Site icon Turkish Forum

ABD’nin Güney Azerbaycan’ı ayırma planı

Kult.az Turkelli, Güney Azerbaycan Ulusal Hareketi'nin bir aktivisti, Kanada Hukuk Koleji'nin hukuki konularda danışmanı ve üyesi olan Hans Turkelli'nin Teleqraf.com'e verdiği röportajı sunuyor: - iran tebriz


Kult.az Turkelli, Güney Azerbaycan Ulusal Hareketi’nin bir aktivisti, Kanada Hukuk Koleji’nin hukuki konularda danışmanı ve üyesi olan Hans Turkelli’nin Teleqraf.com’e verdiği röportajı sunuyor:

– İran çevresinde halka tekrar daralıyor. ABD bu ülke üzerindeki baskısını artırdı. Sizce bu baskılar ne kadar gelişebilir? Açık müdahale bir tartışma konusu olabilir mi?

– Şu anda iktidarda olan rejim teslim olana kadar bu baskılar devam edecek. Çünkü İran’ı kontrol eden rejim modern dünyanın şartlarını karşılamıyor. Bu nedenle, iktidardan uzaklaştırılması bir zaman meselesidir. Öte yandan Tahran’daki rejim, uluslararası hukuk normlarını göz ardı ederek tek tek devletlerde kurduğu silahlı birimleri desteklemektedir. Bu bağlamda, uluslararası baskının sıkılaştırılmasını anlayın.

Süper güçlerin ekonomik yaptırımları sıkılaştırarak, “omurga sütununu” kırarak bu rejimi devireceğine inanıyorum. O zamana kadar, bu yaptırımların İran’da sosyal bir patlamaya yol açacağını düşünüyorum. Ana plan budur. Bu noktada açık askeri müdahale konusu her gün gündeme gelebilir. Ancak savaş, dikkate alınması gereken en son seçenektir.

– Barack Obama döneminde İran ile nükleer anlaşma imzalanmış ve Donald Trump bu anlaşmayı iptal etmişti. Bunun ana nedeni neydi? Trump neden İran’a inanmadı? Trump’ın İran’ın Amerika’yı ya da Altı ülkeyi aldattığını bilmesi gerekiyor muydu?

– Obama’nın siyasi ekibi, İran-ABD ilişkileri açısından Beyaz Saray tarihinin en kötü ve en zayıf yönetimiydi. O zaman, Obama Amerika Birleşik Devletleri’ndeki İran lobisi tarafından kuşatılmıştı ve bu da onu yanıltmayı başardı. Birçok insan gördü. Obama hükümeti İran’a açıkça teslim oldu. Obama’nın tarihte kalmak ya da Nobel Ödülü’nü kazanmak için meselenin ciddi yönlerini görememiş olması mümkündür. Dolayısıyla nükleer anlaşmanın imzalanmasından sonra İran, ABD’den milyarlarca dolar kopararak kendini kurtarmayı başardı.

Nefes alır almaz nükleer ve balistik füze projeleri yürütmeye devam etti. Öte yandan, uluslararası terörizmi desteklemeye başladı.

– Tahran üzerindeki baskı arttı, İran içinde ne gibi sorunlarla karşılaşabilir? Örneğin, bunun etnik ve dini gerilimlere neden olma olasılığı nedir?

– Yaptırımların temel amacı rejimi ezmek ve toplumsal anlaşmazlıkları kışkırtmaktır. İran’da şimdiye kadar zaten dini ve etnik gerginlikler yaşanmıştı. Devletin resmi ideolojisi olduğu için diğer mezheplerin vaazları yasaklanmıştır. Sünniler baskı altına alınıyor, mazur görülüyor ve diğer mezhepler idam ediliyor. Fonda ayrıca Azerbaycan Türklerine ve nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Türklere karşı ırkçılık var ve anadilimiz yasak. Pers ırkçılığının vaaz edilmesi, moleküler rejimin bir hükümet politikası haline geldi. Türklerin yanı sıra Araplar, Beluçlar ve diğer milletler de aynı durumdadır. Molla rejimi artık bu uluslar arasında patlak veren anlaşmazlıkları “demir yumruklarla” uyuyabiliyor, ancak rejim zayıfladıkça, bu uluslar kendi gelecekteki kaderlerini belirlemek için harekete geçecekler.

