Orta Vadeli Program: Enflasyon Tek Haneye Düşecek mi?

Orta Vadeli Program (OVP) için Cumhurbaşkanı Yardımcısı  Cevdet Yılmaz, “Programımızın temel amacı enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi” demiştir. Program’ın diğer amaçları ise yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, gelirin toplumun tüm kesimlerine adil dağıtılması olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda 2024 yılı büyüme beklentisi yüzde 4’ten yüzde 3,5’e düşürülmüştür.

Önceki OVP’de yüzde 15,2 olarak belirlenen 2025 enflasyon hedefi  yüzde 17,5’e yükseltilmiş, 2026 için  yüzde 8,5 olan hedef, yüzde 9,7’ye çıkarılmıştır. Yılmaz, “Enflasyon konusunda elde ettiğimiz pozitif sonuçların refah seviyesi ve gelir dağılımı üzerindeki etkilerini de önümüzdeki dönemde görmeye başlayacağız”  açıklamasında bulunmuştur. Sayın  Yılmazile DPT’de  halef selef”  olduk.  DPT’da o zamanki ismiyle “AET  Dairesi,”  (Avrupa Ekonomik Topluluğu) olarak 1992 yılında tarafımdan kurulan Daire,  daha sonra Genel Müdürlük olmuştur. Son Genel Müdür  Cevdet Yılmaz’dır.

Açıklanan Programa göre 2025 yılının büyüme hedefi yüzde 5 olurken, 2026 ve 2027 yıllarında büyümenin   yüzde 4,5 ve yüzde 5’e çıkması öngörülmüştür. 1950 yılından sonra Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 9 ülke alt gelir grubundan üst gelir grubuna sıçramıştır. Açıklanan hedeflere ulaşılmaz ise, Türkiye’nin  orta gelir tuzağı” na ( middle income trap) düşme tehlikesi vardır. Tuzak, bir ekonominin belirli bir kişi başına gelir seviyesine ulaştıktan sonra ileri gidemeyip aynı seviyede sıkışıp kalmasıdır.

Kavram ilk defa  2007 yılında, Dünya Bankası’nın raporu olan “Doğu Asya’nın Rönensansı: Ekonomik Büyüme İçin Fikirler” (An East Asian Renaissance Ideas for Economic Growth) isimli çalışmada ele alınmıştır.(https://documents.worldbank.org/en/publication/documents-reports/documentdetail/517971468025502862/an-east-asian-renaissance-ideas-for-eco)

Orta gelir seviyesine ulaşan ülkelerin, düşük gelir grubundaki ülkeler ile ücret bakımından rekabet edemedikleri, yüksek gelir grubundaki ülkeler karşısında da inovasyonlarının yetersiz kalması sonucunda düşük büyüme performansı sergilemeleri  sonucunda “orta gelir tuzağına” yakalandıkları  durumdur.

Orta Vadeli Program’da kişi başına milli gelirin; 2024 yılında  15.551 dolar, 2025 yılında 17.028 dolar, 2026’da 18.990 dolar ve 2027’de 20.420 dolar olması hedeflenmiştir.
İşsizlik oranı beklentisi 2024 yılı için yüzde 10,3’ten yüzde 9,3’e, 2025 yılı için  yüzde 9,9’dan yüzde 9,6’ya  indirilmiştir. 2026 yılında işsizliğin yüzde 9,2’ye, 2027 yılında yüzde 8,8’e gerilemesi öngörülmüş, OVP dönemi boyunca 2,3 milyon  ek istihdam oluşturulması hedeflenmiştir.

2024 yılı için enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41,5’e, 2025 yılının enflasyon tahmini yüzde 15,2’den yüzde 17,5’e çıkarılmıştır.  Enflasyonun 2026’da yüzde 9,7 iken,  2027 yılı hedefi  yüzde 7 olarak belirlenmiştir. Türkiye ekonomisinde enflasyon daima  ekonomik istikrasızlığa yol açmıştır. (S. Rıdvan Karluk, Türkiye Ekonomisi, 13 Baskı, s. 473-499) Cari açığın 2024 yılı sonunda yüzde 1,7’ye düşmesi,  2025 yılında ise yüzde 2 seviyesine gerileyeceği hedeflenmiştir.   İhracatın bu yıl 264 milyar dolara çıkması, ithalatın ise 345 milyar dolara düşmesi  öngörülmüştür.  Cari açık  bu yıl 22 milyar dolar, 2025 yılında 28.6 milyar dolar olacaktır. 

Bu yıl  bütçe açığının  bütçede öngörülen yüzde 6,4’ün altında olan yüzde 4,9 olması hedeflenmiştir. Açık, 2025 yılında yüzde 3,1; 2027 yılında ise yüzde 2,5’e gerileyecektir.  OVP’de  GSYH tahminlerden hesaplanan yıllık ortalama Dolar/TL kuru; 2024 için 33,2, 2025 için 42, 2026 için 44,4, 2027 için 46,9’dur.

Orta Vadeli Program sunumundan sonra  soruları  cevaplayan  Cevdet Yılmaz,  “Bizim dalgalı kur rejimimiz var, ne bir kur tahminimiz var ne bir kur hedefimiz var, ne de böyle bir irademiz söz konusu.  Kuru belirleyecek olan piyasadaki arz ve talep şartlarıdır. OVP’de yıl sonu kuru için bu yılın sonuna kadar piyasa aktörlerinin beklentileri neyse onu esas alıyoruz. Kur için 2025 ve sonrası için ise Türk Lirası’nın ne değer kazanacağını, ne kaybedeceğini varsayarak hesap yapıyoruz. Öngördüğümüz takvime uygun olarak dezenflasyon sürecinin etkileri 2024 yılı Haziran ayından itibaren başladı”  demiştir.

2025-2027  yılları için yapılan projeksiyonlar  fazlasıyla iyimserdir.  2025 yılında enflasyonun  yüzde 17,6 olması,  diğer bir deyişle  2024 yılına  göre 24 puanlık bir düşüş olması hedeflenmiştir.  Ancak, keskin bir enflasyon düşüşü yaşanırken  yüzde 4 gibi bir büyümenin  gerçekleşmesi, işsizlik oranının  yüzde 9,3’ten yüzde 9,6’ya çıkması  fazla iyimser  bir tahmindir. 2025 yılında büyüme yüzde 2’ler civarında olacaktır. Büyümenin belirgin bir şekilde yavaşlaması durumunda  işsizlik oranı  yükselecektir.  2024 yılında işsizliğin yüzde 9.5, 2025 yılında  ise yüzde 13-14 seviyelerinde olması  uzak bir ihtimaldir.

2025 yılı için kur 42 TL, 2026 için 44,6 TL, 2027 için ise 46,9 TL öngörülmüştür.  Beklenen enflasyon oranlarıyla karşılaştırıldığında TL reel olarak değerlenmektedir. Cari  açıkların finansmanı için daha fazla dövize ihtiyaç duyulması sebebiyle  döviz tahminlerinin gerçekleşmesi çok zordur. 2027 yılında kişi başına gelirin 20,420 doların üzerine çıkacağı  öngörülmüştür ama bu çok iddialı bir hedeftir.  

Dövizde ani bir sıçrama yaşanması durumunda kişi başına gelirde  düşüş  gerçekleşebilir. Üretimin artacağı, yapay zeka gibi yüksek teknolojilere uyum sağlanacağı  açıklanmaktadır ama  bunların nasıl gerçekleşeceği  belirsizdir. Gelir ve servet dağılımını düzeltmeye yönelik somut bir adım   yoktur. Enflasyon hedeflerine ulaşılsa bile  vatandaşların satın alma gücünün artacağına ilişkin   bir açıklama yapılmamıştır.  Gelir  yüzde 10 artsa, enflasyon yüzde 17,6’ya gerilese  bile  yaşam standartlarında   artış olmayacaktır.

2025-2027 Orta Vadeli Program gerçekçi  olmayıp, fazlasıyla iyimserdir.  Bu Program ile  hedeflerin tutturulması  imkansızdır. Merkez Bankası ve OVP arasında uyum   yoktur.  Yurttaşa yüz güldürecek bir vaat   bulunmamaktadır. Enflasyonda düşüş yaşanırken yüzde 4 gibi bir büyümenin sağlanması,  işsizlik oranının   yüzde 9,3’ten yüzde 9,6’ya çıkması gerçekçi  değildir.  Büyümenin  belirgin bir şekilde yavaşlaması  durumunda  işsizlik oranı daha sert bir şekilde yükselecektir.  

Döviz tahminlerinin gerçekleşmesi bana göre imkansızdır. Dolar kuru projeksiyonlarında 2025 için 42 TL, 2026 için 44,6 TL, 2027 için  46,9 TL öngörülmüştür. Bu değerler beklenen enflasyon oranlarıyla karşılaştırıldığında TL’nin reel olarak değerlenmesi söz konusudur. Bu nedenle döviz tahminlerinin gerçekleşmesi  zordur.

Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası ekibinin dezenflasyon programını birlikte yürüttüğü kabul edilse de, Merkez Bankası tahminlerine programda referans verilmemiş olması  önemlidir.  Merkez Bankası’na göre yıl sonunda enflasyonun yüzde 38 olacağını  öngörülmektedir. OVP’de  bu tahminler yükseltilmiştir. Program’da;  makroekonomik göstergeler üzerinden  açıklamalar yapılıyor ama ortalama yurttaşın hayat pahalılığıyla nasıl başa çıkacağına ilişkin bir öngörü  yer almamaktadır.  

Gerçekçi tahminler yapılsa, ekonominin kötüye gittiği kabul edilecek,  iyimser tahminler yapılsa  yurtdışı çevreler tarafından gerçekçi bulunmayacaktır. Bu bir çelişkidir. Gelir ve servet dağılımını düzeltmeye yönelik somut bir adım  programda  yoktur.  Yurttaşın geliri yüzde 10 artarken, enflasyon yüzde 17,6’ya  gerilese bile,  yaşam standartlarında  bir gelişme yaşanmayacaktır.  Yılmaz, “Enflasyon konusunda elde ettiğimiz pozitif sonuçların refah seviyesi ve gelir dağılımı üzerindeki etkilerini de önümüzdeki dönemde görmeye başlayacağız” demiştir ama bu öngörü bana göre doğru değildir.

Yılmaz, Ağustos itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 52’ye gerilediğini, bunun da dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını gösterdiğini söylemiş,  “Eylül ve sonrası bu eğilimin sürmesini bekliyoruz. Geçtiğimiz yıl yapılan genel seçimlerle birlikte ülkemizde siyasi belirsizlikler ortadan kalkmış, seçimsiz uzun bir döneme girilmiştir. Seçimlerin hemen ardından uygulamaya koyduğumuz ekonomi programı ile politika belirsizliklerini ortadan kaldırmış olduk. Belirsizliklerin ortadan kalktığı, öngörülebilirliğin güçlendiği bir dönemdeyiz.” demiştir ama belirsizliklerin bu yıl ortadan kalkacağı görüşü bana göre fazla iyimser bir tespittir.  Sonuçlar, Aralık 2024  tarihinde   sayın Yılmaz’ın öngördüğü gibi gerçekleşirse eğer, bundan tüm toplum yararlanacaktır. Aksi bir durumda, yeni bir “Orta Vadeli Program” yapılması kaçınılmaz olacaktır.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir