AHLAKSIZLIK KÜLTÜRÜ

En başta şunu söyleyeyim.
Yanlış olan dinin pratiği değil, ya da yanlış yorumlanması değil.
İslamın özü yanlış, hatta genelde dinlerin özü yanlış.
Nasıl yorumlarsanız yorumlayın, bir noktada burnunuz moka batıyor, hatta hiç çıkmıyor.

Peki pek çok iyi müslüman nasıl oluyor?
Onlar bilmiyorlar, aslında onlar müslüman değil, atalara dinine inanıyorlar.
Yani Kur’an, hadisler, icma vb. bunları asla bilmiyorlar.
Bilenleri de dinlemiyorlar.
Bunlar etnik müslüman.
Dedesinden, nenesinden islamı ne şekilde gördüyse o şekilde müslüman.

Ne zaman Kur’anı meallerinden, tefsirlerinden, hatta daha kötüsü okumuş hocalardan öğrenmeye başlıyorlar işte orada balatalar yanıyor.
Kur’anı, hadisleri Türkçe meallerde ve tefsirlerden okumak bu yüzden kafir olmakla eş değer sayılıyor.
Acizane.
Oraj POYRAZ


EMRE KONGAR: AHLAKSIZLIK KÜLTÜRÜ

10-Eylül-2024 Salı

8 yaşındaki kızımız Narin Güran katledilmiş.

Olay hakkında yayın yasağı getiriliyor.

Bir aile, bir köy susuyor!

Bir milletvekili çıkıyor, “Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de yani, bizim dostlarımız” diyor.

Keşke, “münferit” denilen “tekil” bir olay olsa… Keşke, sadece kırk yılda bir karşılaştığımız bir çocuk tecavüzü, bir kadın cinayeti olsa…

Keşke bir erkek egemen, feodal kültürün, “kültürel ve toplumsal olaylar” zincirinin bir halkası olmasa!

Anımsayalım, 2016 yılında BirGün’de Serbay Mansuroğlu imzasıyla yayımlanan “Karaman’da 45 Erkek Öğrenciye tecavüz” haberiyle kamuoyuna yansıtılan bir olay oldu.

Eğitimde Tarikat Sisteminin Şifreleri” adlı yazı dizisinde de olayın çok daha yaygın ve Karaman’daki “Vakıf sistemi” ile ilişkili olduğu, E. Vakfı ve K. Derneği evlerinde kalan çocuklara M. B. adlı bir öğretmen tarafından sistematik olarak tecavüz edildiği anlatıldı.

Bu olayın taciz ve tecavüzü besleyen kültür bakımından dışa vurumu, olayın duyulmasından sonra E. Vakfı’na gösterilen tepkiler üzerine Aile ve Sosyal Politikalar bakanı Sema Ramazanoğlu’nun adı geçen vakfı korumak için, “Bir kere olması onu karalamak için gerekçe olamaz” şeklinde açıklama yapmasıydı.

Pedofili kültürünü besleyen bir olay olarak kendi kızını, bir müridiyle, 6 yaşında evlendiren tarikat şeyhini de anımsayalım:

2022 yılında Hiranur Vakfı Kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızını müridiyle evlendirmesine ilişkin dava açılmış ve sanıklar ciddi hapis cezalarına çarptırılmıştı.

2014’te Yakutiye’de bir imamın kız kardeşine tecavüzüyle ilgili olan davada da mide bulandırıcı gerçekler vardı.

2022 yılında Erzurum’daki bir Kuran Kursu’nda, 7 çocuğa tecavüz edilmesi olayı ve sanığın suçunu itiraf etmesi de unutulacak olaylardan değildir.

Bir kültür, bir toplum, bir devlet, ahlaksızlık kültürünü, çocuklara ve kadınlara tecavüzleri ve cinayetleri besler mi?

Elbette hayır!

Ama bu kadar olay karşısında bunların arkasındaki kültürü, olayların bu kadar çok olmasının nedenleri anlamak için o toplumun masallarına, şarkılarına, atasözlerine, yasalarına, yöneticilerin taciz ve tecavüz olayları karşısındaki tutum ve davranışlarına bakmak gerekir!

