Yunanistan’ın desteklediği EOKA terör örgütünün 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıslı Türklere karşı başlattığı silahlı saldırılarda 24 Aralık 1963 Noel gecesi, 1960 Antlaşmalarına göre adada bulunan Kıbrıs Türk Alayı’nın Baştabibi Dr. Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet hanımı ile oğulları 6 yaşındaki Murat’ı, 4 yaşındaki Kutsi’yi ve henüz kundaktaki 6 aylık bebek Hakan’ı sığındıkları evin banyo küvetinde katlettikleri tarihtir. Bu, bir dönüm noktasıdır.
Ada’da 15 Temmuz 1974 tarihindeki “Enosis” darbesini yapanlar, Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlardır. Yunanca Enosis sözcüğü, birleşme anlamına gelir. Enosis 1930’lu yıllarda Birleşik Krallık idaresinde bulunan Kıbrıs adasının “Yunanistan’a bağlanması” anlamında kullanılmıştır. Genel anlamı ise politika açısından “bir ülkenin sınırlarına dahil olma, birleşme” anlamına gelmektedir.
Andreas Papandreou, 1971 yılında yayınlanan “Democracy at Gunpoint: the Greek front” başlıklı hatıratında, babası Başbakan George Papandreou’nun sivil kıyafet giydirilmiş 20 bin Yunan askerinin tam teçhizatlı olarak 1964 Haziran’ında gizlice Kıbrıs’a çıkarılması emrini verdiğini açıklamıştır.
1963 yılında Ada’da yaşayan Türklere saldırılar başladığında 1971 yılında Enosis’i gerçekleştirmek için Yeoryos Grivas tarafından EOKA (Ethniki Organosis Kiprion Agoniston) Birliği kurulmuştur. Yunan İç Savaşı’nda Yunanlı komünistlere karşı mücadele eden Grivas, 1951 yılında adadan gönüllüler toplayarak Yunanistan’a eğitime götürmüştür. 1954 yılında eğitimi alan savaşçılar ile Kıbrıs’a geri dönmüştür. EOKA, 1 Nisan 1955 tarihinde ilk sabotaj eylemini gerçekleştirmiştir. EOKA, 20 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Türklerine karşı silahlı saldırılar başlatmış, olaylarda toplam 363 Kıbrıslı Türk hayatını kaybetmiştir.
EOKA’nın kurucusu ve siyasi lideri, Kıbrıs Ortodoks Kilisesi başpiskoposu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olan Makarios, 1968 yılında Enosisçiler karşısında “Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti” sloganıyla seçime girmiş, 19 Temmuz 1974 tarihinde BMGK’de yaptığı konuşmada gerçekleri açıklamıştır: “…the critical situation created in Cyprus after the coup which was organized by Greece and was put into effect by the Greek officers serving in and commanding the Cyprus National Guard.” Yunanistan tarafından planlanan ve Kıbrıs Ulusal Muhafız Teşkilatı’nda görev yapan ve Kuvvet’e komuta eden Yunan subaylar tarafından icra edilen darbe sonrası Kıbrıs’ta yaratılan kritik durum.
“Greece has callously violated the independence of Cyprus, without a trace of respect for the democratic rights of the Cypriot people, without a trace of respect for the independence and sovereignty of…Republic of Cyprus.” Yunanistan, Kıbrıs halkının demokratik haklarına, Kıbrıs’ın bağımsızlığına ve egemenliğine saygı duymaksızın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını insafsızca ihlal etmiştir.
“I am afraid that the number of casualties is large and that the material destruction is heavy.” Can kaybının yüksek ve maddi zararın ağır olmasından korkmaktayım. “The so-called coup was the work of the Greek officers staffing and commanding the National Guard.” Sözde darbe, Ulusal Muhafızları oluşturan ve komuta eden Yunan subaylarının işidir.
“I must also underline the fact that the Greek contingent composed of 950 officers and men stationed in Cyprus by virtue of the Treaty of Alliance, played a predominant role in this aggressive affair against Cyprus.” Kıbrıs’a yönelik bu tecavüz hareketinde, İttifak Antlaşması gereği Kıbrıs’ta görev yapan 950 subay ve erden oluşan Yunan birliğinin ön planda rol oynadığının da altını çizmek istiyorum.
“…the events in Cyprus do not constitute an internal matter of the Greeks of Cyprus. The Turks of Cyprus are also affected.” …Kıbrıs’taki olaylar Kıbrıs Rumlarının bir iç meselesi değildir. Kıbrıs Türkleri de etkilenmiştir. “The coup of the Greek junta is an invasion, and from its consequences the whole people of Cyprus suffers, both Greeks and Turks.” Yunan cuntasının darbesi bir istiladır ve sonuçlarından Rum olsun Türk olsun bütün Kıbrıs halkı zarar görmektedir.
“I considered the danger from Turkey of a lesser degree than the danger from them. And it was proved that my fears were justified.” Türkiye’den gelebilecek bir tehlikenin onlardan (Ada’daki Yunan subaylardan) gelebilecek tehlikeden daha az olduğunu hep düşünmüşümdür. Ve korkularımda haklı olduğum böylece kanıtlanmıştır.
1964 yılında 20 bin Yunan askerinin adaya çıkması emrini veren kişi Yunanistan Başbakanı Georgios Papandreou’dur. Sonradan Başbakan olan Andreas Papandreou‘nun babasıdır. Federal çözümü ve federal bir devlet olarak AB’ye katılmayı 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumda verdikleri oylarla reddedenler, Kıbrıs Türk halkı değil, Kıbrıslı Rumlardır. Kofi Annan, Rumların “bir taslağı, metni değil çözümün kendisini reddettiklerini” açıklamıştır.
