ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELERE SİYASİ BAKILMALIDIR

ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELERE KISIR VE İDEOLOJİK DEĞİL EMPERYALİZME KARŞI OLUP SİYASİ BAKILMALIDIR

Ortadoğu’da ABD ve İsrail iyice zıvanadan çıkmıştır. Terör örgütlerini meşru devlet, kişi ve kurumlara karşı BOP ‘u gerçekleştirmek için eğitmekte ve kullanmaktadır.

Ortadoğu’da verileri doğru koymak lazım, örneğin Ortadoğu da yasal bir parti olmayan ve sözde laik olan terör örgütü PKK ABD yapımı bir örgüttür. Ve bölge ülkeleri için bir tehdittir .

ABD’nin devlet bütçesinden beslendiği bir örgüttür .

Ama Lübnanda din referanslı yasal bir parti olan Lübnan Hizbullah’ı ABD ve İsrail’in BOP’una karşıdır. Lübnan Hizbullah’ı dünyanın gözü önünde 2006’da BM kararlarına aykırı davranan ABD ve İsrail’i bu yüzden de aldığı fiili tavırla Lübnan işgallerinde yenilgiye uğratmıştır. Burada konu tabiki bölgede kimin ne rol oynadığıdır. Konuyada bu açıdan yaklaşılmalıdır.

Ortadoğu’daki olaylara hiç bir doğru analiz yapılmadan körü körüne sadece dine karşı çıkma gibi ideolojik bir pencereden bakarsanız o zaman yanlış yerde doğruyu savunur gibi hissedersiniz kendinizi. Ve büyük bir siyasi hataya düşer ve daha sonrada emperyalizme yem olursunuz.

Dünyadaki olayları emperyalizm ile yerli işbirlikçileri ve emperyalizme ile yerli işbirlikçilerine karşı olanlar olarak okumaz isek dün olduğu gibi bugünde çok yanlış yaparız.

Bence nerede olursa olsun din faktörü ile, anti emperyalist zorunlu ve doğru siyasi stratejik tavırları ve rolleri bir birine karıştırmamalıyız.

Çünkü karıştırırsak bu analiz olmaz. Sadece harmanlama ve doğruyu gizleme olur. Kimsede gerçeği anlamaz.

Benim önerim, Ortadoğu’daki iki yıldır olan olaylara bölgenin ve TC’nin menfaatlerinide göz önünde bulundurarak, tek, sloganist ve sığ açıdan değil farklı açılardanda bakıp değerlendirmek en doğrusudur.

Lübnan Hizbullah’ı başından beri ideolojik olarak din referanslı ama siyasi olarak anti emperyalist bir örgütlenmedir . Din bilindiği gibi ideolojik bir faktördür. Din faktörüne ideolojik olarak karşı çıkmak her insanın hakkıdır.
Ama uygar insanlar Ortadoğu’da dinin baskıcı ve gerici ideolojisine karşı ideolojik mücadele verirken aynı zamanda ortada apaçık olan siyasi güçler dengesindeki oynanan oyunuda iyi okumasıda farklı olmalıdır.

Yoksa bu dünyada siyaset yapamayız, siyasi kör kalırız ve ülkemizide savunamayız. Emperyalizmin yedeğine düşeriz.

Kısacası, Ortadoğu’da dine ve dinciliğe karşı ideolojik tavır almak başka, Ortadoğu’da İslamcılara karşı çıkıyoruz diye BOP’u gerçekleştirmek isteyen İsrail-ABD’nin bombalayıp kendisine tehdit olarak gördüğü ve imha etmek istediği her bir siyasi harekete, devlete, kuruma ve kişiye karşı iyi analiz yapmadan tavır almak başkadır.

Bu iki özelliği bir birinden ayırmaz isek biz asla bu bölgede siyaset üretemeyiz ve bugün Türkiye’yi BOP ile şekillendirmek isteyen ABD-İsrail’in kucağına düşeriz. Bunu görmez isek kendi kendimizin altını oyarız.

Akıl ve siyaset bilimini iyi kullanmadan güya dine ve dinciliğe karşı çıkıyoruz adı altında “onun içinde örneğin Lübnan Hizbullah’ına karşı” hesap kitap yapmadan, dozu ayarlanmadan yapılan tepkisel ve duygusal tavırların etkisiz olduğuda unutulmamalıdır.

Bunun adı açık söylemek gerekirse politika ve çözüm üretmek değildir. Dünya ve bölgeyi iyi okuyamamaktır. Siyasi kör kalmayı tercih etmektir.

Kısır ve sığ slogancılıktır.

Bu yüzden Ortadoğu gerçeğinde, siyaset yaparken : siyasette kim olurlarsa olsunlar peşinen birileri şu dine ve mezhebe inanıyorlar diye emperyalizme karşı ortak sorumluluk almaktan kolayca bir söylemle sıyrılmak ve emperyalizme ve siyonizme karşı oynadığı rolü körü körüne bir kenara itmek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Tekrar ediyorum bunun adı siyasi körlüktür.

Düşünün bir kere örneğin ABD ve İsrail Lübnan’da din referanslı yasal bir parti olan Hizbullah’ı hedef tahtasına koyarken aynı ABD ve İsrail’de ki dinci yönetim, Türkiye’de de yıllardır hedef tahtasına da laik, Atatürk ilke devrimlerinin yarattığı TC’nin kuruluş felsefesine inanan insan ve kurumları koydu. Bunu hepimiz yaşıyarak öğrendik.

Yani emperyalizm ve siyonizme göre kendilerine göre kim tehditse o yok edilmelidir.

Biz buna siyasi soykırım, insanlık suçu ve savaş suçu diyoruz. Ne kadar iyi niyetli olursak olalım bu gerçeği görmeden hata yaparız .

Burada kanımca eğer bölgeyi ve TC’ni ABD-İsrail BOP’una karşı koruyacaksak objektif ve gerekçi davranmak gerekir.

Yani konuyu özetlersek; BOP çerçevesinde bugün Lübnan’ da yasal bir parti olan Hizbullah’a saldıranlar yarın da laik TC ‘ne ve onun neferlerinede saldıracaktır. Bunu daha önce 1971 ve 1980 askeri darbesiyle laik Türkiye’de yapmıştır.
Yani burada kim dost kim düşman ayrımını yaparken iyi düşünmeli yarın ABD-İsrail’in bir sonraki yada üç sonraki hedefinin Laik TC olduğu unutulmamalıdır.

Burada tabiki esas olan konu Lübnan Hizbullah’ını savunmak veya desteklemek değildir. Hizbullah tabiki eleştirilmeli ve din referanslı anlamında ideolojisiyle tabiki mücadele edilmelidir. Farklı siyasi faliyetlerinde yaptığı hatalar ve aşırılıklar mutlaka eleştirilmelidir. Fakat burada konu bu değildir. Burada konu burada Hizbullah hiç değildir.
Burada esas konu bölgede bölgesel ve dışardan olan siyasi aktörler tarafından oynanan rollerde emperyalizmin planı olan BOP safında olup olmamayı seçmek ve ona göre düşünüp, analiz etmek ve tavır almaktır.

Demedi demeyin..

Sefa Yürükel


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir