“20 Temmuz Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramının 50. Yıldönümü Yüce Türk milletine kutlu olsun.” Dr. Hulusi Ütebay
KARLOFÇA’DAN SAKARYA’YA, SAKARYA’DAN KIBRIS’A
Karlofça, Sırbistan’ın kuzeyinde yer alan bir kasabadır….
Osmanlı Devleti, 14 Temmuz 1683 ila 12 Eylül 1683 tarihleri arasında Viyana’yı ikinci kez kuşatıyordu. Kuşatma esnasında yapılan stratejik hatalara birazda Türk’ün Türk’e ihaneti eklenince II. Viyana kuşatması başarısızlıkla yani bozgunla sonuçlanıyordu…
II. Viyana kuşatmasının bozgunla sonuçlanmasından güç alan Papa XI. İnnocentius’un 1684 yılında, Avusturya, Lehistan, Venedik ve Malta’dan oluşturduğu ve adına da Avrupa-Hristiyan birliği “Kutsal İttifak” dediği Haçlı ittifakını kuruyordu. Osmanlı Devleti, Haçlı ittifakı ile yıllar süren uzun savaşlara giriyor ve bu uzun savaşlar sonucunda da 26 Ocak 1699 tarihinde Osmanlı Devleti ile Haçlı ittifakı arasında Karlofça Barış Antlaşmasını imzalanıyordu…
Osmanlı devleti Karlofça Antlaşmasıyla, Macaristanı, Erdel Prensliğini, Ukrayna’yı, Podolya’yı ve Mora ile Dalmaçya kıyılarını kaybettiğini resmen kabul ediyordu… Resmi olarak toprak kaybını kabul etmek Osmanlı devleti için bir ilkti… Bu ilk aynı zamanda Osmanlı devletinin yani Türk milletinin ve devletinin gerileme devresinden, çöküş devresine ve hatta Anadolu’nun dahi Haçlı Avrupa tarafından işgal edilmesine kadar sürecek olan acı sürecin başlangıcı da oluyordu.
Sakarya Nehri, Afyon’un Bayat yaylası ile Eskişehir Dikmen köyünden doğarak, Eskişehir, Bilecik, Ankara ve Sakarya illerinden geçip Sakarya ilinin Karasu ilçesinden Karadeniz’e dökülen Türkiye’nin üçüncü en uzun nehrinin adıdır.
Türk milletinin, 26 Ocak 1699 tarihinde imzaladığı Karlofça Barış Antlaşması ile başlayan gerileme ve çöküş süreci maalesef ki, Anadolu’nun Haçlı Avrupa tarafından işgal edilerek esarete düşmesine kadar sürüyordu…
Türk milletinin Haçlı Avrupa karşısında tam iki asırdan fazla bir süredir geri çekilişi; ta ki büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” inancına ve imanına hayat kazandırmasıyla Sakarya Nehrinin Polatlı ile Haymana ilçe sınırları içerisinde bulunan kısmının doğusunda 13 Eylül 1921 günü kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi ile sona erdiriliyordu…
Öyleyse, Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi, 26 Ocak 1699 tarihinde imzalanan Karlofça Antlaşmasıyla Haçlı Avrupa karşısında hep geri çekilen Türk milletinin, bu antlaşmadan tam 222 yıl, 7 ay, 17 gün sonra işgalci Haçlı Avrupalıyı Anadolu’nun bağrında durdurarak ve de boğarak Türk milletinin işgalci Haçlı Avrupalı karşısındaki makus talihini de yendiği, o kutlu zaferin de adıdır!..
Öyleyse, Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi, Türk milletinin ve Türk dünyasının gözbebeği ve incisi olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin müjdesini de veren, o kutlu zaferin de adıdır!..
