Artık Türkiye, bugün ve gelecekte altın hırsızlarının mekanı olacak!
Araştırmacılar altın külçesi paradoksunun uzun süredir devam eden gizemini çözdü. Altın külçeleri çok çeşitli şekil ve boyutlarda mevcuttur; bazı örneklerin ağırlığı 50 kilograma veya daha fazlasına kadar çıkabilir. Değerli metalin nasıl bu kadar büyük yığınlara dönüştüğü şimdiye kadar bir gizemdi.
Altının yaratılmasının anahtarı olarak depremler ve kuvars önde.
Doğal olarak oluşan altın külçelerinin nasıl oluştuğu henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bilim adamlarının hemfikir olduğu tek şey, altının yer kabuğunun derinliklerinde yüksek sıcaklık ve basınç altında oluştuğu ve daha sonra sıvı çözeltiler halinde yukarıya doğru taşındığıydı.
Ancak bu olay hâlâ gizemini koruyor: Altın, yerkabuğunda ve sıvı çözeltilerde son derece nadir bulunuyor, dolayısıyla daha büyük birikimlerin oluşumu daha önce açıklanamazdı. Melbourne’deki Monash Üniversitesi’nden Christopher Voisey liderliğindeki bir araştırma ekibi şimdi bu jeolojik bulmaca için yeni bir açıklama sunuyor.
Altının yaratılmasının anahtarı olarak depremler ve kuvars
Araştırmacılara göre depremler, altının birikmesinde önemli bir rol oynuyor; araştırmacıların uzun süredir şüphelendiği ancak henüz kesin olarak kanıtlayamadığı bir teori. Araştırma ekibinin Nature Geosciences dergisinde yazdığına göre, depremlerin neden olduğu titreşimler, yeraltında altın içeren sıvıların akabileceği çatlaklar ve yarıklar yaratıyor.
Voisey ve ekibi daha önce kafa karıştırıcı olan başka bir bağlantıyı da açıklayabildiler: Altın ve kuvars arasındaki bağlantı. Şimdiye kadar, kimyasal olarak reaksiyona girmeyen mineral kuvarsın yüzeyinde altın parçacıklarının neden biriktiği belli değildi. Ekibin şimdi önerdiği açıklama, kuvarsın başka bir özel özelliğine dayanıyor: Yer kabuğunda piezoelektrik olan tek mineral, yani basınç altında elektrik yükleri üretiyor.
Kuvars üzerinde altın nasıl oluşur: Elektrik voltajı basınçla oluşturulur.
Birlikte ele alındığında araştırmacılar, depremlerin kuvars kristallerinde yeterince yüksek elektrik voltajları oluşturduğundan ve bunun da çözünmüş altın ve altın nanopartiküllerinin mineral üzerinde birikmesine neden olduğundan şüpheleniyorlar.
Bu hipotezi test etmek için ekip, depremler sırasında kırık sistemlerde ortaya çıkan basınç koşullarını laboratuvarda simüle etti. Bunu yapmak için kuvars basınç altına alındı ve çözünmüş altın ve altın nanopartiküllerden oluşan bir çözelti ile kaplandı.
Sonuç: Kuvars kristallerindeki basınç aslında altını çözeltiden çıkarmaya yetiyordu. Özellikle dikkat çeken şey, altının tercihen mevcut mevduatlar üzerinden toplanmasıydı. Araştırmacılar bunu, altının kuvarstan farklı olarak iletken olduğu ve mineral yüzeyinden elektrik yükleri çekerek daha fazla altın nanopartikülünün birikmesine neden olduğu gerçeğine bağlıyor.
Gerilim darbeleri altın külçelerinin büyümesine neden olur
Altın nanopartikülleri aynı zamanda altın damarlarının oluşumunda da önemli bir rol oynamaktadır. Saf altından farklı olarak suda daha büyük miktarlarda çözünebilir ve kolaylıkla uzaklaştırılabilirler. Depremler sırasında oluşanlar gibi tekrarlanan stres darbeleri yoluyla, bu parçacıklar giderek artan bir şekilde mevcut birikintilere bağlanır ve altın külçelerinin yavaş yavaş büyümesine neden olur.
Bilinen en büyük altın külçesi olan “Hoşgeldin Yabancı”, 1869 yılında Avustralya’da yerin sadece birkaç santimetre altında bulundu ve 72 kilogramlık etkileyici bir altın ağırlığına sahipti.
DIKKAT = Not: Ülkemizde son dönemde çok sayıda deprem kaydedilirken,fırsat arayan Kanadalı altın şirketleri de bizi gözetliyor.
Bir yanıt yazın