Hem şoför mahalli olsun, hem cam kenarı olsun hem de bedava olsun,
Hem itim(!) olsun hem donuma degmesin,
Üç kuruşa beş köfte olsun,
Hem karnım doysun hem pastam dursun
Hem itim(!) ette canım cennette olsun,
Ama olmaaaz.
Yüksek seviyede ekonomik büyüme olsun, enflasyonla mücadele edilsin.
Bu da olmaz.
Ekonomiyi ısıtırsın, para ve kredi musluklarını açarsın, ekonomi büyür.
Borç yaparsın, kamu ihalelerini tam gaz devam edersin, memur ve emekliye iyi para verirsin, ekonomi büyür.
Nerede bu bolluk?
Peki eflasyonla mücadele nasıl olacak?
Ya talebi kısacaksın, yani para ve kredi musluklarını kapatacaksın, emekli ve çalışan maaşlarını azaltacaksın, kamu ilahelerini durduracaksın, hasılı ekonomiyi soğutacaksın.
Ya daa, ölme eşeğim ölme, uzun vadede üretimi artıracaksın, böylece eflasyon düşecek.
Burada büyük bir çelişki yok mu?
Sorun yalnızca bizim değil, bütün dünyanın sorunu.
İki ucu boklu değnek.
Faizleri artırsan ekonomi soğur, para değer kazanır, kıtlaşır, ama önce zombi şirketler sonra dalga dalga sağlam şirketler iflas eder.
İşsizlik, gelir azalması, durgunluk, küçülme vb.
Tam tersinde ise ekonomi ısınır, ısınır, daha da ısınır, sonra patlar, nasıl patlar?
Hiperenflasyon olur.
O daha kötü, para para olma işlevini yitirir.
Muhasebe yapmak, öngörü üretmek imkansızlaşır.
Beklentiler olumsuzlaşır, bu ölçekte herkes ürettiğine önden yüklemeli zam yapar.
Tedarik zincirinde ticaretine yeteri kadar zam yapamayanlar dükkanı kapatır.
Biz buna tedarik zincirinde kırılma diyoruz.
Peki her iki yöntemi aynı anda yapmak mümkün mü?
İşte oksimoron olur.
Bunun olur tek yolu Özal’lı yıllarda yapılan kısa vadede ekonomiyi soğutma, uzun vadede yapısal önlemler ile ÜRETİMİ ARTIRMA yoluyla enflasyonla mücadeledir.
Ama bunun da hane başına etkileri aynıdır.
Peki halkın gelir azalmasına, işsizliğe, ekonomik küçülmeye tahammbülü var mı?
Hiç ama hiç sanmıyorum.
Halkın durumu önceki buhranlardan çok daha kötü.
Daha şimdiden aile cinnetleri, intiharlar, kendini yakmalar falan oluyor.
Bak şimdi bir ekonomist abi Cihat E. ÇİÇEK ne diyor?
“Şimşek Mac Quin gelecek, Bir gecede bunları ı ıhhhh. Olmaz arkadaşlar, ol-maaaz…Zürafa sokaktan bir gecede Vatikan çıkaramazsınız.”
Ekonomi ateşten top.
Şimdilik AKP’nin kucağında.
Bırakalım o taşısın.
İngilizlerin meşhur bir atasözü vardır.
“Köpeğin leşini öldürene taşıtmak lazım.”
Cumhuriyet tarihi bol para ve krediyle aşırı büyüme dönemlerini takip eden daralma ve buhranların döngülerinden oluşur.
Her döngüde merkez sağ çöker, daha da sağda bir kez daha kurulur.
Her döngünün restorasyon dönemi merkez sol, küçük sağ koalisyonarı dönemlerinde olur.
RESTORASYON DÖNEMLERİNİN EN SAĞLIKLISI MERKEZ SAĞ VE SOLUN ONAYI İLE KURULACAK BİR TEKNOKRATLAR HÜKÜMETİYLE OLUR.<<
Ya da geçmişte olduğu gibi ek kredi verenleri, kredi yapılandırması yapan küresel oligarkların kendi adamları ekonomiden tam sorumlu bakan yapılır.