Kıbrıs adası, Akdeniz’in üçüncü büyük adasının adıdır… Kıbrıs adası, Doğu Akdeniz’in giriş kapısının da adıdır… Kıbrıs adası, Türk mavi vatanın kilit taşının da adıdır… Kıbrıs adası, ezelden ebede akıp giden Türk yurdunun bir parçasının da adıdır… Kıbrıs adası, devasa Hidrokarbon yataklarının vanasının da adıdır…
1 Ağustos 1571 günü, Türk donanmasının tam 11 ay süren çetin Magosa kuşatması sonucunda Magosa kalesi düşüyor ve Kıbrıs adası artık Venedik’in değil de, kutlu Türk vatanının kutlu bir parçası oluyordu…
Kesintisiz olarak tam 307 yıl kutlu Türk vatanının kutlu bir parçası olarak kalan Kıbrıs adası, 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşındaki darda ve zorda olma durumumuzdan istifadeyle, yani 93 Harbinin ve sonrasının ortaya çıkarttığı sıkışık durumumuzdan istifadeyle
fırsatçı, fesatçı ve Türk milletinin ezeli ve ebedi düşmanı İngiltere tarafından bize geri iade edileceği sözde sözü verilerek adeta gasp edilerek elimizden alınıyordu…
Yani Yüce Türk Milletinin, Akdeniz’in bir Türk gölü olması ve bir Türk gölü kalması kutlu arzusunu gerçekleştirmek için ebedi Türk vatanının bir parçası kılınan Kıbrıs adası, Osmanlı devlet yöneticilerinin yetersizliği yüzünden birçok vatan parçası gibi avuçlarımızın içinden maalesef ki kayarak gidiyordu…
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti’nin yenilen tarafta olmasından istifadeyle İngiltere, 5 Kasım 1914’de Kıbrıs adasını ilhak ettiğini açıklıyordu. Ve de 24 Temmuz 1923 tarihinde imzaladığımız Lozan Barış Antlaşmasıyla da içimiz yana yana da olsa Kıbrıs adası tamamen İngiltere’ye bırakıyorduk…
Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için, yani ENOSİS’İ gerçekleştirmek için 1930’lu yıllarda kurulmuş olan ırkçı EOKA adlı Rum örgütü Türkleri canice katlederek adadan kaçırtma saldırılarına başlayınca; 11 Şubat 1959 tarihinde Kıbrıs adasıyla ilgili olarak Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında Zürih ve Londra anlaşmaları imzalanıyordu…
Zürih ve Londra anlaşmalarıyla, Türkiye’nin, İngiltere’nin ve Yunanistan’ın garantörü olduğu Türk ve Rum halklarının ortak yöneteceği Kıbrıs Devleti kuruluyor ve de böylece Kıbrıs adasının kaderi yeniden değişiyordu…
Yeni kurulan Kıbrıs devletinin kuruluş imzasının daha mürekkebi dahi kurumadan ırkçı ve cani EOKA saldırıları yani Rum saldırıları 1963 yılında kanlı Noel saldırılarıyla canice yeniden başlıyor ve de bu cani saldırılar 1967 yılından itibaren de bir Türk soykırımına dönüşüyordu…
Kıbrıs’ta yaşanan Türk katliamına ve soykırımına Türk milleti adına dur demek için yüce Türkiye Cumhuriyeti Devleti 20 Temmuz 1974’te, adını Han’lar Han’ı Atilla Han’dan alan “Atilla Harekâtını”, yani Kıbrıs Barış Harekâtını başlatıyordu…
Öyleyse, 20 Temmuz 1974 tarihinde icra edilmeye başlayan Kıbrıs Barış Harekatı; Kıbrıs’ın değişmez ve tek sahibi olan Kıbrıs Türk’ünü yani Evladı Fatihan’ı katliamdan ve soykırımdan kurtaran, o kutlu zaferin de adıdır!..
Öyleyse, 20 Temmuz 1974 tarihinde icra edilmeye başlayan Kıbrıs Barış Harekatı; Türkiye kalesinin en güneyindeki kale surlarının burcuna yeniden ay yıldızlı al bayrağın dikildiği, o kutlu zaferin de adıdır!..
Öyleyse, 20 Temmuz 1974 tarihinde icra edilmeye başlayan Kıbrıs Barış Harekatı; Türk mavi vatan kubbesinin sökülen kilit taşını yeniden yerine koyan ve o devasa hidrokarbon yataklarında Türk evladının da hakkı var diyen, o kutlu zaferin de adıdır!..
Öyleyse, 20 Temmuz 1974 tarihinde icra edilmeye başlayan Kıbrıs Barış Harekatı; Doğu Akdeniz’in giriş kapısına yeniden Türk kilidini takan, o kutlu zaferin de adıdır!..
Öyleyse, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı zaferi; Türk milletinin, 26 Ocak 1699 tarihinde imzaladığı uğursuz Karlofça Antlaşmasından beri hep arkasında bıraktığı, ama hep kalbinde ve gönlüne saklayarak yaşattığı masum soydaşlarına ve boynu bükük ezeli yurtlarına tam 275 yıl, 5 ay, 24 gün sonra Kıbrıs adasından yeniden elini uzattığı, o kutlu elinin de adıdır!..
Öyleyse, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı zaferi; Türk devletinin yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Karlofça Antlaşmasından tam 275 yıl, 5 ay, 24 gün sonra kadim Türk milletinin birliği ve kadim vatanının tekliği ülküsünü tüm ihtişamıyla ruhunda yaşattığını ve kıyamete kadar da yaşatacağını tüm dünyaya yeniden ilan ettiği, o kutlu ilanının da adıdır!..
Ve de, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı zaferi; Türk dünyasına yani Turan’a 7. Türk devletimiz olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini hediye eden, o kutlu zaferin de adıdır!..
Dr. Hulusi ÜTEBAY
20 Temmuz Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramının banisi olan Kahraman Türk Ordusuna sonsuz minnetler olsun…
Al’da Bayrak, Bayrak’ta Al olan Şühedamıza ve gazilerimize, 20 Temmuz Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramının siyasi banisi/banileri olan; Başbakanımız Bülent ECEVİT’E, Başbakanımız Necmettin ERBAKAN’A, Cumhurbaşkanımız Süleyman DEMİREL’E, Cumhurbaşkanımız Rauf DENKTAŞ’A, Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ’E, Ayşe tatile çıksın diyen Turan Güneşe ve daha nice nice isimli ve isimsiz kahramanlara sonsuz minnetler ve sonsuz rahmetler olsun!..
20 Temmuz Kıbrıs Barış ve Özgürlük Bayramının 50. Yıldönümü Yüce Türk milletine kutlu olsun.
Dr. Hulusi Ütebay