– Hüseyin Ghosh, İran yılın başında müdahale etti, ancak süreç daha sonra beklenmedik bir şekilde durdu. Sorunlar çözüldü mü ya da nasıl? Protestocular neden geri adım attı?

– Rejim gösterileri durdurmak için en acımasız baskı yöntemlerine başvurduğu için protestocular geri çekilmek zorunda kaldı. Sorunlar çözülmedi. Rejim hala polis ve güvenlik yapılarını besleyebiliyor ve ulusun boğazından kestikleriyle kendisini tehlikeye karşı güvence altına alabiliyor. Polis ve güvenlik teşkilatları, büyük ayrıcalıklara sahip oldukları için protestocu seçmenlere karşı istedikleri adımları atabiliyorlar. Ancak yaptırımların sıkılaştırılması, rejimi ciddi mali sorunlarla karşı karşıya bırakacak ve bu da savunma sistemlerinin tamamen zayıflaması anlamına gelecektir. Böyle bir bağlamda protestocuların kitleleri harekete geçireceğine şüphe yoktur. Bu durumda polis ve güvenlik yapılanmasının bizzat rejimin aleyhine döneceğini söylemek mümkündür. İran’da siyasi değişim ancak bu şekilde başarılabilir.

– O zamanlar, İran Devrim Muhafızları Kolordusu başkanı Gasim Solomon’un iktidarı ele geçirme olasılığı vardı. Hala sınırlı bir çerçevede bile konuşuluyor. Böyle bir olasılık mümkün mü?

– Solomon’un böyle bir deneyimi olduğunu sanmıyorum. En iyi yaptığı şey terör örgütlerine destek vermektir. Öte yandan tamamen Hamaney’e bağlıdır. Genel olarak, İran’daki tüm stratejik yapılar Hamaney’e bağlıdır. Doğru, Kasım Süleyman’ın o dönemde cumhurbaşkanı olması konusu her gün gündeme geliyordu, ancak bir dizi terör örgütüyle olan açık uçlu bağları neredeyse İran’a askeri müdahaleye neden olacaktı.

– Uluslararası düzeyde İran yönetimine karşı iç baskılar başlatılırsa, Güney Azerbaycan meselesi gündeme gelebilir mi? Amerika’nın Güney için planı yürürlükte mi?

– ABD’nin Güney Azerbaycan için hiçbir zaman bir planı olmadı. Soruna gelince, Güney Azerbaycan, Macar hanedanının devrilmesinden veya Pers rejiminin iktidara gelmesinden bu yana her zaman bir sorun olmuştur. Şimdiye kadar, ulusumuz defalarca kendi gelecekteki kaderini belirleme hakkını kullanmaya çalıştı, ancak Amerika Birleşik Devletleri’nden hiçbir zaman destek görmedik. Bunun yerine, bazı durumlarda Amerika çabalarımızı engelledi. Çünkü ABD’nin hedefi, İran’da kendi çıkarlarına uygun bir şekilde hükümet kurmaktır.

Yani Amerika Birleşik Devletleri, Güney Azerbaycan konusunda bize destek vermiyor. Ancak Güney Azerbaycan güçlü bir muhalefet oku haline gelirse, diğer süper güçler de dahil olmak üzere ABD bizi desteklemek zorunda kalacaktır.

– Fakat Mahmud Ahmedinejad döneminde ABD, Güney Azerbaycan’ı İran’dan ayırmaya neredeyse çok yakındı…

– Dediğim gibi, ABD’nin hiçbir zaman Güney Azerbaycan’ı İran’dan ayırmak gibi bir planı olmadı. Ancak Güney Azerbaycan halkının lobi faaliyetleri ile Kongre üyesi Dana Roxarbacher bir açıklama yaptı ve bir karar verdi. Ancak dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton karara sert tepki gösterdi. Dolayısıyla, belirli bir kongre üyesinin pozisyonu, ABD’nin pozisyonu anlamına gelmez.

