Değerli Arkadaşlar,
ARTIK KIBRIS TÜRK DEVLETİ TANINMALIDIR !!!
Çünkü Kıbrıs’ın stratejik önemi yıllar geçtikçe daha da artmaktadır.
Kıbrıs’taki yurttaşlarımızı, AB-D emperyalizminin emrinde hareket eden Rum mezaliminden kurtardığımız 50’nci yılını kutlarken, 6.11.2014 de sizlere göndermiş olduğum KIBRISIN ÖNEMİ ve AB-D EMPERYALİZMİ ve 22.8.2006 de göndermiş olduğum KIBRISIN ONEMİ GİTTİKÇE ARTIYOR!!! başlıklı yazılarımı yeniden anımsatmak istedim.
Çünkü güzel ülkemizin geleceğine gözünü dikmiş ve ülkemizi bölmek için yoğun uğraş içinde olan AB-D emperyalizmi, Kıbrıs’ın çevresindeki petrol ve doğal gaz kaynaklarından yararlanmayı da bırakmayacaktır. Ülkemizi de bu paylaşımdan uzak tutmak için her türlü projeyi hayata geçirmek için gereken hazırlıkları yapıyorlar.
Umarım bu önemli açıklamalarımı, oylama sırasında YES BE ANNEM diyen Kıbrıslılar ve ülkemizdeki VER KURTULCULAR da duymuşlardır.
Sevgi ve saygılarımla (20.07.2024)
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
KIBRISIN ÖNEMİ ve AB-D EMPERYALİZMİ
En kolay aldatabileceğiniz insanlar, her şeyi bilenlerdir.
Roth BROWN
Kıbrıs ve doğal gaz kaynakları (31.10.2014-Milliyet)
Değerli arkadaşlar,
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin, AB-D emperyalizmini arkasına alarak ortaya koyduğu Doğal Gaz ve Petrol oyununa, herkesin yeniden dikkatini çekmek isterim. Bu konuda, 04.10.2012 tarihli yazımda; “Bugünkü Milliyet Gazetesinde Sn. Sami Kohenin köşesinde yayınladığı “Dünya neden Rumdan yana?” başlıklı yazısı bu oyuna çok güzel yorum getiriyor, okumanız isterim demiştim. (http://dunya.milliyet.com.tr/dunya-neden-rumdan-yana-/dunya/dunyayazardetay/04.10.2011/1446326/default.htm )
Ayrıca 2.08.2006 tarihinde sizlere iletmiş olduğum KIBRISIN ÖNEMİ GİTTİKÇE ARTIYOR başlıklı yazımda değindiğim gibi Kıbrıs’ın stratejik önemini vurgulamış ve aşağıda bilgilerinize sunmuştum,
Şimdi de Kıbrıs sahip oldukları doğal olanaklar yüzünden yine AB-D emperyalizminin gözbebeği oldu. 21.05.2014 de 52 yıldır ilk kez bir ABD yetkilisi Kıbrıs’a geldi. Güney Kıbrıs’ı ziyaret eden Başkan Yardımcısı Joe Biden, Rum yönetimi ile neler konuştu ve ne gibi bir anlaşma yaptı?
Mr. Joe Biden önümüzdeki hafta bu kez ülkemize geliyor. 1974 de kendi soydaşlarımızı korumak için yaptığımız Kıbrıs çıkarmamızdan sonra ülkemize ambargo koyan ABD’nin Başkan Yardımcısı, bakalım bize ne gibi seçenekler sunacak ve ne gibi vaatlerde bulunacak? Umarım ulusal çıkarlarımıza uygun olur.
Sevgi ve saygılarımla (06.11.2014).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
KIBRISIN ONEMİ GİTTİKÇE ARTIYOR!!!
“Eğer hiç riske girmiyorsan, her şeyi riske ediyorsun demektir”
der Frenkler
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet gazetesinin 21.08.2006 tarihli STRATEJİ ekinin kapağı yukarıdaki şekilde çıktı. Yani bu sayının en önemli haberi KIBRIS’a ayrılmıştı. Sn Dr. Ahmet Zeki BULUNÇ’un kaleme aldığı KIBRIS ADASININ STRATEJİK ÖNEMİ ARTIYOR başlıklı yazısını okumanızı öneririm.
Özellikle:
· ABD Dışişleri Bakanı, Orta doğuda sınırların değişme vakti geldi derken,
· En son Lübnan krizi ile ORTADOĞU KAZANI kaynarken,
· Ülkemizden geçen BTC petrol hattı ile İskenderun körfezinin bir enerji deposu ve dağıtım merkezi haline dönmesi söz konusu iken, büyük bir uçak gemisi gibi görev yapan KIBRIS, herkesin ilgisini çekmekte ve iştahını kabartmaktadır.
Nitekim orta doğuda prestij kaybeden ve yeniden bir güç olmak isteyen FRANSA da, İngiltere ve ABD den sonra Kıbrıs’ta üs kurmak istemektedir. Bunun için Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) ile anlaşma zemini aramaktadır.
Ne yazık ki diplomasi kökenli olmalarına rağmen ve bir süre de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak görev yapan siyasilerimizin, Kıbrıstaki Türk Ordusunu İŞGALCİ olarak tanımlayan yorumunu anımsatmak isterim. Halbuki Türkiye 1959 ve 1960 Zürih ve Londra Antlaşmalarına göre garantör devlettir. Bu nedenle ülkemizin ve onun gururu ordumuzun, Kıbrıs’taki soydaşlarını yok etmeye yönelik olaylara müdahale etme hakkı vardır.
Yine bu antlaşmalara göre Fransa, BAF’ta üs kurmak için sadece GKRK’nin değil, Türkiye’nin de iznini almak zorundadır. Fransa bu izini almamak için olayı, AB ülkelerinin; Avrupa Savunma ve Güvenlik Politikası (AGSP) kapsamında görmekte ve kendi iç işleri olarak sunmak çabası içindeler. Tüm yöneticilerimizin Fransa’ya ve GKRK’ne en kısa sürede bu konuda gereken tepkiyi ve uyarıyı vermeleri konusunda uyarmak isterim.
Değerli arkadaşlar,
Kıbrıs ülkemiz için de stratejik açıdan çok önemlidir. Çünkü Kıbrıs; ülkemize, Mersine 40 mil uzaklıkta iken, Yunanistana 685 mil, Girite 372 mil, Mısıra 285 mil, Suriye’ye 107 mil, Lübnan’a 105 mil, İsrail’e 242 mil uzaklıktadır. Yani KIBRIS, ülkemizin tüm güney sınırlarını kontrol altında tutan bir konumdadır. Hele de işletime açılan BTC petrol boru hattı ve gelecekte Rusya’dan direkt bağlantı düşünülen Samsun-Ceyhan hattı da EKLENDİĞİNDE, İskenderun Körfezinin yeni bir enerji aktarım ve üretim merkezi olarak artan stratejik önemi herkesin dikkatini çekmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Kıbrıs sorunu için günümüze kadar pek çok kez arabulucular görev yapmış ve pek çok kez barış planları ortaya konmuştur. Ancak son kez ANNAN barış planı adı verilen ama bence KLERİDES adının verilmesinin daha doğru olacağı plan, Kıbrıs için sanki ideal bir çözüm gibi sunulmuştur. Yapılan halk oylamasında, yine dış güçlerin yoğun emeği sonunda KIBRISLI TÜKLERİN çoğunlukla EVET demesiyle sonuçlanmıştır. Ama ne hikmetse Yunanistanın eski Başbakanı Simitis’in Kıbrıs ziyareti sırasında ağzından kaçırdığı NİHAYET ENOSİSİ sağladık dediği bu planı bile beğenmeyen KIBRISLI RUMLAR da çoğunlukla HAYIR demişlerdir.
Bu sonuç çıkınca şaşıran AB ve BM yetkilileri, KIBRISLI TÜRKLERE 1974 den beri uygulanan ASKERİ VE EKONOMİK AMBARGONUN kaldırılacağını ilan etmişlerdir. Yani 32 yıldır süren bir ambargo ile bugüne kadar gelebilen KIBRISLI TÜRKLER artık kurtulduklarını sanmışlardır.
Türkiye’nin hiçbir karşılık beklemeden KUZEY KIBRIS TÜRK DEVLETİNE her yıl yaklaşık 350 – 400 milyon $’lık destek ve katkısı bilinmektedir. Buna karşılık kendilerine yıllık yaklaşık 80-90 milyon $’lık ekonomik katkı vereceklerini söyleyen AB yetkilileri, KIBRISLI TÜRKLERLE doğrudan ticaretin başlayacağını ve limanların açılacağını da ifade etmişlerdir. Ama son bilgilere göre sadece Kıbrıs Rum kesimi üzerinden kısıtlı olarak ticarete izin vermişlerdir. Ekonomiyi canlandıracağını vaat edenler sayesinde ipler yine Rum tarafının elinde kalmıştır. YANİ VERİLEN SÖZLER YİNE TUTULMAMIŞTIR.
Sonuçta plana EVET diyerek büyük taviz veren Kıbrıslı Türkler zararlı çıkmış ve bu günlerde Annan planın yeniden Rumların isteğine göre değiştirilmesi için çalışmalar başlamıştır.
Anavatanın şehitler vererek, soydaşlarını korumak üzere giriştiği harekatın üzerinden 32 yıl geçti. O yıl doğanlar bugün 32 yaşında ve hiçbir kez Rumların ENOSİS uğruna neler yaptıklarını görmediler. Sadece anlatılanları dinlediler. Medyayı izlediler. Onlara GÖRDÜKLERİNİN YARISINA, DUYDUKLARININ TÜMÜNE İNANMAMALARI’nı yeniden anımsatmak isterim. Çünkü sağlık ve huzurla geçen süre kimlerin haklı olduğunu ortaya koymaktadır. Dış güçlerin yüzbinlerce euro ile desteklediği seçim ve halk oylamasında alınan sonuçların, Kıbrıslı Türk’e hiçbir şey kazandırmadığı belli olmuştur.
Bu günlerde Kıbrıs’ta bazı bakanlıkların isminden TÜRK kelimesinin kaldırılması için çalışıldığı haberleri gelmektedir. Kimliğini unutan ve kendisine saygı duymayanlara, hiç kimsenin saygı duymayacağı ve önem vermeyeceği bilinmelidir.
Değerli arkadaşlar,
Bugün Milliyet Gazetesinde Sefa Karahasan’ın (Lefkoşe), haberine göre, 1978-1983 yılları arasında dışişleri bakanı ve 1998-2003 yılları arasında Ticaret Bakanı olarak görev yapan ve kıbrıslı Türklere karşı ŞAHİN rölüyle tanınan Nikos Rolandis: “Tren istasyona her zaman gelmez. Geldiği zaman da biz trenin kaçmasına izin verdik. Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili olarak trene binmeyi ve çözümü, 1974’ten bu yana yedi kez reddettik.” Şeklinde çok önemli bir itirafı dile getirmiştir.
Umarım bu önemli açıklamayı, oylama sırasında YES BE ANNEM diyen Kıbrıslılar ve ülkemizdeki VER KURTULCULAR da duymuşlardır.
Sevgi ve saygılarımla (22.08.2006)
Yazıları posta kutunda oku