Aşağıda 6. 7. yüzyıllara ait Göktürk sikkelerini görüyorsunuz.
Üstteki birinci fotoğrafta bulunan ilk sikkede Hakan ile Hatun bir arada görülüyor ve hatunun başı açık.
Üstteki sikkede dikkati çeken bir başka ayrıntı ise Ay ve Yıldızın bir arada bulunuyor olmasıdır.
Başı aşık kadın, Ay ve Yıldız figürleri, ikinci fotoğrafta bulunan sikkelerde de mevcut.
Demek ki neymiş; Ay ve Yıldız, Türklere İslam’ın bir hediyesi değil, kadim Türk tarihinin hediyesidir.
Yani Ay’ın ve Yıldız’ın Türkler tarafından sembol olarak kullanılmasının İslam Dini ile hiçbir alakası yokmuş!
Zira bu sikkelerin basıldığı tarihlerde muhtemelen İslam Dini henüz ortaya çıkmamış, Hz. Muhammed henüz zuhur etmemişti.
Zuhur etse bile mesajı Göktürklerin hakim oldukları coğrafyaya henüz ulaşmamıştı.
Öte yandan eğer Ay ve Yıldız’ın İslam Dini ile ilişkisi olsaydı, en başta Peygamber, bu sembolleri sancağında kullanırdı; ancak kullanmamıştır.
Oysa Türkler, Gök Tengri Dini denilen tek tanrılı bir Semavi (ilahi) dine zaten inanıyorlardı ve görülüyor ki; bu inançlarını Ay ve Yıldız olarak paralarına bile nakşetmişlerdi.
Dememiz gerekir ki; Ay ve Yıldız, en azından Türklerin Müslüman olmalarından çok önce olmak üzere ; Türk adını devlet adı olarak kullanan ilk devlet olan ecdadımız Göktürkler’den bize miras kalmıştır.
Yine dememiz gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti Bayrağındaki yıldız, Osmanlı bayrağındaki yıldızdan daha çok Göktürk parasındaki yıldıza benzemektedir.
Zira Göktürk Parasındaki yıldızda 6 dilim, Osmanlı bayrağındaki yıldızda 8 dilim vardır.
TC Bayrağında ise 5 dilim vardır.
Bu durumda, Türk Bayrağı’nın doğuşuna ilişkin olarak İslami döneme ait olmak üzere; anlatılan efsane de tam anlamıyla uydurma bir efsanedir ama anlamlı bir efsanedir. Efsaneye göre; “Bayraktaki al, kan kırmızısıdır ve şehitlerin dökülen kanlarını temsil eder. Gece yarısı bu kanların üzerine yansıyan hilâl biçimindeki ay ve bir yıldızla beraber Türk bayrağının görüntüsü oluşur. Bu efsanenin 1389 yılında meydana gelen I. Kosova Muharebesi‘nde gerçekleştiği söylenmektedir”
Yani Türk Bayrağı’nın Osmanlı döneminde ve Birinci Kosova Savaşı sırasında şekillendiğine ilişkin anlatılan efsane uydurmadır demek istiyoruz. Yoksa, bayraktaki renklerin ve sembollerin temsil ettikleri olgular çok anlamlıdır.
Özetle; Ay ve yıldız sembolleri, Göktürklerden bu yana Türklerce bilinen ve kullanılan sembollerdi.
Öte yandan Göktürk paralarında bulunan kadın figürlerinden
anlıyoruz ki; Türk kadını bundan 1400-1500 sene önce başı açıkmış.
Muhtemelen Hunlar ve İskitler döneminde de böyleydiler.
Yine anlıyoruz ki; Göktürklerde kadın-erkek eşitliği söz konusudur.
Aynı şey; Göktürklerin yerine kurulan Uygur Devleti’nde de söz konusudur.
Çünkü Uygur Devleti’nin bayrağında Kağanla Hatun figürünün yan yana olması ve hatunun başının açık olması (üçüncü resim) Uygurlarda da kadın-erkek eşitliğinin olduğunu göstermektedir ve kadının başının açık olduğuna işaret etmektedir.
Özetle; Türk kadını İslam ile tanıştıktan, özellikle Arapların İslam yorumunun benimsenmesiyle birlikte statüsünü kaybetmiş ve erkeklerin gerisinde ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüştür.
Ta ki Büyük Atatürk’ün ortaya çıkıp Türk kadınına eşit yurttaşlık hakkını verdiği 1930’lu yılların ilk yarısına gelinceye kadar…
Ömer Sağlam