Bundan böyle Kıbrıs uyuşmazlığı için çözüm aramak gereksiz bir girişimdir. Çünkü,Ada’da ateşkese dayalı statüko, uyuşmazlığın doğal ve yasal çözüm şekli olmuştur.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkan ve 1960 Antlaşmalarını ihlal eden taraf Yunanistan’dır. Kıbrıs’taki BM Barış Gücü (UNFICYP) 1964 Mart ayı içinde Ada’da konuşlandırılmıştır. Ada’da 1974’ten sonra çatışmasızlığı istikrarlı biçimde sağlayan Türkiye’nin askeri varlığıdır.
Başbakan Bülent Ecevit, 20 Temmuz 1974 sabahı saat 06.20’de, “Biz savaş için değil, barış için ve yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz” diyerek harekatın başladığını açıklamıştır. Bugün KKTC ve Türk toplumu varsa, bunun mimarları Bülent Ecevit, Fazıl Küçük, Rauf Denktaş ve Mehmetçiktir.
Barış harekatının parolası ‘Ayşe Tatile Çıksın’ olarak belirlenmiştir. Ayşe, dönemin Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Turan Güneş’in kızı Ayşe Ayata’dır. Rahmetli Turan Güneş SBF’den benim hocamdı. Çok iyi hatırlıyorum, SBF küçük amfisinde kürsüye dayanır, ayakta akıcı bir üslupla ders anlatırdı. O tarihte kadife ceket ve pantolonu ile çok şıktı.
İki ayrı harekat ile KKTC’nin bugünkü sınırları çizilmiş, 498 asker, 70 mücahit, 1672 sivil vatandaş şehit olmuştur. BMGS’nin çözüm Antlaşma’sını 24 Nisan 2004 referandumlarında KKTC kabul ederken, Kıbrıs Rumlar tarafından kabul edilmemesi unutulmamalıdır. Çözüm, Ada’da var olan iki Devlet’in arasında imzalanacak olan “Dostluk, İyi Komşuluk, İşbirliği ve Çatışmasızlık Antlaşması” olmalıdır.
Bu kapsamda bir anımı da paylaşmak isterim. 20 Temmuz 1974 tarihinden bu yana toplam 49 yıl 360 gün geçmiş. Fakat benim için bu tarih çok önelidir. 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü Eskişehir İTİA boş olan Akademi Başkanı Lojmanında doktora tezimin son tashihlerini yapmakta idim. Bir ara gök gürültüsü ile dışarı çıktım. Eskişehir Hava Üssünden kalkan Türk jetlerinin güneye yöneldiklerini gördüm ve bir anlam veremedim. Akşam eve gelince Kıbrıs’a gittiklerin öğrendim.
8 Ağustos 1964 tarihinde Kıbrıs Harekatı sırasında Eskişehir‘den Kıbrıs’a, dörtlü kol komutanı olarak gönderilen Cengiz Topel‘in F-100 uçağı yerden isabet alarak düşürülmüştür. Uçak alev aldığında pilot Topel, uçaktan paraşütle atlamış, fakat Rumlar tarafından esir alınmıştır. Uluslararası savaş hukukunun esirleri kapsayan maddelerine aykırı olarak yapılan işkenceler sonucu 29 yaşında şehit olmuştur.
Cengiz Topel’in naaşı, Türkiye’nin girişimleri sonucu 12 Ağustos 1964’te Rumlardan alınarak, 14 Ağustos 1964 tarihinde Edirnekapı’daki Sakızağacı Hava Şehitliği’nde toprağa verilmiştir. Heykeli Eskişehir’dedir.
KKTC’deki 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı, Türkiye’den geniş katılımla kutlanmıştır. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Başkanı Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Özel, MHP Genel Başkanı Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, BBP Genel Başkanı Destici, DSP Genel Başkanı Aksakal, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan ve HÜDA PAR Genel Sekreteri Demir ile çok sayıda bakan, siyasi parti temsilcisi ve milletvekilleri katılmıştır.
Kasım 2002’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından taraflara gönderilen “Kıbrıs’ta Kapsamlı Çözüm Anlaşmasının Temeli” başlıklı metin üzerinde yürütülen görüşmeler sonucunda Annan Planı kabul edilerek halkoylamasına sunulmuştur ama Rumlar Plan’ı kabul etmemişlerdir. Rumların tutumu nedeniyle ortaya çıkan çözümsüzlük durumuna rağmen Kıbrıs, bir bütün olarak 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye olarak kabul edilmiştir. Bu durum, Batı’nın çifte standardıdır. Buna ben “BOBON KRİTERLERİ” diyorum. BO: Bizden Olanlar, BON: Bizden OlmayaNlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan törenlere katılmış, “Bütün çabamız Ada’ya 1974’te getirdiğimiz barışın kalıcı olmasını temin etmektir. Biz, adil ve yaşayabilir bir çözüm arzu ediyoruz” demiş,Anıt Özel Defteri’ne şunları yazmıştır: “Aziz Atatürk, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs Türk Halkı ile güç ve gönül birliği içerisinde gerçekleştirdiği 20 Temmuz Barış Harekatı’nın 49’uncu yıl dönümüne ulaşmanın heyecan ve gururunu yaşıyoruz. Bu vesileyle Anavatan, garantör Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne olan sarsılmaz desteğinin altını tekraren çiziyoruz. Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin hakkını, hukukunu ve egemenliğini her platformda savunmaya devam edeceğiz. Ruhun şad olsun.”
Son söz. “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır.”
Yazıları posta kutunda oku