Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Karadeniz’in sürekli ısınmasında küresel iklim değişiminin etkisi olduğuna dikkati çekerek, şu korkutucu açıklamayı yaptı:
“Karadeniz’in sürekli ısınması, küresel iklim değişiminin Karadeniz’e olan etkisidir. Aslında Karadeniz’deki küresel iklim değişimi sadece Karadeniz’i değil, tüm dünyadaki okyanusları etkiliyor. Bilim insanları, okyanusların ne şekilde etkilenebileceğini anlamak için çok daha küçük olan Karadeniz’i bir rol model olarak benimsediler ve Karadeniz’i 2005 ile 2019 yılı arasında incelediler. Görülen şu; 2005 ile 2019 yılı arasına her geçen şubat ayı bir öncekinden çok daha sıcak. Sıcak olması, Karadeniz için ölüme doğru gidişatı gösteriyor.”
Kış aylarının sıcak geçmesi kaynaklı Kuzey Avrupa’dan Karadeniz’e gelen suların sıcak olmasının, Karadeniz orta katmanın zayıflamasına sebebiyet verdiğini belirten Prof. Dr. Bektaş, sözleri şöyle sürdürdü:
“Kışın ne kadar sıcak oluyorsa, Kuzey Avrupa’dan Karadeniz’e gelen sular da o kadar sıcak oluyor. Kar suları az geliyor veya normal sular daha sıcak geliyor. Karadeniz’e, soğuk suyun gelmemesi Karadeniz orta katmanın zayıflamasına sebebiyet veriyor. Bugünkü Karadeniz, 3 katmandan oluşuyor. En üstteki katman oksijenli bir katmandır. Yaklaşık 50 ve 90 metre arasında bir su seviyesi var. Onun altında bir ara katman var. Onun da altında derin katman var. Bu derin katman, bizim için şu anda bir risk. Hidrojen sülfürlü, çok zehirli gazlarla doymuş bir halde. Şu anda o dipteki seviye uyku halinde. O zehirli gazı, katmanı, üstteki canlılardan koruyan bir ara katman var. İşte sorun şu; her geçen yıl ısınan sular, bu soğuk ara katmanın incelmesine, zayıflamasına, delinmesine sebebiyet veriyor. Doğu Karadeniz Bölgesi, Batı Karadeniz’e göre çok daha fazla ısınmıştır. Isınan su, çok daha fazla buharlaşacak. Çok daha fazla buharlaşma, özellikle temmuz, ağustos aylarında sağanaklara, ani şiddetli yağışlara sebebiyet verecek ki her yıl yaşadığımız heyelanlar ve sellerin daha da artmasına sebebiyet verecektir. Dolayısıyla iklim değişimi artık bir fantezi olmaktan çıktı. İklim değişiminin sonucunda gelişen olaylar, insanları her geçen gün daha etkilemeye devam ediyor ve devam da edecek.”
2024 Şubat ayının bugüne kadar yaşanan en sıcak şubat ayı olmasının tehlikelerine değinen Prof. Dr. Bektaş şu kaçınılmaz son hakkında da görüşlerini yansıttı:
“Maalesef son yıllarda 15-20 yıldan bu yana bu nehirlerin getirdiği sular soğuk olmadığı için ara katman sürekli zayıflıyor. Ara katmanın sürekli zayıflaması, alttaki çok zehirli lezyon sülfürlü gazın yukarıya doğru çıkma olasılığını artırıyor. Uykuda olan derin hidrojen sülfürlü suyun yukarıya doğru çıkması. Yüzeyde yaşayan canlılar için bir felaket olabilir. Bu felaket senaryosu, 2019 yılında öngörülmüştü. Ancak 2024 yılına geldiğimizde yaşadığımız geçen şubat ayının bugüne kadar yaşanan en sıcak şubat ayı olması, bu felaket senaryosunu daha da güçlendiriyor. Eğer bu şekilde devam ederse, Karadeniz’in ölmesi kaçınılmazdır. Ölmesi derken ekolojik dengesinin bütünüyle bozulması kaçınılmazdır. Uluslararası bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre, Karadeniz’de canlıların yaşadığı oksijenli alanın 3’te 1’i yok oldu. Oksijenli seviyenin her geçen gün daha da daralması, içerisinde yaşayan canlıların çok daha dar bir alanda yaşamaya mahkum etmesi kaçınılmaz olacaktır. 140 metreden 90 metreye kadar bu canlı yaşam ortamı daralmıştır. Şimdi bu sürekli olarak daralırsa ne olacak? Ekolojik denge bütünüyle yok olacak.”.
Karadeniz’in tehlikede olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bektaş sözlerini şöyle sonlandırdı:
“İklim değişimine bağlı olarak, ısının artması, buharlaşma, Karadeniz’in yok olmasına yahut da ölmesine sebebiyet verirken, Karadeniz’deki bu değişim, çevredeki iklimi de etkiliyor. Bugün artık Doğu Karadeniz, eski yağışlarında da önemli bir değişiklik ortaya koyuyor. Küresel iklim değişimi, her yerde farklı şekilde gelişiyorsa da Karadeniz’de çok olumsuz koşullara neden oluyor. Çevrenin ekolojik dengesini bozuyor ve eğer bu gidiş devam ederse, Karadeniz eninde sonunda ölüme mahkum olacak. Hepsinden öte Karadeniz’in 2100 metre derinliğindeki H2 S hidrojen sülfürlü zehirli gazlı sular, her gün zayıflayan ara katmandan yukarıya doğru sızarsa, üst katmanlardaki canlılar için bir felaket olacaktır; işte Karadeniz ölümü bu.”.