Site icon Turkish Forum

Türk’ün vize ile imtihanı…

Avrupalılar bize kapılarını kapattı. Vize konusunda son derece katılar. Açıkça “Gelmeyin size ihtiyacımız yok” diyorlar. - avrupa birligi adalet divani turkiyeye vize muafiyeti vermedi h21289

Avrupalılar bize kapılarını kapattı. Vize konusunda son derece katılar. Açıkça “Gelmeyin size ihtiyacımız yok” diyorlar.

Schengen Krizi çığ gibi büyüyor. İşte 35 yıllık turizmcinin yaşadıkları doğrultusunda Schengen krizinin, (35 yıllık turizmcinin kendi ifadesiyle) Schengen Ambargosu’nun en somut hali. Bakınız konu ile ilgili neler söylüyor. Schengen Ambargosu

35 yıllık turizmci, İzmir Mavi Tur sahibi Murat Karabulut, son dönemde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaşadığı Schengen sorunu hakkında bir yazı kaleme aldı.

Karabulut, kendi Schengen başvuru sürecini ve “vize reddi” ile sonuçlanan başvurusunu detaylı bir şekilde anlatarak, artık “Schengen Sorunu” ya da “Schengen Krizi” yerine “Schengen Ambargosu” ibaresinin kullanılmasının daha doğru ve yerinde olacağını öne sürdü.

Murat Karabulut’un kaleme aldığı “Türk’ün Vize ile İmtihanı” başlıklı yazısı şu şekilde:

Dünyada ilk yurt dışı deneyimim, neredeyse 30 yıl önce Almanya ile başladı. Tabiatım itibarı ile Almanya’yı ve Almanları hep sevdim. Bu iş Dünya Kupası Turnuvalarında Almanya’yı desteklemekle sınırlı kalmadı, Alman Kültürü’ne de kendimi yakın hissettim.

Gel zaman git zaman rüzgar başka bir yöne götürdü, yaklaşık 25 yıl Yunanistan pazarına çalışmak nasip oldu. İzmir’den suyun öte yakasına bakmak ile yetinmeyip, Yunan’ı komşu kapısı yapınca, ‘Yunan Murat’ yakıştırması bile oldu. İtiraf edeyim, Gavur İzmirli olmak gibi bu da hoşuma da gitti hani.    Bunun Adı: Schengen Ambargosu

Gün geldi, devran döndü, 25 yıl yollarını dövdüğümüz, denizlerini aştığımız Yunanistan, 3 yıllık – 5 yıllık vizeleri unutup, bir baktık ki 1 Haftalık vize veriverdi!!!

Öyle anlatsak ta, böyle anlatsak ta nafile.

25 yılda götürdüğüm binlerce kişi, tedavülde DRAHMİ olduğu günlerde başlayıp kazandırdığımız binlerce EURO’yu bir tarafa bırak, Türk’e Yunanı kardeş bilmeyi, orayı da bu memleketin insanına “ikinci memleket” görmeyi öğrettik!

SONUÇ?

Gelelim ALMANYA bahsine. Son 6-7 yıldır rotayı Germen’e, pazarı Alman’a çevirdik.

Çevremde şöyle bir araştırma yaptım, fuar organizasyonu yapan bir acentacı arkadaşım dışında ALMANYA’ya benim kadar outgoing yapan, yani grup götüren acenta pek bulamadım. Hava için değil bu söylem, durum değerlendirmesi. Herkesin bir iş segmenti, ekmek kapısı var, benim ki de bu!..

Yılda, 35-40 arası grup konaklaması ile (her grup 50 kişi) Türkiye’den Almanya’ya belki de en çok “TURİST GÖTÜREN” acentayım.

Devir, çıkar devri, kapitalist sistem kazan-kazan diye bir motto koydu ya önümüze, bu pencereden bakıp; “Götürdüğün grupların Almanya’ya ne faydası var?” derseniz, gezi programı içerikleri nedeniyle;

1) Doğal olarak Almanya’da Otel Konaklaması ve Yiyecek-içecek, hediyelik, elektronik vb. harcama yapıldığı için Almanya’ya döviz girmekte.

2) Uçuşların büyük çoğunluğu Almanya’nın ulusal havayolu olan Lufthansa’nın ortaklığı olan ‘Sunexpress’ ile yapıldığı için ülkeye yani Almanya’ya bu vesile ile de döviz girmekte.

3) Götürdüğüm gruplar nitelik itibarı ile inceleme ve eğitim grupları olduğu için; Alman Kültürü’nün, Alman Devletini, Ticaret ve Sanayi mekanizmasını gösterilmesi ve kitlelere ülkenin gücünün işlemesi için tanıtım ve propaganda çalışması niteliği arz etmektedir. Bir nevi Amerikan egemen dünya gerçeğine karşı, Türk toplumu nezdinde Almanya’nın altının çizilmesini sağlamaktayız.

Neredeyse değil, net olarak 8 AY boyunca kesintisiz her hafta, ALMANYA’ya grubum var.

Oyun oynamıyoruz, iş yapıyoruz ya; araç bozulur, rehber hastalanır, grup ister. Bu gibi durumlarda doğaldır ki sen de gidiyorsun grubun başında. Misal son 15 gün içinde ben de 2 kez gidip gelmek zorunda kaldım. Tüm giriş-çıkışlar pasaportta kayıtlı.

Geçen hafta vize bitti. 2. Pasaport var, önceden tedbir alıp zaten başvuruyu 2.5 ay önceden yapmıştık. Bekledik, bekledik, bekledik…

Günü geldi, evrakları verdik içeri. Perşembe günü cevap geldi:

RET !!!

Sebep?

Sunduğum Belgeleri İnandırıcı bulmamışlar!

Belgeler neler mi?

Sunmadığım belgeler mi?

Bir şeyin ÖREKESİ sanırım!

Dosya içinde teslimi mümkün olmayıp, neredeyse “Pazar Sepeti” ile taşınan bunca evrağa rağmen, ALMANYA’DAKİ BİR ALMAN İŞLETMENİN TİCARİ DAVETİYESİ‘ne ragmen, VİZE BAŞVURUM RET EDİLDİ!

Yıllardır ALMANYA’ya götürdüğümüz onca kişiden, ZORUNLU OLARAK (!) “UÇAK BİLETLERİ, OTEL REZERVASYONLARI, SİGORTALAR, TUR PROGRAMLARI ve RANDEVU EVRAKLARI” talep eden konsolosluk, GÜVENİLİR VE İNANILIR TURİZM ACENTASI OLARAK, BİZİM TARAFIMIZDAN VERİLEN EVRAKLARI KABUL EDİP VİZE VEREN KONSOLOSLUK, ŞİMDİ BU SEYAHAT ACENTASININ SAHİBİNE VİZE VERMİYOR!        Bunun Adı: Schengen Ambargosu

Ülkemizde şu istatistik verme alışkanlığı yok mu, bayılıyorum.

Yüzdelik dilimi kurgulayıp bir rakam söyledin mi, bir de “%” işaretini yapıştırdın mı anlattığın mevzuya hakim olmuş, karşındakine meramını anlatmış oluyorsun.

Peki kaç istatistik gerçekten “MEVZUYU DOĞRU ANLATABİLİR?”

Ya da sırf istatistik midir o mevzuyu önemli kılan?

Buyurun benim mevzumdan konuya bakınca, istatistiğe sebep olan mevzunun filinin hatta ana öznesinin, nasıl BASİT BİR İSTATİSTİK olarak kaldığına siz karar verin.

Zırt pırt her kurumun açıkladığı Vize Ret Oranları’na kurum ismi vermeden bakalım;

A) %21,5

B) %25

C) %27

Peki, şu ülkenin Vize Ret Oranı %20, yok %25, yok yok %50 diye ayrı ayrı rakamlar olarak sunulan bu istatistiğin içinde ben neredeyim?

Sadece bir yüzdelik dilimin zerresi miyim?

Ben inanmıyorum ve iddia ediyorum ki bana vermedikleri vizeyi kimseye vermiyorlardır!

Yani benim istatistiğim d şıkkı;

D) ÖNÜNE GELENE RED

Vize vermeye layık görmeyip ret etmeyi aldık cebe koyduk. Bir yanlışlık var ya da olur ya, o olan oldu diyelim.

Peki ısrarla yazışmaya rağmen, telefonla konuşmaya rağmen, Almanya’dan şirketin aramasına rağmen, iki kelime cevap vermeye “TENZEZZÜL ETMEDİKLERİ” bu kişi kim peki?

Okulunda okuduğumuz için kalaylı, 35 yıl çalışmayla da alaylı olduğumuz bu sektörde, içine sığdırdığımız onca “title” bir tarafa, yukarıda bir ibret vesikası olarak tanıttım sizlere kim olduğunu;

Ticaret ve Dostluk elçisinin Almanca-Türkçe karşılığı olan sıfatı, yani ‘Seyahat Acentası Sahibi’ ön ismini taşıyan, Alman Dostu Murat Karabulut!

Ve bu kanıma değil, canıma hatta yaşanan ömre dokunuyor, bilmem anlatabildim mi?

SON SORU ŞU:

Şarkıdaki gibi; “Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime” deyip geçelim mi, yoksa “Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime” demeden, titreyip kendimize gelelim ve hakkımızı mı arayalım?

Exit mobile version