Türkiye’de her anlamda ve alanda siyasi ve ideolojik olarak iki çizgi mücadelesi vardır.
Bu iki çizgi mücadelesinin mensuplarından birincisi ; Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce ve fikirlerini siyasi ve ideolojik olarak içselleştiren, savunan ve tatbik edenlerdir
Ve ikincisi ise tüm bilimum türleriyle Atatürk’ün düşünce ve fikirlerine siyasi ve ideolojik olarak her anlamda ve her yerde karşı olanlardır.
Yani herkes istediği kadar kendini renkten renge boyasada, konunun aslı yukarda bahsedilen iki çizgi mücadelesidir ve devlet, millet ve vatandaş nezdinde ki düşünce, fikir ve yaşam tarzıdır.
Kısacası, konu vatandaşın, devlet ve milletin Atatürk çizgisine ne kadar yakın ve uzak olunması ile doğrudan ilgilidir.
Ve bu konu; içerde ve dışarda Türkiye’nin yönünü ve geleceğini, milletin ve vatandaşın yaşam tarzını, ülkenin rejimini ve devletin yönetiminin nasıl belirleneceği ve uygulanacağı ile doğrudan ilişkilidir.
Gerçekte Türkiye’de günlük olarakta, stratejik olarakta ; siyasi , kültürel, sosyal, ekonomik , ideolojik olarak konuşulmayan ama var olan saflaşma zaten 100 yıldır hep böyle olmuştur ve bundan sonrada temel olarak böyle olacaktır. Çünkü temel ayrım bu iki çizgi arasındadır. Dinamiklerde bu seçilecek çizgilerde yer alacaktır ve görünen gidişatta zaten bu yöndedir.
Gerisi ise teferruattır.
İşte buna göre her bir Türk kendi safını belirlemelidir.
Bu yazının yazarı Atatürk çizgisinin Türkiye için ve Türkiye’nin içinde yeraldığı dünya gerçekleri için en doğru çizgi olduğunu savunmaktadır.
Yazar bu konuda taraftır.
Yazar, kendisine her Türküm diyenede, yazarın mensup olduğu Atatürk çizgisini sorgulayarak, araştırarak, aklını kullanarak ve bilimi önde tutarak irdelemesini ve kabullenmesini, içselleştirip tatbik etmesini önermektedir.
Ayrıca yazar, her bir Türkü de bilerek , araştırarak, kabullenerek ve içselleştirerek Atatürk’ün temsil ettiği çizgide saf tutmaya ve mücadele etmeye ve örgütlenmeye çağırmaktadır.
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın