23 Ağustos 1925 tarihinde Atatürk, Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı gezilerle Şapka ve Kılık Kıyafet devrimini başlatmış ve bunun ulus devlet oluşmasında ne kadar önemli olduğu konusunda halkı bilgilendirmişti…
Doğrusunu isterseniz…
Ülkemizde pek çok insan anlayamasa da gerek Şapka Devrimi’nin…
Gerekse
Kılık Kıyafet Devrimi’nin Uluslaşma açısından anlamı çok büyüktür.
Belki konu şapka olunca ya da kılık kıyafet…
Bazıları yıllardır olduğu gibi…
“Kılık kıyafette devrîm mi olur?”
“Şapka neden bu kadar önemli.” Gibisinden konuya alaycı yaklaşabilirler.
Veya
“Bazı hocalar şapka takmadığı için asıldı.” Türünden tamamen uydurma hikâyelerle size tepki de koyabilirler ancak tüm bunlara rağmen bilinmesi gerekiyor ki…
Bu iki konudaki devrimler ve bunların yasalaşması, uluslaşma açısından dönüm noktasıdır desek kesinlikle yanlış olmaz.
Şöyle bir düşünün.
Bir ülkede yaşıyorsunuz ve orada özellikle kamuda çalışanlar başlarında toplumsal statülerini…
Dini inançlarını…
Etnik kimliklerini ifade eden çeşitli başlıklar takıyorlar.
Böyle olunca ortaya çok farklı kıyafetleriyle bir anlamda her türden etnik ve dini kimliğin memuru oldukları gibi bir tablo ortaya çıkmaktaydı.
Bu nedenle memur ve milletvekilleri…
Yasadan sonra herhangi bir etnik kimlik, tarikat ve cemaatin değil…
Bu tür farklılıklardan uzak olup sadece ulusun memuru olacaklardı.
Ve giyilecekse de herkeste aynı olacak şekilde sadece şapka giyilecek bunun dışında etnik ve dinsel farklılığı öne çıkaran hiçbir başlık takılamayacaktı.
Yani uzun sözün kısası Şapka Devrimi’nin esbabı mucibesi bu…
Gelelim Kılık Kıyafet Devrimi’ne
Her ne kadar yasası 1934’de çıkmasına karşın, temelleri Kastamonu gezisinde çoktan atılmıştı bile…
Çünkü Atatürk biliyordu ki…
Osmanlı çok kimlikli…
Çok kültürlü…
Hatta çok hukuklu bir devletti.
Bu nedenle tüm milletler bir bir ayrılıp kendi devletlerini kurarlarken…
Türklerin sahipsiz yani devletsiz kalması düşünülemezdi…
Zaten Kurtuluş Savaşı’nın başından beri Türk Milletinin kurtuluşunun ulus devlet kurarak uluslaşmayla olacağını biliyor ve tüm yaptığı devrimleri bunu temel alarak adım adım gerçekleştiriyordu.
İşte bu kadar farklılığı barındıran…
Yani pek çok Etnik ve dinsel kimliklerden oluşan, ortak duygu ve düşüncesi olmayan bir halktan, bir millet, yani ulus oluşturmak, ancak…
Tüm etnik ve dini kimlikleri alt kimlik kabul edip, Türk ulus kimliğinin ortak kimlik olarak kabullenilmesini sağlamakla yapılabilirdi…
Tabi bunun için de öncelikle görünürdeki farklılıkların ortadan kaldırılması…
Vatandaşların dini kıyafetle sokakta gezmesinin engellenip
Her din ve mezhebin sadece yetkili din adamına dini kıyafetle sokağa çıkma izni verilmesi gerekiyordu ki…
Toplum farklılıkları olmadan birbirine rahatça yaklaşıp birleşerek ulus olunabilsin.
Şimdi şöyle bir düşünün…
Aradan yüz yıl geçtikten sonra tekrar çok kimlikliliğe ve çok kültürlülüğe dönülmeye çalışılıp, her tarikat ve cemaatin kendi tekke ve zaviyelerini hatta medreselerini açmaları sağlanıp…
Tarikat ve cemaat kıyafetleriyle farklılıklarını ortaya konulmasına kayıtsız kalınıp…
Ülkeye her türden insanın koşulsuzca doldurulup…
Türk ulus devletinin ekonomik ve siyasi olarak adım adım ortadan kaldırılması…
Sadece tesadüfle açıklanabilir mi?
29-08-2024
Nusret KEBAPÇI