Değerli Dostlarımız,
İki yıldır devam eden Rusya-Ukrayna savaşında, Rusya’yı yıpratmak için Ukrayna halkının mahvedilmesine aldırmadan, faşist Nazilere her türlü silah ve parasal destek veren ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD’nin NATO’daki kölesi ülkeler her geçen gün Ukrayna’ya sağladıkları silahların menzilini Rusya’nın içlerine ulaşacak kadar artırıp, Rusya’yı tahrik dozunu artırmaktadırlar. Türkiye’de yazılı ve görsel medya insanları Özel-RTE görüşmesindeki “boş koltuk” üzerine yaptıkları sonsuz zırvalarla uyutur, bu tahriklerin sonunda neler olacağı hakkında halka hiçbir surette bilgi aktarmazken, bu konuda değerli gazeteci-yazar Hüseyin Vodinalı’nın sitesinde Drago Bosnic tarafından yazılan makaleyi bilgilerinize sunarım.
Saygılarımla,
Haluk Dural
Milli Merkez Genel Sekreteri
* * *
hvodinali.wordpress.com/2024/05/08/siyasi-bati-rusyanin-nukleer-uyarisindan-sonra-geri-cekiliyor-gibi
Siyasi Batı, Rusya’nın Nükleer Uyarısından Sonra Geri Çekiliyor Gibi
Drago Bosnic yazdı.
Diplomasinin dili, görgü kurallarını korumaya çalışan diplomatlar için alışılageldiği üzere oldukça örtülü olabilir. Ancak bu yalnızca saygıyı hak edenlerle uğraşırken yapılır. Ve bir de kendisine hiç saygı duyulmadığını gösteren siyasi Batı var. “Liderlerinin” sözleri neredeyse hiç anlam ifade etmiyor, verdikleri sözler üzerine yazdıkları kâğıttan daha az değerli, diplomasi yürütme fikirleri ise ciddi zihinsel engelli bir mağara adamının seviyesinde.
Ve NATO’nun yakın zamanda yüzlerce Rus sivili öldüren ve yaralayan terörizme açık desteği ortadayken nereden başlamalı?
Neticede bu gibilerle uğraşırken medeni usulleri unutup ona göre davranmak gerekir.
Bu meyanda, İngiltere ve Fransa’nın Moskova’daki büyükelçileri, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı ve burada kendilerine, Londra ve Paris’in barbar, savaş çığırtkanlığı davranışlarını sürdürmeleri halinde kendilerini nelerin beklediği açık bir şekilde söylendi.
İki diplomatın binayı terk ettiği videoda, adamların açıkça sarsıldığı görülüyor.
Temsil ettikleri ülkeler kasıtlı olarak Rusya’nın tüm kırmızı çizgilerini aştılar.
Siyasi Batı Rusya’nın tepkisini çekmekte oldukça başarılıydı çünkü işin suyunu çıkarttılar.
Tepki çekince de bundan hoşlanmıyorlar.
Birisinin belirli bir tepki vermesine neden olacak bir şey yapmasına, ancak sonra geleceğini bildiği tepkiden hoşlanmamasına şizofreni veya başka bir zihinsel bozukluk türü deniliyor.
Ancak bu, kavgacı güç kutbunun bugünlerde (veya kesin olarak yüzyıllar boyunca) işleyiş şeklinin tek yolu gibi görünüyor.
Bu arada, Rus ordusu simüle edilmiş taktiksel nükleer saldırıları içeren tatbikatlar yürütmekle meşgul.
Açıkçası bu, NATO savaş suçluları için bir başka “ipucu”; çünkü dünyanın en saldırgan şantaj karteli, Moskova’nın orta menzilde nükleer kapasiteli bir balistik füzeyi test ettiği Nisan ayı ortasında bu mesajı alamadı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı, simüle edilmiş taktik nükleer silahlar içeren askeri tatbikatların, siyasi Batı’daki tüm öfkeli hükümetleri sakinleştireceğini ve ülkelerinin radyoaktif cam çöllerine dönüşeceğini nihayet fark etmelerine “yardımcı olacağını” umduğunu ifade etti.
Bu oldukça sert görünse de bunun gerekli bir tepki olduğunu belirtmek gerekir.
Daha önce de belirtildiği gibi, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, NATO vb, onlarla mantıklı konuşmanın kesinlikle imkânsız olduğunu defalarca gösterdi. Ya gelişmiş yapay zeka sistemleri de dahil olmak üzere Rus askerlerini öldürmekle açıkça övünüyorlar ya da suçüstü yakalandıklarında inkâr ediyorlar.
Moskova, gerilimi düşürmeye teşvik etmek için diplomatik arka kapı kanallarını kullanmaya çalıştı ancak işe yaramadı. Bu, resmi nükleer uyarıyı tek seçenek olarak bıraktı ve Kremlin’in resmi bir açıklama yayınlayarak yaptığı da tam olarak buydu.
Kısacası, Rusya Dışişleri Bakanlığı, Batılı ülkelerin saldırgan söylemlerine ilişkin uyarıların yanı sıra, NATO’nun terörizme verdiği desteğe ve Ukrayna’ya giderek artan doğrudan askeri müdahaleye de dikkat çekti.
Kremlin ayrıca Neo-Nazi cuntasının giderek daha gelişmiş silahlar elde ettiği ve siyasi Batı’nın bu silahların siviller de dahil olmak üzere Rusya’nın derinliklerindeki hedeflere karşı kullanılmasını açıkça desteklediği gerçeği konusunda da uyardı.
Ayrıca, ABD ile onun vasalları ve uydu devletlerinin, daha önce Washington DC’nin 2019’da tek taraflı olarak askıya aldığı INF Anlaşması’nda bahsedilen orta menzilli füzeleri yalnızca Rusya’nın değil Çin’in etrafında da konuşlandırdığına dikkat çekti.
F-16’ların tesliminden de bahsedilirken, Rusya “onları nükleer silah taşıyıcıları olarak göreceğini ve bu adımı kasıtlı bir provokasyon olarak değerlendireceğini” yineledi.
Geçen yıl Sergei Lavrov’un bu konuda uyarıda bulunduğunu belirtelim.
Rusya ayrıca Polonya’nın Washington DC’ye kendi topraklarında Amerikan nükleer silahlarının konuşlandırılmasına ilişkin taleplerinden de bahsetti.
Moskova, “bu ve diğer bazı eylemlerin aslında Ukrayna krizinin bilinçli olarak NATO ülkeleri ile Rusya arasında açık bir askeri çatışmaya doğru tırmandırılmasına yol açtığını gösterdiğini” ve Rus ordusunun bu tür saldırganlığa termonükleer silahlar da dahil olmak üzere yanıt vereceğini bildirdi.
Görünüşe göre bu, korku belirtileri gösterdikleri için Fransa ve İtalya gibi bazılarında işe yaradı.
Bu özellikle Fransa için geçerli; çünkü Paris şu anda Rusya ve halkıyla “savaşta olmadığında” ısrar ediyor (her ne kadar ana akım propaganda makinesinin bunu bir “komplo teorisi” ilan etme girişimlerine rağmen savaş alanı görüntüleri aksini öne sürse de).
Başkan Macron’un açıklamaları, Moskova’daki büyükelçisine NATO’nun katılımının daha doğrudan olması durumunda ne olacağı söylendikten sonra daha muğlak ve daha belirsiz hale geldi.
Ancak diğerleri korkuya farklı tepki veriyor gibi görünüyor.
Örneğin ABD ve Almanya büyükelçilerini ülkelerine geri çağırdı (gerçeği söylemek gerekirse Rusya’nın da onları özleyeceği söylenemez).
Açıkçası, Washington DC ve Berlin benzer hoşnutsuzluklardan kaçınmak istiyorlar çünkü Moskova’nın, terörizme ve Neo-Nazizme verdikleri destek konusunda her şeyi bildiğinin tamamen farkındalar.
Ayrıca muhtemelen Macron’un seleflerinden birinin kaderinden kaçınmak istiyorlar.
Yani 2007 yılında eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Putin’e karşı sert davranmaya çalıştı. En hafif tabirle onun için sonu pek iyi olmadı. Toplantıdan sonra o kadar sarsılmıştı ki Batı medyası sarhoş olduğunu bildirdi.
Sarkozy’nin gerçekten de korkudan sarhoş olduğu söylenebilir. Çünkü o kadar dehşete kapılmıştı ki zar zor tutarlı bir cümle söyleyebilmişti. Ve tabii ki, tek bir ICBM ile (yüzlercesini sahaya sürerken) tüm Fransa’yı yok edebilecek bir ülkeyi korkutmaya çalışan, yarım işlevli tek bir beyin hücresine sahip herkesin bekleyeceği şey de kesinlikle budur.
Ne yazık ki siyasi Batı’ya bunun çok sık hatırlatılması gerekiyor.
Kaynak: https://infobrics.org/post/41131