Özal, Kemal Derviş, Şimşek Mc Quin, Mac Kinsey hep bu amaçla önümüze konmuştur.
Dünyadaki buhran o kadar hızlı ilerliyor ki, meşhur Alman şirketleri bile vardiya azaltma, fabrika kapatma, fabrika taşıma duyuruları yapıyorlar.
Bizim tekstilciler, kuyum imalatçıları çoktaaan Bulgaristan, Mısır, Romanya’ya taşındı bile, yolcu trafiği giderek artıyor.
Kızım İtalya’da yüksek lisans yapıyor.
Sık sık karşılıklı fiyatları kıyaslıyoruz.
Türkiye euro basında bile dünyanın en pahallı ülkesi.
Bu haliyle ne turist gelir, ne ihracat yapılabilir.
Cari açık her daha da astronomik rakamllara çıkarken, nasıl kapatılacak.
Bütçe açıklarını kapatmak için vergi oranları artırılıyor, ancak bu sefer de şirketler zarar göstermeye başladı.
Vergi yoksa, para nereden gelecek.
Bakın bu soru hem Türkiye’nin, hem dünyanın ortak sorusudur.
Ve cevabı her iki tarafta da aynı.
O PARA BA-SI-LA-CAK.
Başka yolu yok.
Hem Dolar, hem TL enflasyonu göreceğiz.
Dolarda enflasyon, TL’de HİPER, SÜPER, MEGA, ULTRA enflasyon göreceğiz.
Bu ölçekte ülkemizde her türlü olumsuzluğu, küresel olanın 5-10 misli daha kötüsüyle yaşayacağız.
Her iki alemde paranın DEĞER SAKLAMA işlevi anlamsızlaşacak.
Paraya bağlı kağıtlar, kıymetler de aynı şekilde olacak.
Dünya tıpkı paranın henüz icat edilmediği zamanlarda olduğu gibi mal ve hizmetlerin birbirine göre değerini parayla değil de, birbirine göre belirlemeye çabalayacak.
Misal 1 torba çimento kaç kilowat eder.
Ya da 1 ton demir kaç torba çimento eder.
Ya da bir ton elma, kaç kilo ALTIN(!) eder gibi.
Fiyat istikrarındaki bozulma küresel ölçekte olacak.
Tedarik zincirindeki kırılma küresel ölçekte olacak.
Ve bu her hal ve şartta olacak.
İster sıkı para politikaları uygulansın, ister enflasyonist politikalar uygulansın.
Dünya’da ve Türkiye’de finansal piyasaların köpüğü alınacak.
Geride kalanlar yeni bir dünya düzeninde yollarına devam edecekler.
Dünyanın sonu elbette gelmeyecek.
Ama çok sıkıntı olacak.
Bu ekonomik afet için aklıma gelen bir çözümden de bahsetmek isterim.
Her ürün için TEDARİK ZİNCİRİNDE KIRIMA, FİYAT İSTİKRARSIZLIĞINA karşı önlem olarak zincirin en tabandan en tepeye kadar bütünüyle tek bir şirketin, kooperatifin çatısı altına alınması bir çözüm olabilir.
Bu şekilde bir şirket ham maddeler, ara mallar, nihai ürünü tek bir zincir üzerinde üretir.
Zincirdeki fiyatları kendi stratejik beklentilerine göre ayarlar, bu şekilde kendi üretiminde, ürünlerinin fiyatlarında istikrar sağlayabilir.
Buna belki de ENTEGRE ÜRETİM SÜRECİ diyebiliriz.
Tavuk üreticileri bunu uzun zaman önce yapmıştı.
Kombine tavuk çiftlikleri, yem üretimi, nakliyesi, depolanması, perakende satışı bu şekilde garanti altına alınmıştı.
Benzer ama daha detaylı bir yapılanma bir çözüm olabilir.
Yoksa bütün üreticiler, ham madde, ara malı üreticilerinin önden yüklemeli zamlarına, üretim ve tedarik belirsizliklerine karşı savummasız kalacaktır.
Bir yanıt yazın