Tabii ki, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da Güney Azerbaycan’ı destekleyen yeterince insan var, ancak bunlar hükümeti, resmi siyasi makamları temsil etmiyor. Örneğin, bir mermi yay değildir. Bu tür sorunlar bir kongre üyesinin korumasıyla çözülemez.

ABD, George W. Bush döneminde sadece “İran’daki Azeriler” konusuna sıcak baktı. O zamanlar, Özgürlük Radyosu bir Azerbaycan baskısının oluşturulmasını bile önerdi ve Konvansiyonda kabul edildi. Ancak Fars lobisi, Barack Obama’nın göreve gelmesinden sonra bu başyazıları ezdi. Böylece Obama, Fars lobisinin bir hizmetkarı oldu. Başkan Donald Trump şimdi Prens Pehlevi ve Halk Savaşçıları’nı bir alternatif olarak öne çıkarmaya çalışıyor, onlara güçlü bir destek veriyor ve propagandalarını organize ediyor.

– İran yönetimine karşı uluslararası baskıya karşı Güney’in tutumu nedir?

– Güney Azerbaycan da bir asırdan fazla bir süredir soykırıma, istilaya, toplu infazlara, kültürel yıkıma, siyasi infazlara, toplu tutuklamalara ve işkencelere maruz kalmış bir millet gibi işgalci rejime ve baskılara da tepki göstermiştir. Ulusumuzu en sıradan hakkı olan anadilinde eğitim hakkından mahrum bırakan, halkımıza siyasi, ekonomik olarak sömürgeci muamelesi yapan moleküler bir rejimle ulusumuzu tarih sahnesinden uzaklaştırmak bizim için olumlu bir şey olacaktır.

– Ulusal Kurtuluş Mücadelesi nerede? Mücadele devam ediyor mu?

– Tabii ki, kavga devam ediyor. Güney Azerbaycan özgür olmak istiyor, bir ulus olarak kendi ulusal haklarına sahip olmak istiyor ve bunun için savaşmaya devam ediyor. Bu mücadele hiçbir zaman hiçbir yabancı güce bağımlı olmamıştır. Mücadele, ABD ya da başka bir ülke istese de olmadı ve olacak. Sosyal-siyasal mücadele her zaman farklı koşullar ve farklı yöntemlerle ortaya çıkar. Güney Azerbaycan Hareketi bunun ötesinde değildir. Güney’deki hareket, yüzey mücadelesinden ciddi bir aşamaya geçiyor. Bu aşamada ortaya büyük bir güç koymak ana hedeftir.

– Hapishanedeki ulusal aktivistler hakkında bilginiz var mı?

– Haksız yere hapsedilen Hushan Ali Mahmou ve diğer aktivistlerle ilgili durumu yakından takip ediyoruz. Mayıs Devrimi’nin yıldönümü münasebetiyle düzenlenen bir törenle tutuklanan aktivistlerimiz Amir Sattarari, Murad Ammarari, Star Gasim ve Cavad Ahmadi Yekanl’ın durumlarıyla ilgileniyoruz. Bugün, Tahran’da yayın yapan tek Türkçe yayın organı olan Yeni Fikir’in lideri Farzanah’ın oğlu Joseph’in tutuklanmasıyla ilgili olarak uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunduk.

– İran hükümetinin aktivistleri gizlice infaz ettiği söyleniyor. Bunlar ne kadar gerçek bilgiler?

– Gizli infazlar değil, önceden tasarlanmış kazalar gibi görünen cinayetler. Mesela Amman’daki Gülmerza cinayeti…

Ya da aktivistlerin tutuklandığı ve daha sonra “hasta” olarak ölerek serbest bırakıldığı vakalar var. Bu bağlamda, örneğin, Charles Taze Russell’ın ölümü şüpheliydi. Bu meselenin temelinin ne kadar ciddi olduğunu söyleyemem, ancak İran’da iktidarda olan bir rejim ondan her şey beklenebilir. Tutuklu aktivistlerin cezaevlerinde yapay bir biçimde bulaşıcı hastalıklarla enfekte olduklarına inanıyorum.

axar.az /TURKİSHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER

Exit mobile version