Kadınlara taciz ve tecavüz konusunda, masallar alanında Kadriye Türkan’ın “Anadoludan Seçilmiş Masallarda Cinsel Taciz adlı makalesinin…”

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/991310 https://dergipark.org.tr/tr/ download/article-file/991310 adresindeki metninde aktarılan örneklere bakılabilir. O makalede, bu masalların nasıl bir kültürü beslediği, örneklerle açıkça anlatılmış.

Şimdi de bazı ahlaksız özlü sözleri anımsayalım:

Devlet ile ilgili olanlar:

Devletin malı deniz, onu yemeyen domuz.”

“Bal tutan parmağını

yalar.”

Kadını aşağılayanlar:

Avradın kazdığı kuyudan su çıkmaz.”

Dul karının kendi eteği, kendine düşmandır.”

Avrat lazım kalçalı, oğlan doğursun aslan pençeli.”

Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin.”

Eksik etek.”

Kaşık düşmanı.”

Son günlerde neredeyse günde bir kadın öldürülüyor…

Örnekler o kadar çok ki buraya sığdırmak olanağı yok.

Ya İstanbul Sözleşmesi’nden çıkalı beri artan aile içi şiddet ve pedofili kadar iğrenç olan ensest olayları…

Reşit olmayan çocuklara işletilen cinayetler…

Kadın katillerine uygulanan “iyi hal indirimleri”

KADINLARA VE ÇOCUKLARA TECAVÜZLERİ VE CİNAYETLERİ TEŞVİK EDEN BU FEODAL, ERKEK EGEMEN, ORTAÇAĞ KÜLTÜRÜYLE VE ONU BESLEYEN TARİKATLARLA, TOPYEKÛN MÜCADELE ETMELİYİZ!


Yazıları posta kutunda oku


“AHLAKSIZLIK KÜLTÜRÜ” için 4 yanıt

  1. Yıl 1968, olay yeri Ankara/ Mamak. 1967 de mahalleye yeni bir cami açıldı. 1968 Okul tatile girdi, birkaç gün sonra annem biz boş gezmeyelim diye beni ve benden 2 yaş küçük kardeşimi kuran kursuna yazdırdı.Ben o zaman 10 yaşında idim. Kursa kardeşinle gittim, hoca efendi, 30 yaşlarında, oldukça uzun siyah sakkalı ve pek iç Abadolu halkına benzemeyen bir tip.Üstünde beyaz çarşaf gibi bir giyisisi vardı. Mahallenin bütün kız çocukları ordaydı, 15 kişi. Hoca bana o gün deyneği ile 2 kez vurdu, ayağımda çorap olmadığı için. Aylardan Temmuz. Ertesi gün ben yine dayak yedim başörtüsü nü evde unuttuğum için. Ben birdaha gitmedim bu kuran kursuna, annem beni zorladığı halde. İki hafta sonra hoca, kurstan 13 yaşında’ ki komşu kızını kaçırdığı ortaya çıktı.Jandarma peşine düştü, adamı Suriye sınırında bu kızla yakaladılar. Bütün mahalle şok girdi.
    Halen bile bizim insanlarımız böyle şeylerden ders almadı.
    Türk çocuklarını, kuran kursu altında tecavüz eden çok.
    Bize yakışmayan bu dinin Türkiyede yasaklanması gerekiyor.

  2. atalay konur avatarı
    atalay konur

    nesrin hanım ortalığı bulandırıyor.tek din verdir o da islam dini..Dini bilmeyenler. dine karşı olurlar.Kız çocuklarını kaçırılmasında kaçıran kadar ebebeyinlerin de kusuru var.istisna bir olayda hoca suçlu olabilir.böyle olaylar yargıyı ilgilendirir.dini değil.dini beyenmemek şirke girmektir

  3. Kürşat Kadir CANLI avatarı
    Kürşat Kadir CANLI

    Din konusunda düşüncelerimi ifade ettiğim bir başka yazıyı iletiyorum.

    Apateistim, yani umurumda bile değil.
    Ancak, insanları uyarmak, irşat etmekle ilgili bir görevim olduğunu da düşünüyorum.
    Gözlerimin önünde aksaçlı dedelerin, nur yüzlü teyzelerin, düzgün insanların gerçekle hiçbir bağı olmayan, sanal, kurmaca, yararsız, ve zararlı işler peşinde gezmesine gönlüm razı olmuyor.

    Dine ve peygambere saygısızlık yapmıyorum, siyerde anlatılanları kaynakları ile ortaya koyuyorum.

    Yalan ya da iftira yapmıyorum, her iletimde kaynaklar, referanslar var.
    Ve bu referanslar uydurma, şüpheli falan değil.
    Yüzyıllardır islamın temel yorumcuları ve yorumlaır bunlar.
    Bunları sorgulamak için hayli cüretkar olmak gerekir.

    Saldırmıyorum, eleştiriyorum.
    Saldırma kelimesi tehlikeli bir kavram saptırmasıdır, eleştirenlere de saldırma kapısını aralar.
    Kaldı ki, fikirlere saldırılamaz, ancak fiziki varlıklara saldırılabilir.

    Kin ve nefret yok.
    Kesinlikle duygusal bir tepkime içinde değilim.

    Genelde bütün dinlerin, özelde islamın;
    1) Gerçek olmadığını, gerçekle de bir bağının olmadığını biliyorum.
    Kurgusal, kişisel, keyfi, zamana, mekana göre yerel olduğu çok açık.

    2) İslamın TEKRARLANABİLİR, KOLEKTİF, NESNEL, DOĞRUDAN deneyim ve gözlemlere dayanmadığına eminim.
    İslamın tarihsel belge ve bulgulara dayalı temellerinin son derece zayıf olduğunu da biliyorum.
    İslama ilişkin temel belgeler ise yalnızca kişisel, bir defaya mahsuz, öznel, dolaylı anlatımlardan ibarettir.
    Siyer bile peygamberin ölümünden yüz yıl kadar sonra kaleme alınmış ve şu anda kayıp olan bir kitabı refere eden iki yüzyıl sonra kaleme alınmış bir kitaba dayalıdır.
    Emevi islamı diye suçlananlar ise bildiğimiz islamı yazan, düzenleyen, kendi gücüne göre yorumlayan bir kadronun işidir.
    Açıkçası Emevi islamı olmasa elimizde hiçbir şey kalmaz.

    3) Dinlerin tarih boyunca bilimden rol çaldığını düşünüyorum.
    Astroloji astronominin, simya kimyanın, numeroloji matematiğin safsatasıdır.
    Din de bilimin safsatasıdır.
    Dinler ile bilim aynı ipte oynayan iki cambaz gibidir, tıpkı zeytinyağı ve su gibi çok inat eder çalkalarsan karışırlar, ama yalnızca beklemekle dahi ayrışırlar.
    Bilim öngörü üretebilir, din ise üretemez.
    Bu yönüyle bilim önlem alma, planlama imkanı yaratır.

    Din ise bu konuda hiçbir yarar sağlamaz.
    Kehanet sanatında dahi bilim dinden daha yararlıdır.
    Dinler dogmalara mutlak imana dayanır, sorgulama, şüphe etmek kapılarını kapatır.
    Dinlerin bilinmeyen her konuda sanal cevapları vardır, henüz hiçbir imam, rabbi, şaman, kam, haham, ve papazın bilmediği, anlamadığı bir konu yoktur.
    Sorarsanız size her konuda cevap verirler

    4) Genelde bütün dinler nifak yaratır.
    İslam söz konusu olunca dört temel nifak vardır.
    İlk olarak özgür bireyler ile köleler asla aynı hukuka sahip değildir.
    İkinci olarak müslümanlar asla kafirler ile aynı hukuka sahip değildir.
    Üçüncü olarak kadınlar asla erkekler ile aynı hukuka sahip değildir.
    Son olarak iman, itikad, ibadet açısında sahil müslümanlar ile eksikli olanlar aynı hukuka sahip değildir.
    Bu nedenle dini şeriat hükümlerine değer veren devletlerde devlet halkın imanını, itikadını, ibadetini sorgular, denetler, yaptırımlar uygular.

    5) Dinler yalnızca nifak üretmesiyle sorunlu olmanı dışında, dogmalara mutlak imana dayalı olduğundan bilime yer bırakmaz.
    Bu nedenle sorgulama, şüphe etme, dinin genel mevzuatına aykırı zihin jimnastikleri yapma imkanı yoktur.
    Dindarların, dindar bilim adamlarının dini öven, yücelten, onaylayan tezler dışında bir tezi konuşma, düşünme imkan ve kabiliyetleri yoktur.
    Olamaz çünkü, küfre sapmış sayılırlar, ve katleri vacip olur.
    İslam dini açısından bilim ve sanat yalnızca Allahı ve onun dinini tesbih ettiği sürece, onayladığı, kabul ettiği sürece muteberdir.
    Bunun dışındaki din ve sanat küfürdür.
    Örneğin, teorisinde Allaha yer vermeyen bir fikir küfürdür.
    Örneğin, sevgiliye duyulan aşk için yapılan sanat da küfürdür.
    İşte bu nedenle Gazali yorumu yaygınlaştıkça ki, bu aslında islamın olası tek yorumudur, kademe kademe islam alemi bilim ve sanatta çamura saplanmıştır.
    İslamın kaynaklarına en yakın olan Araplar en erken dönemde yaklaşık olarak 1000’li yıllardan sonra, dıştan takma müslüman olan Türkler ve Farisiler ise 1500’lü yıllardan itibaren bir tür fikir kanserinin etkisi altına girmiştir.
    Bu nedenle inovasyon yeteneği zaman içinde yok olmuştur.
    En geç etkilenen Osmanlı bile, çelik çağının kapısında kalmış, çelikten mamul sivil ve askeri hiçbir teknolojiye sahip olamamış, böylesi ürünleri satın alabiliyorsa, almış, alamıyor ise elleri böğründe kalmıştır.
    Osmanlı asla çelik üretimi, tavlanması,dövülmesi, haddelenmesi, çekilmesi, sıcak ve soğuk işlemler, talaşlı işlemleri yapamamıştır.
    Cumhuriyet döneminde bile Sovyetler bize çelik fabrikası kurana kadar çelik teknolojisine hakim olamadır.
    10-20 yıl öncesine kadar yalnızca kaba çelik üretmenin ötesine geçemedik.
    Son yıla kadar özel alaşım, titanyum vb. ürünlerin işlenmesi ancak mümkün olmuştur.

    6) Dinin bilime ket vurması, Osmanlının, hem de İslam ülkelerinin kendisini savunamayacak derecede aciz olmasını tek sebebidir.
    Diğer dinler gibi nifak yaratması, inovasyon yeteneğini tüketmesi, yararsız olması, gerçek üstü bir evrene ait sofistike masallar olması nedeniyle zararlı, mücadele edilmesi gereken kavramlardır.
    Dindar halkların çoğunlukta olduğu ülkelerde yaşanan akıl dışı işler hem küresel, hem yerel ölçekte büyük zarar vermektedir.
    Örneğin, İsraili kalkındıranlar seküler, etkin Yahudilerdi, batıranlar ise dindar, fanatik Yahudiler olmuştur.

    Sonuç:
    Sizin dine saldırı dediğiniz şey hayırlı bir çabadır.
    Lütfen buna direnmeyin.
    Karanlık tarafta yer almış olursunuz.
    Starwars serisindeki karanlık ve aydınlık taraf gibi.

  4. Kürşat Kadir Can, bey kaleminize sağlık.
    Geleceğe bakmak gerekiyor, ilerdeki içme su sorunu, depremden önlem alma sorunu, Türkiyenin dinamik bir ekonomiye sahip olması için gerekli işlemler.
    Bu sorunları çözmek duruken, akşama kadar Allahtan, Peygamberden bahsetmesi, çıkarı için dini kullanması. Sanki sakallı biri, kafası kapalı biri din adı altında güvenilir izlenimi bırakması vs. Din zayıf ve beyni çalışmayanların resmen her sabah içtikleri çayıdır, başka birşey deyildir. İşin yolunu bulmuş din ile ticaret, din ile tecavüz, din ile aldatma, hellal dı, haram dı,sizinde gördüğünüz gibi din sadece insanların kendi çıkarları için ürettikleri yan bir produktur yani bir cismin satışa çıkması için. Uyanın artık, kendinize gelin, bu din ticaretine kapılmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir