi, askeri, demografik, güvenlik ve sosyal krizler yaratılmaktadır. Bu krizlerle, hedef ülkelerin iç yapıları zayıflatılıp demokratik sistemleri felç edilmekte ve gerektiğinde bu ülkeler parçalanarak emperyalizmin denetimine girmektedir.
Bu strateji, Suriye, Lübnan, Sudan gibi örneklerde açıkça görülmektedir. Emperyalist güçler, bir yandan bu ülkeleri istikrarsızlaştırırken, diğer yandan mültecileri zorunlu göç yollarına sürerek hedef ülkelerde demografik ve siyasi kaos yaratmaktadır.
Bölgesel İşbirliğinin Zorunluluğu
Bu süreç, özellikle Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin dikkatle değerlendirmesi gereken bir durumdur. Emperyalist stratejilere karşı şu önlemler alınmalıdır:
• Bölgesel İşbirliği ve Ortak Çözüm Mekanizmaları: Bölge ülkeleri, bu tür emperyalist tuzaklara düşmemek için birlikte hareket etmeli ve ortak çözümler üretmelidir. Bu çerçevede, bölgesel ittifaklar ve paktlar oluşturulmalı, askeri, ekonomik ve siyasi dayanışma artırılmalıdır.
• Demokratik ve Bölgesel Güç Birlikleri: Emperyalizmin işbirlikçilerine karşı akıllıca bir strateji geliştirilerek, hem iç cepheyi hem de bölgesel dayanışmayı güçlendiren adımlar atılmalıdır. Bu kapsamda, bölge ülkeleri liderlikleri, demokratik birikimi geliştirerek bölgesel kalkınmayı ve dayanışmayı sağlamalıdır.
• Uluslararası Düzeyde Yeni Müttefikler: Bölge ülkeleri, emperyalist hegemonyaya karşı uluslararası arenada yeni müttefikler bularak pozisyonlarını güçlendirmelidir.
Sonuç ve Öneriler
Emperyalist güçlerin mülteci krizi dahil çeşitli yöntemlerle bölge ülkelerinde yarattığı kaos, telafisi mümkün olmayan insani, toplumsal ve ekonomik zararlar doğurmaktadır. Bölge ülkeleri, bu nedenle;
• Acilen bir bölgesel konferans düzenlemeli,
• Ortak askeri, ekonomik ve siyasi çözümler geliştirmeli,
• Emperyalizmin kaos planlarını (örneğin BOP) etkisiz hale getirmelidir.
Eğer bu önlemler alınmazsa, emperyalizmin dayattığı bölgesel felaketler (etnik temizlik, yeni devletçiklerin kurulması, demografik değişim, terörizm ve zorunlu göç gibi) bölgeyi daha uzun yıllar istikrarsız bırakacaktır. Bu yüzden, bölgesel dayanışma artık bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bölge ülkeleri, barış, kalkınma ve güvenliği sağlamak için emperyalizme karşı güçlü ve sürdürülebilir bir birliktelik oluşturmalıdır.
Sefa Yürükel