Sosyal medyada şöyle bir paylaşım dolaşıyor. Bir kez de ben kullandım bu paylaşımı.
Paylaşım oldukça ilginç ve can alıcı gerçeklere değiniyor.
Türkiye’deki üç ana akımın röntgeni çekilmiş gibi:
- Ülkücülerin
- Solcuların,
- İslamcıların evrimleşmelerini, dönüşmelerini anlatır gibi.
Paylaşım da deniyor ki ya da tarif ediliyor ki:
Ülkücüler, kimliklerini kaybetti,
Solcular, ideolojilerinin kaybetti,
İslamcılar, imanlarını kaybetti.
Bu tespitlerin ne kadar rasyonel olup olmadığına bir eğitimci gözüyle ışık tutmaya çalışacağım.
Hemen bir soru sorayım; sizler, bu tespitlere katılıyor musunuz?
Genele baktığımızda hepsi de doğru gibi.
Ben İlkokul öğretmeni idim.
Fen Bilgisi dersinde çocuklara şunu öğretirdik; doğada hiçbir şey vardan yok olmaz ama dönüşebilir.
Ülkücüler, kimliklerinin gerçekten kaybettiler mi? Türkiye fotoğrafına bakarsak doğru gibi. Sn. Bahçeli ve ekibi sayesinde öyle bir dönüştüler ki, insanın pes diyesi geliyor.
Hemen şu soruyu sormak gerekiyor; hangi ülkücüler dönüştü de, Türkü ve Türklüğü inkâr eden bir ideolojinin kayıtsız-şartsız destekçisi oluverdiler?
Buna en güzel yanıt; Ülküsü olmayan ülkücüler dönüştü, onlar zaten olmayan ülkücü kimliklerini kaybettiler. Ülküsü olan ülkücüler kaya gibi, çelik gibi yerli yerlerinde durmaktalar. Çeşitli partilerde Türklük adına dişe diş mücadelelerini sürdürmekteler.
Solcular, gerçekten de ideolojilerini kaybettiler mi?
Sanmıyorum diyesim geliyor. Gerçek solcular, gerçek Atatürkçüler kemik gibiler. Ama devrimciliği bilmeyen, Kemalizm’i özümsememiş, sol felsefeyi anlayamamış, devrimden nasiplenmemiş solcular, olmayan ideolojilerini kaybetmiş durumdalar ne yazık ki!
İslamcılara bakınca iş farklı:
Dincileri ikiye, ülkeyi Dar-ül Harp gören dinciler ile Kur’an ve Hz. Muhammed diyen dinciler olarak ayırmak gerekiyor
Takvası olmayan dinciler, ülkeyi darül-harp gördüler. Onlara göre bu ülkenin bütün değerlerini sömürmek, soymak, amaçları için kullanmak olağandı. Onlar militanımsıydılar,
Sloganları vardı, simgeleri vardı militanımsı yaşamaları vardı. Kur’an toprağında hiç olmadılar. Onlar için kadın ve para önemliydi. Sn. Bülent Arınç’ın; “Bizim kesimin iki zaafı var birincisi para, ikincisi kadın” tespitinde olduğu gibi. Siz hiç bunları geçinemeyen emeklinin, alınterinin karşılığını alamayan emekçinin yanında gördünüz mü?
Olmayan ya da varmış gibi görünen imanın nesini kaybedecekler ki?!
Takvası olan İslamcılar, takva üzerine yerli yerlerinde bu ülkenin değerlerine sahip çıkarak durmaktalar. Sözde İslamcılar ise Batı’nın; “Atatürk bizim Ortadoğuda’ki emellerimizin en az 150 yıl gecikmesine neden oldu” dedikleri Atatürk’e sahip çıkmamaktalar, küfretmekteler.
Bir başka açıdan bakarsak da; Batılı emperyalistler; aynı vatanın evlatlarına, farklı dünyanın tanımadıkları rollerini, ideolojilerini oynattılar.
Kazanımımız şu oldu ki son 20 yılda her şey gün yüzüne çıktı, aşikâr oldu.
Arpa da buğday da belli oldu. Kimlikler deşifre oldu.
Özetle: olmayan şeyler kayboldu. Gerçek ülkücüler de, İnanmış solcular da, takva sahibi İslamcılarda vatan kaygısıyla kenetlenmiş durumdalar.
Ne mutlu Türküm diyene!..
Esen kalınız.
Bir yanıt yazın